Depreme dayanıksız ama hileye dayanıklı bir dünya

04 Kasım 2020 Çarşamba

Yer yarıldığında ve tüm umutlar, inançlar, istekler o enkazın altında kaldığında...

Ortalık cehenneme dönüp iktidarlar her seferinde çuvalladığında...

Depreme dayanıksız binalardan, kötü müteahhitlerden, kaçak yapılardan, çürük raporlarından vs. bahsetmenin hiçbir anlamı yoktur.

Bahsedilmesi gereken...

Kötü iktidarlara dayanıklı insanlıktır.

Sömürülmeye ikna halklardır.

Yolsuzlukları olağan sayan kalabalıklardır.

Hangi partiden olursa olsun tüm belediyelerin rüşvet aldığını bilen ve gerektiğinde kendisi de rüşvet veren insanlardır.

Riskli binalarda oturmak, evet, bir siyasinin sandığı gibi, bir tercih değildir.

Ama insanları çürük binalarda oturmaya mahkûm eden iktidarları başa getirmek bir tercihtir.

Mucize yoktur

Bu dar alanda derin üzüntüler yaratan...

Geçmişte yaşananların tekrarı, gelecekte yaşanacakların provası olan bu felaketin ardından yaşananlara bakıp da hâlâ gerekli dersi çıkarmayan bir dünyada;

Allah’a inanan ama adalete inanmayan...

Mucizelerden medet uman ama gerçeklere aldırmayan insanların tercihleriyle iktidara gelenler...

Size asla daha iyi bir dünya vaat etmezler.

Siz karmakarışık duygularla kâh isyan edersiniz...

kâh şükredersiniz.

Onlar sizin tüm duygularınızı devamlı suiistimal eder.

Tarihin yıkıntılarıyla bir depremin yıkıntıları birbirine çok benzer.

Üzerinize devrilen bir insanlık geçmişi, bugün bile bile katlandığınız her türlü kötülüğü anne sütü gibi besler.

Bir düşünün neden kimsenin aklına iktidardan, ülkedeki tüm çürük binaları derhal ücretsiz tespit etmesini...

Ve hepsini yine ücretsiz güçlendirmesini talep etmek gelmez?

Böyle bir talebe aklın da vicdanın da isyanın da gücü neden ama neden asla yetmez?

Paranın başka şeyler için gerekli olduğuna, böyle bir hayati ihtiyaca asla harcanamayacağına neden hemen kanar kalabalıklar?

Böyle bir seferberliğin imkânsızlığına tartışmasız ikna olan ve bir gün depremle birlikte yerle bir olacağı kesin şehirlerde kıyamet gününü tevekkülle beklemeyi kader sayan insanlar...

İşini kötü yapan müteahhitlerle, çürük olduğunu bile bile o binalarda oturmaya devam eden insanların şuurları arasındaki köprüde gidip gelen tartışmalarla kolayca nasıl oyalanırlar?

Ve neden, kendi tercihleriyle başa getirdikleri gibi yine kendi tercihleriyle alaşağı edebilecekleri şu iktidardan, şimdiye kadar ödenen deprem vergilerinin hesabını bile anca kısık sesle, korka korka sorarlar?

Siz de...

Siz de bugün, şu anda, bu ülkede, büyükşehirlerde ciddi bir depreme dayanamayacak binaların içinde yaşayan milyonların varlığını biliyorsunuz.

Er ya da geç o binaların o insanların üzerine çökeceğinden de haberdarsınız.

O binalar çöktüğünde göçük altında kalacak olanların da kıl payı canını kurtaranların da cehenneme dönmüş bir dünyada yaşayacaklarını hayal edebilecek kadar tecrübeniz var.

Şimdiye kadar toplanmış deprem vergilerinin hesabını vermeye tenezzül etmeyen bir iktidarın o paralarla neler yaptığını da adınız gibi biliyorsunuz.

Ve bildiğiniz bunca şeye rağmen, ülkenin ve hatta bizzat sizin başınıza gelecekleri akıllara ziyan bir tevekküle bekliyorsunuz.

Ve bu tevekkül eğitiminin en güçlü dersini;

Sizi şans eseri hayatta kalan küçücük bir çocuğun çok ama çok travmatik olan hikâyesiyle oyalarken, enkaz görüntülerinin altından mobilya reklamı geçirebilecek kadar gözü dönmüş bir medyadan alıyorsunuz.

Belki de sırf bu yüzden;

Israrla, depreme dayanıksız ve hileye dayanıklı sistemler kuruyorsunuz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları