Ayşegül Yüksel

Politik eleştiride kara gülmece

04 Şubat 2014 Salı

AST 2014’e üç farklı güldürüyle girdi

Ankara Sanat Tiyatrosu 2014’e üç oyunla girdi. Yücel Erten’in Aziz Nesin’den derleyip sahnelediği 50. yıl oyunu “Selamünkavlen Karakolu” ile ABD’li yazar Sam Bobrick’in “Halktan Biri” ve Sırp yazar Duşan Kovaçeviç’in “Dar Ayakkabıyla Yaşamak” oyunları cuma, cumartesi ve pazar günleri seyirciyle buluşuyor.
Her üç yapıtta da düzen eleştirisine yönelik kara gülmece örnekleri sunuluyor. Hepsi de güldürürken can acıtan oyunlar. İşleniş biçimleri ise birbirinden farklı. Nesin’den derlenen (değerlendirmesini 11 Aralık 2012 tarihli Cumhuriyet’te yaptığım) oyun, söz ve hareket komiği renkli tiplemelerle besleniyor. Böylece politik taşlama, arı güldürü ile kara alayın buluştuğu bir anlatıma büründürülüyor. Bobrick’in politik eleştirisi “söz”e ve “hareket”e dayalı, “karakter çizimi” çabasını da içeren Broadway güldürüsü biçemine yaslandırılmış. Kovaçeviç’in “kara alay”ı ise “politik eleştiri”yi “grotesk” bakış açısıyla biçimlendiriyor. Daha az eğlendirip daha çok düşündürmeyi amaçlıyor.

‘Halktan Biri’
“Halktan Biri”ni, George Bush’un ABD başkanlığındaki ikinci döneminin başında (2005) yazan Sam Bobrick, TV şovlarına ve birçok oyuna imza atmış, şarkı yazarlığı da yapan bir profesyonel. İzmir DT’de de sahnelenmiş olan oyunun AST yapımının rejisi Arif Akkaya’nın.
ABD’nin çirkin yüzünü izliyoruz. Kahramanımız, ülkesinde insanların düşüncelerini özgürce söyleyebildiklerine inanan, sıradan vatandaş Travis Pine. Kutu fabrikasındaki işinden atılmış, karısı tarafından terk edilmiş, işsizlik güvencesi kesilmiş, 60 yaşındaki yoksul işçi, devlet başkanına eleştiri dozu ağır, kişisel sövmeler de içeren mektuplar yazıyor. Bu mektuplar sonucunda da, yaşamına genç ve hırslı FBI ajanı Tom Walker giriyor.
Bu “politik fantezi”, “oy avcılığı” yapılırken söylenen yalanlara, kişisel çıkarların kovalanmasına, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılma yönündeki uygulamalara karşı çıkarken, bir yandan da, politikacıların yurttaşları kendi yanlarında tutma yolunda “rüşvet”ten “infaz”a uzanan her türlü ahlak dışı yola başvurabileceklerini gösteriyor.
Yönetmen Akkaya’nın, Sertel Çetiner’in gerçekçi dekoruna yerleştirdiği renkli hareket tasarımı, oyunun enerjisinin yüksek tutulmasını sağlıyor. DT sahnelerindeki yılların ustası Mehmet Atay, Travis Pine’da Broadway biçemi güldürünün gereklerini yerine getirirken, klişeleri aşan, sevimli bir yorum sunuyor. Sahnedeki hareketin ateşleyicisi olan FBI ajanında ise Mahir İpek, “sorun çıkaran yurttaş” karşısında “çözüm arayan devlet görevlisi”nin “kandırıcı” ve “içtenlikli” davranış/konuşma biçimlerini özenle çeşitlendirirken, tam da dozunda bir güldürü oyunculuğu sunuyor.

‘Dar Ayakkabıyla Yaşamak’
Duşan Kovaçeviç’in oyunları bir süredir gündemde. “Buluşma Yeri” (İBBŞT), “Profesyoneller” (İstanbul DT), “İntiharın Genel Provası” (İBBŞT) oyunlarının ardından, 2011’de yazılan “Dar Ayakkabıyla Yaşamak” İBBŞT ve Diyarbakır DT’den sonra AST’de de sahneleniyor.
Kovaçevic, Vaclav Havel gibi Orta Avrupalı yazarların “kapalı rejim”de gelenekleştirdikleri “üstü örtük” bir kara gülmece anlayışına sahip. Politik rejimler değişmiş olsa da gelenek sürüyor. “Dramatik durum”un “grotesk bir fantezi”ye dayandırıldığı, metaforik anlamlara açılan söz ve eylem tasarımlarıyla bezeli, “karabasan” duygusu veren bir ortamda lafın -anlamlı da olsa- uzayıp gittiği metinler bunlar. Bizim gibi, neşeli/Akdenizli gülmeceden hoşlanan insanlar için bu biçemdeki “kara gülmece”nin ne “kara”sı ne de “gülmece”si vurucu olabiliyor. Hele sahnelenişinde belirgin bir şıklık yoksa... Oyunun konusu önemli. Devletin koruyuculuğunun liberalizmin ilkesizliğine terk edildiği bir toplumsal ortamdayız. “Özelleştirme” yoluyla satılmış fabrikanın -yapımı hatalı bedava ayakkabıları topallayarak giymeye yazgılı- işçilerinin yaptıkları açlık grevi ve aralarından birinin fabrikaya bomba yerleştirmiş olmasıyla başlıyor oyun. Bir TV yapımcısının bu işçileri “yarışma programı”na malzeme yapmasıyla sürüyor. (Bu tür bir “yarışma” izleği 1970’lerde, Vasıf Öngören’in “Oyun Nasıl Oynanmalı” oyununda kullanılıp tüketilmişti.
Vurucu sahne anlatımlarının yaratıcısı Gürcü yönetmen Zurab Siharulidze, bu kez yalın bir yoruma gitmiş. “Grotesk” olgusunu bir tek “iskemle” ve “merdiven” kullanımıyla sınırlamış. Bülent Yıldıran, Hakan Güven, Fulya Koçak Yeşilkaya, Yıldırım Şimşek, Nalan Güreş, Mustafa Bilgin ve Gizem Aldemir’den oluşan oyuncu kadrosu yarı boş ve yarı karanlık sahnede yer alan oyunu sessel ve görsel yinelemelerle sunarken, tartışılan konunun önemini algılasak da seyir tadı gerektiği gibi oluşamıyor.

Yücel Erten’in Aziz Nesin’den derleyip sahnelediği 50. yıl oyunu “Selamünkavlen Karakolu” ile ABD’li yazar Sam Bobrick’in “Halktan Biri” ve Sırp yazar Duşan Kovaçeviç’in “Dar Ayakkabıyla Yaşamak” adlı oyunlarında, düzen eleştirisine yönelik kara gülmece örnekleri sunuluyor. Hepsi de güldürürken can acıtan oyunlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları