Bir Milli Eğitim Bakanı düşünün ki;
Kültür Bakanlığı’nın olmadığı yıllarda Milli Eğitim Bakanı olarak her iki alanı da sırtlanıyor.
O güne dek görülmemiş bir gönüllüler imecesiyle 496 dünya klasiğini Türkçeye çevirtip bastırıyor.
Ülkemizdeki tiyatro, opera ve orkestra Onun döneminde filizleniyor, yeşeriyor.
Devlet Konsevatuarı’nı O kurumsallaştırıp geliştiriyor. UNESCO toplantısında ülkemizi temsil ediyor.
Üniversiteler Yasası’nın çıkmasını sağlıyor. Ankara Fen Fakültesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Ankara Tıp Fakültesi bu yasanın ışığında kuruluyor.
Türk eğitim tarihinin olağanüstü başarı hikayesi Köy Enstitüleri destanını O yazıyor.
Bir Milli Eğitim Bakanı düşünün ki;
O yeni Türkiye’nin kültürel gelişiminde, Türk halkını aydınlığa götürecek kültürel meşalenin ateşini yakıyor.
O Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, doğu değerlerine sahip çıkarak batı değerlerinin ışığında o yılların yeni Türkiye’sinin mimarı oluyor.
Bir Milli Eğitim Bakanı düşünün ki;
Goethe’yi ilk Türkçeye çeviren de kendisi,
Goethe madalyasıyla onurlandırılan da.
Birleşmiş Milletler Örgütü her yıl Onu saygı ile anıyor.
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ile Ankara Üniversitesi Rektörlüğü her yıl Onun adına ortak etkinlik düzenliyor.
Adına kitaplar yazılıyor, yabancı delegeler ülkemize gelip onun başarısının şifrelerini çözmeye çalışıyor.
Yıllar geçiyor da Onun adı bir kültür anıtı olarak, her aydının belleğinde yer ediyor.
Bir Milli Eğitim Bakanı düşünün ki;
O sadece bir Milli Eğitim Bakanı değil.
O bir politikacı,
O bir şair,
O bir yazar,
O bir araştırmacı,
O bir düşünür,
O bir dönemki Cumhuriyet Gazetesi yazarı,
O Cumhuriyet döneminin çok yönlü kişiliğe sahip seçkin bir eğitim, kültür ve siyaset adamı.
O bir aydınlanma devrimcisi.
ONUN Adı Hasan Ali Yücel.
Şair Can Yücel’in babası.
Ertuğrul Fırkateyni’nin Kaptanı Ali Bey’in torunu.
46 yılda 25 tane Milli Eğitim Bakanı’nın değiştiği ülkemizde; Türk Eğitim Tarihine adını altın harflerle kazıyan HASAN ALİ YÜCEL’in ölümünün 59. Yıldönümünde RAHMETLE ve MİNNETLE.
