NATO Türkiye için ne kadar güvenli?
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

NATO Türkiye için ne kadar güvenli?

17.03.2019 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

NATO’nun kuruluş amacı olan Sovyetler’in bugünkü ardılı Rusya Federasyonu, Türkiye ile son derece dengeli ve iyi ilişkilere sahiptir. Diğer bir deyişle Türkiye’nin NATO’ya girme nedeni olan Sovyet tehdidi bugün ortadan kalkmıştır. Sağladığı faydalarından daha fazla, güvenlik endişeleri dikkate alındığında NATO İttifakı Türkiye için riskli bir beka sorunu haline gelmiştir.

Cumhuriyet gazetesinde Olaylar ve Görüşler sayfasında NATO ve güvenlik konuları ile ilgili yazılar yayımlandı. Biz de konuya güvenlik açısından ve başka bir pencereden bakacağız.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun en önemli temeli şüphesiz BAĞIMSIZLIK’tır. Bağımsızlık için, Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek, antiemperyalist karakterli Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin Jeopolitik ve Jeostratejik ilke ve hedefi olarak BAĞIMSIZLIĞI belirlemiştir.

Gözardı edilen tehdit eksenleri
Türkiye İkinci Dünya Savaşı’nda baskılara boyun eğmeyerek tarafsız kalmış ve bağımsızlık ilkesini korumuştu. Ancak NATO’ya girdikten sonra Türkiye, Rusya’ya karşı, NATO’nun daha doğrusu ABD’nin çıkarları doğrultusunda güney kanattaki “ileri karakolu” haline getirildi. TSK de, dönemin egemen gücü ABD’nin jeopolitik hedefi ve tehdit esasları doğrultusunda oluşturulan, NATO’nun askeri stratejisine uyumlu olarak, “Teşkilat, Kuruluş, Silahlanma, Eğitim Esasları, Sevk ve İdare Prensiplerine” göre görevlendirildi. Türkiye’nin Akdeniz-Ege tehdit eksenleri göz ardı edilerek, abartılan komünist Sovyet tehdidine yönelik kuzeye çevrilerek, TSK’nin milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılması yerine, ABD dayatmalı, NATO çıkarları doğrultusunda yapılandırılması sağlandı. Oysa bir yarımada devleti olan Türkiye, batı ve güney eksenlerde de denizden gelecek tehditlere karşı savunmaya da ihtiyaç duyuyordu. Bu yapılanma 1963 Kıbrıs Kanlı Noel’ine kadar gerçekleşemeyecekti. Oysa odaklanmamız istenen Karadeniz, 1936 Montreux Antlaşması’ndan sonra barış ve huzur içinde bulunmaktaydı.
NATO’nun Türkiye’ye sağladığı avantajlar, uygulaması ABD kontrolünde olan -garantisi olmasa da- teorik nükleer şemsiye sağlaması ve Türkiye aleyhine alınabilecek kararların veto edilebilme olasılığı güvenliğimize katma değer olarak sıralanabilir. Ancak kâğıt üzerindedir.
Askeri kuvvet yapısı ile teknolojik altyapıya yönelik olarak NATO fonlarından, altyapı modernizasyonu ve kuvvetlere katkı sağlanması; tatbikat ve eğitimler üzerinden know-how (teknik bilgi-püf noktalar) edinme; NATO usul ve talimatlarına erişim olanağı; NATO ülkelerinden istihbarat temin imkânı ve son olarak NATO bilimsel araştırma ve AR-GE çalışmalarına katılım olanağı da faydalar arasında sıralanabilir.
Diğer yandan sık sık ortaya atılan “NATO, Türk - Yunan savaşını önlüyor” tezi tamamen geçersizdir. NATO, Kıbrıs Barış Harekatını önleyebildi mi? Savaşı önleyen NATO değil, Türkiye’nin caydırıcı gücüdür. 81 milyonluk, dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip, 1984’ten bu yana sürekli savaşan bir orduya sahip devletin Yunanistan’la harp etmesi durumunda sonuçları bellidir.
Peki yukarıda sıralanan sözde çıkarlar doğrultusunda NATO’nun Türk güvenliğine menfi etkileri yok mudur? Göz atalım.

Madalyonun öteki yüzü
ABD ve NATO müttefiklerimiz soğuk savaşın bittiği tarihten bu yana Türkiye’nin iç ve dış risk ve tehditlerine karşı desteklemek bir yana, tam aksine söz konusu risk ve tehditlere açık ve gizli destek sağlayarak, “Stratejik ortaklık” ve müttefiklikten ziyade düşmanca davranışlar sergilemişlerdir. PKK, PYD, YPG başta ABD olmak üzere NATO müttefiklerimiz tarafından korunup kollanmakta; Türkiye’ye karşı yoğun şekilde silahlandırılmaktadır. Türkiye’nin yeni jeopolitik cephesi haline gelen Doğu Akdeniz’de GKRY’nin KKTC ve Türkiye’nin Mavi Vatan’ı üzerinde ilan ettiği sözde MEB’de haksız ve hukuksuz icra ettiği sismik araştırmalara NATO müttefiklerimiz Türkiye’yi karşısına alarak destek ve koruma sağlamakta, tatbikatlara iştirak etmektedirler. FETÖ elebaşını ABD himayesine almış ve Türkiye’ye vermemektedir. Halen Türkiye aleyhine kendi güdümünde tutmaktadır. Ayrıca Yunanistan ve Almanya da, FETÖ kaçaklarına kucak açarak, beslemektedirler.
Diğer taraftan NATO’nun, ABD kontrolündeki nükleer silahları kullanarak Türkiye’ye yardım etmesi de söz konusu olamaz. Bölgede Türkiye’ye nükleer tehdit olabilecek iki ülke Rusya ve İsrail’dir. Her durumda NATO ilk kullanan durumda olmayacağına ve NATO’da karar oybirliği ile alınacağı da dikkate alındığında, Avrupa’daki müttefiklerimizin karşı saldırı için onay vereceğini ummak hayaldir. Zira Türkiye’yi savunma amaçlı karşı nükleer saldırı gerçekleştiği zaman, refah ve huzurlarını Türkiye’nin savunması için riske atacak Avrupalıların nükleer silah kullanım kararı ne derece gerçekçi '6Flabilir? Ya da İsrail’den Türkiye’ye nükleer saldırı olursa NATO müttefiklerimiz İsrail’e mi saldıracaktır?
NATO’da Türkiye, veto hakkını kullanarak pek çok aleyhte kararı engellemektedir. Bu doğrudur. Ancak dolaylı yollardan bu engellemenin sonuçları ne kadar başarılı olabiliyor? NATO’da ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın oluşturduğu grup son sözün sahibidir. Bu grup dolaylı baskılar ile de, ittifakta etkin olmaktadırlar. Örneğin, Türkiye Güney Kıbrıs’ın AB üzerinden NATO ile ilişkilerine her alanda veto hakkını kullanmasına rağmen sözde müttefiklerimiz Kıbrıs’ta göz göre göre, Türkiye aleyhine stratejik ilişkileri geliştirmeye, üslenme ve askeri işbirliği anlaşmaları imzalamaya, müşterek ve birleşik tatbikatlar yapmaya devam etmektedirler.

S-400 ve çifte standart
Benzer şekilde NATO’da halen yedi ülkenin Rus yapımı S-200 ve S-300 hava savunma sistemi kullanmasına hiç ses çıkarılmamasına karşın, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi almasını ABD müttefikliği hiçe sayarak, düşmanca tavır içinde, askeri, ekonomik ve politik tehditler ile önlemeye çalışmaktadır.
NATO, Karadeniz’de sahildar ülkelerin barış ve huzur içinde yaşamalarının teminatı olan Montreux Antlaşması’nı bozmak için de, her olanağı denemektedir.
Türkiye’nin 2008 sonrasında maruz kaldığı kumpas davalar sırasında TSK içinde büyük çaplı personel kıyımı yaşandı. Tasfiyeler bir yana yüzlerce en seçkin personel, sahte deliller ile yıllarca hapishanelerde çürütüldü. Ölümler oldu. Bu süreçte NATO çevrelerinden tek bir yorum duyuldu mu? NATO’nun başı ABD’nin koruması altındaki FETÖ üyeleri yandaş ve hain ajanları ile yürütülen Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalar yetmeyince ABD koruması altındaki Gülen, 15 Temmuz 2016’da FETÖ bağlısı vatan hainlerini kurgulayarak darbe teşebbüsünü organize etmiştir. 15 Temmuz kalkışmasında NATO Komutanlıkları’nın ve bu çerçevede İncirlik Üssü’nün rolü kamuoyu ile henüz paylaşılmıyor. Firari FETÖ sanıklarına Almanya’daki NATO üslerinde 2016 yılında ikamet sağlandığı televizyon programlarına bile konu olmuştu. Bu konu ilerde açıklığa kavuştuğunda sürprizlere hazır olmak gerekir.

Tehdit ekseni kuzeyden güneye kaymıştır
NATO’nun kuruluş amacı olan Sovyetler’in bugünkü ardılı Rusya Federasyonu, Türkiye ile son derece dengeli ve iyi ilişkilere sahiptir. Diğer bir deyişle Türkiye’nin NATO’ya girme nedeni olan Sovyet tehdidi bugün ortadan kalkmıştır. Dolayısı ile tehdit ekseni kuzeyden güneye kaymıştır. Türkiye’nin bugün öncelikli beka sorunu Rusya veya İran kaynaklı değil, NATO ve AB üyelerinden kaynaklanmaktadır. Mevcut konjonktürde NATO’nun Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı kısa uzun ve orta vadedeki tehdit ve risklerin önlenmesine katkısının olduğunu söylemek mümkün değildir.
Öte yandan, güçlü NATO ülkeleri de kendi içlerinde ayrışmaya gitmektedir. AB savunma kimliği güçlendirilmeye ve ABD’den bağımsız bir savunma politikası uygulamasına geçiş hedeflenmektedir. Bu ayrışmayı son Libya müdahalesinde gördük. NATO vahşi bir şekilde Libya’da kullanıldı. ABD, İngiltere ve Fransa çıkarları paralelinde ve hatta BM’nin kara harekâtı için yetki vermediği durumda kullanıldı. Almanya çok uzak durdu. Kosova müdahalesinde de NATO, BM yetkisi olmadan kullanılmıştı.

ABD varlığının meşrulaşması
ABD, Avrupa’yı NATO üzerinden son 70 yıl kontrol etti. Avrupa savunma kimliğini geliştirmeyerek, Sovyet ve daha sonradan Rus tehdidini kışkırtarak buradaki varlığını meşrulaştırdı. Bugün Rusya ile enerji ve ekonomik işbirliğine girmek isteyen AB ülkelerine ABD’nin açık tehdidini görüyoruz. NATO’suz Amerikan askeri endüstriyel yapısının kan kaybedeceği asla unutulmamalıdır. O nedenle yakın dönemde ABD üzerinden özellikle doğu ve merkezi Avrupa devletleri yani yeni NATO üyeleri kullanılarak, yeni kışkırtmalara hazır olmak gerekir. Bu kışkırtmalara Türkiye dikkat etmelidir. Doğu Akdeniz ve Ege’den kuşatılmaya çalışılan bugünkü konjonktürde başta Karadeniz olmak üzere, ABD ve NATO kışkırtmaları Türkiye için yeni endişe alanları olacaktır.
Kısacası sağladığı faydalarından daha fazla, güvenlik endişeleri dikkate alındığında NATO İttifakı Türkiye için riskli bir beka sorunu haline gelmiştir.  

İlker Güven / E.Tuğamiral

Yazarın Son Yazıları

İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025