Cumhurbaşkanının aynı zamanda iktidar partisinin başkanı da olmasının ne anlama geldiğini geçelim.
HDP’nin genel başkanının tüm aklı başında hukukçuları isyan ettirecek bir usulle hapiste tutulmasının mantığını zorlamayalım.
7 Haziran seçimlerinden sonra ardı ardına patlak veren korkunç terör eylemlerini unutalım.
Bu eylemlerin neye hizmet ettiğini okuma derdine düşmeyelim.
İktidarın yıllarca güle oynaya sürdürdüğü bir ortaklığı, sanki hiç olmamış gibi bir kalemde silmesini sineye çekelim.
Akıl almaz bir algı operasyonuna güvenerek her şeyi tersten anlatan bir dil kurmasını görmezden gelelim.
Bu dile bu ülkenin politikasının da hukukunun da katlanabiliyor olmasını hiç sorgulamayalım.
Olağanüstü Hal bahanesiyle olağanüstü bir darbe yapıldığını anlamamış gibi davranalım.
Peki...
Bu ülkenin cumhurbaşkanının bu ülkenin iktidar partisinin mahalle temsilcilerini seçim öncesi bir araya toplayıp onlara seçmenlerle ilgili nasıl bir operasyon yapmaları gerektiğini anlatmasını...
Üstelik bu toplantının hiç de gizlilik içermeyen bir yapıda olmasını...
İçeriden birinin her şeyi kaydedip sosyal medyaya yaymasını...
Bizim de bu konuşmayı avucumuzun içindeki küçücük ekranlardan dinleyip...
“HDP’den korkan AKP hikâyesi”ni, kör kör parmağım gözüne, kelimesi kelimesine en yetkili ağızdan öğrenmemizi...
Neredeyse HDP daha iyi oy alsın...
Seçmen sandıklara çok daha bilinçli sahip çıksın...
HDP barajı aşamazsa AKP’nin güçlenecek olmasını hâlâ duymadıysa sağır sultan da artık duysun diye yapılan kasıtlı bir çalışmanın şifresini çözemediğimizi bir kez daha görüp afallamamızı...
Aslında hiçbir şeyin şifresini çözemememizi...
O yüzden kendimizi “Belki de şifre mifre yoktur” diyerek olağanüstü her şeyi olağan algılamak için zorlayışımızı...
Bu arada geçmişte çözülmemiş, çözülememiş şifrelerin başımıza neler açtığını yine ama yine ve yine unutmamızı...
Bu unutuşun üzerinde durmamanın bedellerini ödeyerek bu noktaya geldiğimizi de unutmamızı...
Hep ama hep unutmamızı...
Kısa soluklu sevinçlere çabuk tav olmamızı...
İyi bir şeylere çabuk tav olmamızı...
Hep tav olmamızı...
Hep mat olmamızı...
Resmi hatta gayri resmi tarihimize nasıl yazacağız?
Sahi biz tarihimize ne yazacağız?
Sahi biz tarihimizi hiç mi doğru yazamayacağız?
İyimserlik, genellikle her düşünce ve işi iyi olarak değerlendiren bir tutum veya kişilik özelliğidir. İyimserler her şeyi en iyi yanından görürler, her durumda iyi bir çıkış yolu umarlar.
Karamsarlık, genellikle her düşünce ve işi kötü olarak değerlendiren bir tutum veya kişilik özelliğidir. Kötümserler, her şeyi en kötü yanından görürler, her durumda bir çıkmaz olduğunu düşünürler.
Şüphecilik genellikle her düşünce ve işi farklı açılardan değerlendiren bir tutum veya kişilik özelliğidir. Şüpheciler, her şeyi bir o yandan bir bu yandan görürler, her durumda belirsiz bir çıkış yolu olduğu kanısına varırlar.
Gerçekçilik, her düşünce ve işi olduğu gibi değerlendirmeye çabalayan bir tutum veya kişilik özelliğidir. Gerçekçiler, her şeyi “gerçek” yanından görürler, her durumda iyi ya da değil “gerçek” bir çıkış yolu ararlar.
Bir de...
Akıl, insanın kendine yakışanı düşünmesidir.
Aksi gibi, akılsızlık da insanın kendine yakışanı düşünmesidir.
Bu ülkenin tarihi nasıl yazılacak?
Yazarın Son Yazıları
Yanık saraylar
Patron çıldırdı
‘O kadar istiyorsan eve bir mülteci al besle’
Vatandaşın evi
Mültecinin evi
Atinalı Sokrates’ten Boğaziçili direnişçilere
Sizin hiç silahınız çalındı mı?
Uçağın kadar konuş!
Merve’nin kaderi ve bizim kaderimiz
‘Ben Aziz Nesin...’
Çocuk tacizinin önlenemeyen devamlılığı
Her şey ‘gerçekten’ çok güzel olsun diye...
O çocuklar sizi hiç sevmeyecekler
Katil belli, refleks belli, sonuç belli
Gazeteciliğin karanlık yüzü
‘Hadi’ ama kime hadi?
Mafyayı bilmek ve mafyayı anlamak
‘Ne oldu? Öldürdün mü?’
‘O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!’
Neyi bekliyorsunuz?
Kimin lehi, kimin aleyhi?
Mafyanın ve iktidarın selameti, ülkenin kıyameti
Gençliğe hitabe
Sen de vaat edilmiş, ben diyeyim işgal edilmiş
Devlet, mafya ve siyaset üçgeni değil, dairesi
Çocuklarımızın ismini neden Deniz koymuştuk biz?
Temel ihtiyaçlar listesi
Beş maymun* ve bir toplum
İnsanlığın aydınlık ve karanlık yüzü
Bugün 23 Nisan, öfke doluyor insan!
Burada yazar ne demek istemiştir?
Geçmiş olsun Ahmet Altan
‘Patates soğan, güle güle Erdoğan’
‘Darbe’nin kelime anlamı ve bizim için anlamı
Günün mönüsü: Emekli generaller
Geniş kalçalı ve çok memeli kadın tanrılar
Kokain cesareti
İktidarın yüzüncü yıl fantezisi belli, peki ya sizinki?
Siyasi başarısını;
Tek parti, tek akıl, tek uçurum