Kumpaslar devam ediyor - Ahmet YAVUZ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kumpaslar devam ediyor - Ahmet YAVUZ

23.10.2021 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Kumpas davaları bir türlü bitmiyor. Askeri vesayeti(!) bitirme adı altında meşruiyet kazandırılan davaların bir kısmı devam ediyor.

Birileri kendine göre tanımladığı askeri vesayeti ortadan kaldırmayı amaç olarak görmüştü. Oysa birlikte hareket ettikleri iktidar için askeri vesayeti kaldırmak sadece bir amaçtan ibaret değildi. Esas olarak bir araçtı. Kendi cumhuriyetini kurmanın aracı...

Bunu amaç olarak görenler ne kadar yanıldıklarını anladıkları için bir süre sonra yol ayrımına geldiler. Ortaklarından ayrıldılar. Bir kısmı iktidara muhalif oldu.

AKP için esas amaç, Cumhuriyeti kurucu değerlerinden uzaklaştırmak ve kendi cumhuriyetini kurmaktı, kurmaktır. Bu gayeye henüz ulaşamamıştır. Bu yüzden dünden kalan davaları sürdürme ve mümkünse yenilerini ekleme arayışı devam etmektedir.

Her birine yer vereceğiz ama öncelikle belirtelim... Eskiden beri muhalif olanların bir kısmı ve yeni muhalifler, bazı davalara önyargılı bakışlarını sürdürüyor. 28 Şubat davası bunların başında geliyor.

28 ŞUBAT DAVASI

Bu davanın güncel haline girmeden önce belirtmeliyiz ki o dönemin koşullarını atlayarak bugünden yargılar ileri sürmek doğru değildir. Yakın geçmişte askerin konumu siyasetle sert bir ayrışıklık içindeydi. Sürecin doğru yönetilememesi hazmı zor bir tortu bıraktı. Ancak muktedirler bu durumdan bir darbe davası çıkarmayı ve sürdürmeyi başardılar. Hukuksuz bir yargılamanın ardından hukuksuz müebbet hapis hükümleri yerine getirilirken aklı başında kişiler bile bu davaya duyarsız kalmayı tercih ediyor.

Güncel duruma gelince...

Yakın süre önce 14 emekli general/amiral hapse atılarak bir intikam davasının kurbanı edildi. Bu dava, geniş bir kesim tarafından FETÖ’cü savcının eseri olması ve emekli komutanlarımızın ileri yaşlarda olmalarından ötürü kamuoyu önünde gündeme sınırlı olarak getirilmiş olsa da süreçte yaşanan hukuksuzluk gölgelendi. Oysa işin esası yaşanan bu hukuksuzluk, adaletsizliktir...

Herkesin bildiği gibi, dönemin başbakanı Erbakan 17 Haziran 1997 günü istifa etmişti. 21 Haziran 1997’de yaptığı basın açıklamasında, televizyon ekranlarında şu ifadeleri kullanmıştı: “... Efendim ülkede bir gerginlik varmış da hükümet bunun için istifa etmişmiş... Hayır! İşte bizim istifa mektubumuz açıkça ortada... Başarılı bir hükümet, sadece ahde vefa örneği gösteriyor, protokolünün gereği olarak en güzel bir ahlâk örneği gösteriyor. Bu, siyasi tarihimize böyle geçecek! Bütün milletimizin kalbini fetheden bir güzel olaydır. Bundan 70 milyon hepimiz iftihar etmeliyiz ve ediyoruz 70 milyon olarak...” (Alican Türk, Bitmeyen Sömürü, Galiati, 2021, s. 269)

Dönemin başbakanı açıklamasında, dönemin cumhurbaşkanı Demirel’den, görevi dönemin başbakan yardımcısı Çiller’e vermesini beklediklerini de eklemişti...

Ancak bu basın açıklaması ilgili mahkemece dinlenmedi, yok sayıldı. Sadece bu bile mahkemenin verdiği kararın hukuki değil siyasi olduğunu görmeye yeter. Ayrıca mahkeme, sahte olduğu açık olan birçok belgeye de gerçeklik vasfı yükledi.

İlgili istinaf mahkemesi ve Yargıtay’ın ilgili dairesi, aynı hukuksuzluğu görmezden gelerek karar verdi. Kumpas başarıya ulaştı.

Erbakan’ın yukardaki ifadeleri “yalan rüzgârı” imiş ve o dönem Genelkurmay Karargâhı’nda kurulan Batı Çalışma Grubu, meğerse rahmetlinin hükümetini cebren ıskat etmiş! Gel de inan!

Maalesef masum ve tek başlarına yaşamlarını sürdürme sıkıntısı yaşayan komutanların hukuksuz bir şekilde hapishanelerde çürütülmesi, Adi Tıp kurullarında da bu durumlarının görmezden gelinmesi; hukuk adına hareket edenler ve adaleti sağlamaktan sorumlu olanlar için hatta duyarsız kalan herkes için utanılacak bir durumdur.

BALYOZ KUMPASI

Bilindiği gibi, Balyoz davasının kumpas olduğu daha yargılamalar devam ederken açığa çıkmıştı. Buna rağmen AKP-Cemaat ortaklığının emrindeki yargı, göz göre göre hem davayı sahte belgelere dayalı olarak karar aşamasına getirmiş hem de bu rezil kararı onamıştı. AKP-Cemaat kavgası davanın yeniden görülmesine yol açmış, yapılan yeniden yargılama bütün sanıklar için beraat ile neticelenmişti.

