‘Yapay zekâ’ hakkında
Ataol Behramoğlu
Son Köşe Yazıları

‘Yapay zekâ’ hakkında

23.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen hafta yayımlanan “yapay zekâ” başlıklı yazım “organik bir yazı” olarak nitelenip övülmesinin yanı sıra bazı okurlarımın mektuplarla itirazlarına yol açtı.

Prof. Dr. Arif Demir, söz konusu yazının “insanlık ile teknoloji arasındaki derin felsefi çatışmayı yeniden düşünmek için kıymetli bir çağrı” olduğunu düşünmekle birlikte şu sözlerle de itirazını dile getiriyor: “Sayın Behramoğlu, teknolojiye değil, kavramlara itiraz ettiğinizi düşünüyorum. Çünkü şiir gibi dil de bir vicdan meselesidir. Gelin bu yeni kavramı birlikte tartışalım. Belki sizin dizelerinizdeki o kadim insanlık arayışıyla, bizim algoritmalarımızda ortak bir zemin bulabiliriz: Hem doğal hem sayısal hem duyarlı hem akıllı bir gelecek.”

Prof. Demir’e göre, “Sayısal akıl: Yeni çağın aklı, tehdit değil fırsattır. Yapay zekâya dair şüphelerinizi ve sorgulamalarınızı anlıyor ve saygıyla karşılıyorum. Ancak yapay zekâyı yalnızca ‘yapay’ olarak nitelendirip ondan uzak durmanın, insanlığın gelişimine ket vurabileceğini düşünüyorum.”

Bir başka değerli okurum, yapay zekâ üzerine bir de kitabı olduğunu öğrendiğim Muzaffer Türkekul, “Aslında globalde ‘yapay zekâ’ olarak tanımlanan ‘şey’ -ki kurgulayanların adını koyamadığı- yazdığınız gibi yapay değil, aslında ‘dijital zekâ’ olarak anılması ve Türk diline böyle geçmesi gerekiyordu” demekte.

Türkekul’a göre, “Yapay zekânın tanımı organik zekânın yapaylaştırılmış halini tasvir ediyor ki tümden yanlış”tır.

Yaklaşık olarak benzer görüşleri savunan Cüneyt Güzeliş şöyle demekte:

“Yapay zekâ, sanat ve mühendislik ürünleri gibi doğanın insan tarafından taklit edilmesinin bir (mühendislik) ürünüdür. Sanat ve mühendislik ne kadar hakiki ise yapay zekâ da o kadar hakikidir, o kadar da doğaldır.”

Kemal Engin ise yapay zekâyı en iyi (ne kadar güvenilmez olduğunu) anlatan film olarak Stanley Kubrick’in 1968 yapımı A Space Odyssey adlı filmine işaret ediyor.