İkinci a harfi üzerinde düzeltme (ya da inceltme, şapka vb.) işareti ile hayâ, utanma, utanç duygusu anlamına gelen bir sözcük.
Yeri gelmişken bu işaret üzerinde biraz duralım: Bu işaret konmazsa hayâ bambaşka anlam taşıyan bir sözcük olur. Tıpkı hâlâ demek isterken hala, kâr demek isterken kar, âşık demek isterken aşık dememiz gibi.
Bu hata bilerek ya da bilmeyerek yapılıp duruluyor.
Sadece okumuş yazmış olmayanlar tarafından değil, okumuş yazmışlar, özellikle de onlar tarafından.
Televizyonlarımızda, gazetelerimizde düzeltme işaretine artık hemen hemen hiç rastlanmıyor. Bunun nedeni bana göre, bilgisizlik olduğu kadar ulusça tutulmuş olduğumuz umursamazlık, tembellik hastalığıdır.
Yine yeri gelmişken yıllardır süre gelen bir dil hatasına daha değineyim.
Çok öncelerde yazmıştım ama yine yazayım: Muhattap konusu.
Böyle bir sözcük yoktur. Muhattap değil “muhatap”tır o sözcük. Yani tek “t” ile yazılıp söylenir.
Muhattap size ağzı daha dolduran, daha okkalı gibi görünüyorsa oldu olacak aynı kökten türetilmiş sözcükleri değiştirerek hatip yerine hattip, hitap yerine hittap deyiverelim...
Son zamanlarda bir de maruz kalmak modası çıktı. Örneğin diyor ki “Dün maruz kaldım”. Neye maruz kalmış, belli değil. İllaki bir şeye, duruma vb. maruz kalınır ve o şeyin ne olduğu aynı cümle içinde belirtilir.
Yapmayın! Dil bizim oyuncağımız değil, kişiliğimizdir. Bu konuda görev ve sorumluluk bilincine sahip olmak yine öğretmenlere; televizyon, radyo, gazete gibi kitlesel iletişim aracı yöneticilerine ve siyasetçilere düşmektedir.
***
Hayâya, yani utanma duygusuna dönelim. 17 Ekim Cuma günü 1. kitap fuarı için Balıkesir’e giderken aklımda sevgili Mehmet Âkif’ten (İstiklal Marşı’mızdan) bir dize dönüp duruyordu: “Dursun artık bu hâyasızca akın”. Bende hep böyle olur. Nedeni bilinmeksizin bir söz aklıma takılır, derken o söz bir şiir ya da yazı için başlangıç kıvılcımı olur. Çok geçmeden anladım ki onur konuğu olduğum fuarda yapacağım konuşmayı tasarlamaktayım. Nitekim aynı günün akşamında (hastaneler sonrasında henüz düzelmeyen sesimle ve sözcükleri yarım yamalak telaffuz ederek) bir salon dolusu izleyiciye yaptığım konuşmanın esasını Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılan utanmazca saldırıların eleştirisi oluşturdu. Bir suç örgütüne yapılırcasına ardı arası gelmeyen akınlar.
Sevgili Mehmet Âkif deyişim dikkatinizden kaçmamıştır. İktidar Âkif’i, kimi dizelerini öne çıkarak seviyor görünse de o yoksul İstanbul’un, yoksul insanların şairidir. Seyfi Baba’yı, Küfe’yi düşünmek yeter. Nitekim işgalci düşmana karşı kullandığı “hayâsızca akın” sözü günümüzde ülkemizin namuslu insanlarına karşı uygulanan düşman hukukunun uygulayıcıları için kullanılamaz mı?
***
Öykümüz burada sona ermiyor. Açılış ve kutlama gecesi sonrasında Balıkesir’i 74 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne kazandıran çok değerli, çok sempatik Ahmet Akın başkanla ve başkaca arkadaşlarla vedalaşıp eşimle birlikte otelimize gittik. Sabahleyin saat sekize doğru yarı uyur yarı uyanıkken telefon çaldı. Resepsiyonmuş. Lobide polisler beni bekliyormuş .Tecrübem bana, gece yarısı gelip odaya dalınmadığı için bunun çok da kötü bir şey olmayacağını söylüyordu. Dün geceki konuşmamla ilgili bir şeydir diye düşündüm. İyi kötü hazırlanarak eşimle indik. Bizi güler yüzle, rahatsız ettikleri için neredeyse utanarak karşılayan ikisi orta yaşlarda biri çok genç memur arkadaşlardan, konunun aylar önce Eskişehir’de hakkımda açılmış bir hakaret davası için ifademim alınmasıyla ilgili olduğunu öğrendik. Şakası yok. Hakkımda yakalama kararı varmış! Hayâ duygusu olan bu insanlar, varlığımı otele girdiği anda öğrendikleri halde, rahatsız etmemek için sabahı beklemişler. İlgili savcıyla telefonla konuştular. O da sadece hukukçu değil hayâ duygusuna sahip bir insan olmalı ki getirin ayağıma ifadesini alayım demeyip bir hafta süre tanıdı. Bugün (çarşamba) sevgili avukatım Ergün Özer’le Anadolu Adliyesi’ne ziyaretimiz var.
***
Kıssadan hisse: Dili doğru kullanalım, örneğin hayâ yazarken ikinci a’nın üzerindeki düzeltme işaretini unutmayalım ve toplumsal kimliğimiz ne olursa olsun, öncelikle hayâ sahibi olmak gerektiğini akıldan çıkarmayalım.