Ancak, birinci derece mahkemenin verdiği beraat kararı, büyük bir siyasi hesabın gereği olarak yedi masum sanık için temyiz edilmişti. Yargıtay beraat kararlarını onaylarken söz konusu yedi kişiye tam altı yıl sonra, akıl ve mantıkla bağdaşması imkânsız bir suçlamada bulundu: suç için anlaşma... (Yargıtay, 16.6.2021, Karar No: 2021/3893)

Bu değerli komutanlarımızdan biri olan E. Korgeneral Metin Yavuz Yalçın’ın kalbi bu kadar haksızlığa dayanamadı ve yakın zaman önce Hakk’ın rahmetine kavuştu. Üzüntümüz büyüktür.

Bir asker gözüyle suç için anlaştığı iddia edilen kişilerin görevlerine bakıldığında, ne görüyoruz?

Koca ordu komutanı kendi karargâhından hiçbir general ya da subayla anlaşmamış...

Yine aynı ordu komutanı emrinde bulunan dört kolordu komutanından herhangi birisiyle de anlaşmamış...

İddiaya göre anlaştıkları(!): biri İstanbul’da diğeri Edirne’de bulunan iki tümen komutanı, İstanbul’da iki farklı komutanlığa bağlı iki tugay komutanı, biri İstanbul’da kolordu karargâhında görevli, diğeri Saray/Tekirdağ’da garnizon komutanı olan iki albay... Ordu komutanı, 2. Kolordu’dan da kimseyle anlaşma gereği(!) duymamış!

MANTIĞINIZ ALIYOR MU?

Yargıtay kararında 1’inci Ordu Semineri’nde yapılan konuşmaları da kendi varsayımına dayanak yapmış... Yapılan konuşmaların tamamı senaryo gereği olduğu gerçeği bir yana seminerde daha onlarca kişi benzer konuşma yapmıştı. Buna ne diyeceğiz?

Öyle anlaşılıyor ki salt Binali Yıldırım’ın “Ergenekon, Balyoz vardı da, FETÖ şişirdi” şeklindeki temelden yoksun ifadesi havada kalmasın diye mi gerçek bu kadar eğilip bükülüyor yoksa mağduriyet algısından nemalanmayı sürdürmek için mi mantık örseleniyor?

Sorunun cevabı, AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Cemil Ayvalı’nın, televizyon ekranlarında söylediği şu sözlerde anlamını buluyor: “(...) Bir tarafta, çok açık söylüyorum, darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı ve bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldım(k) 2010’a kadar. Mesele bu. Ve bu, bir vesayetle mücadeleydi.”

Bu itiraf üzerine Ayvalı görevinden istifa etmişti. “Yatışma zamanı” olarak nitelenebilecek on aydan sonra görevini yeniden üstlendi.

“Suç için anlaşma” suçlamasında bulunanlara ithaf olunur...

AMİRALLER BİLDİRİSİ

Geçen nisan ayında 104 saygın amiralin Montrö ve sarıklı amiralden kaynaklı hassasiyetlerini kamuoyuyla paylaşmaları üzerine koparılan fırtınanın sonrasında yaşananlar, kumpasların devam ettiğinin ek bir göstergesidir. Mert ve cesur bir şekilde görüşlerini açıklayanlara yapılan muamele ise hayret edilecek boyutlara ulaşmıştı: gözaltına almalar, gözaltı sürelerinin uzatılması, ardından ayaklarına kelepçe takmalar, lojmandan atmalar... Esasen bu adımlar, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ordusunun kültürel kodlarını ortadan kaldırmaya yöneliktir. Kumpas davaları ve 15 Temmuz FETÖ’cü hain darbe girişiminin iktidara açtığı alan sayesinde FETÖ ile mücadele kapsamının dışına çıkılarak bambaşka bir boyut kazanmıştır. TSK’nin genetiğiyle oynanmıştır.

Amiraller bildirisine karşı gösterilen tepki, bu sürecin devamı mahiyetindedir. Hukukla açıklanabilecek bir yanı yoktur.

SONUÇ

Başka davalarda da örnekleri çokça vardır. Gezi davası da bunun bir parçası olarak görülmelidir.

Bütün bu davalar bir tek amaca yöneliktir: Atatürk Cumhuriyetini ortadan kaldırmak; rengini ve dokusunu siyasal İslamdan alan yeni bir cumhuriyeti hayata geçirmek...

Yeni anayasa arayışları bunun bir parçasıdır. Anayasanın ilk dört maddesini yeniden yazmaktır. Türk kimliği ve laiklikten arındırılmış olarak. Başka bir yazının konusu olmakla birlikte Suriye’de İhvancı bir yönetim arayışı, bu konunun başka bir boyutunu oluşturmaktadır. 

AHMET YAVUZ


Not: Kumpas döneminin saygın kişilikleri ve mağdurların muhterem dostları Sayın Duygun Yarsuvat ve Sayın Özdemir Bayraktar’ı yakın geçmişte kaybetmenin derin üzüntüsüyle, kendilerine Tanrı’dan rahmet ve yakınlarına başsağlığı dileklerimizi sunarım.

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025