Enver Aysever

Aziz Nesin’e saygımdan yazıyorum!

02 Mayıs 2019 Perşembe

Geçen gün sosyal medyada bir video dolaşıma girdi. Sanırım dört yıl önce çekilmiş bu videonun şu günlerde görünür olmasının, varsa eğer maksatlı gerekçesi bilmiyorum. Adını ilk kez duyduğun Yunan asıllı İngiliz, sonradan Müslüman Hamza A. Tzortzis adlı biri Boğaziçi Üniversitesi’nden gerici güruha konuşma yapıyor. Türkiye’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’e “şeytan” diyerek hakaret ediyor, ettiriyordu. Yükselen alkışlardan anlıyoruz ki, izleyiciler durumdan pek memnun! “Bu kişinin sözleri ifade özgürlüğü kapsamına girer mi?” tartışması yine önümüzde.

Hakaret mi, fikir mi?
Şu bilinmeli ki, dünyanın hiçbir ülkesi “kurucu babalar” denen kimselere yönelik bu türden sözlere göz yummaz. Hem saygı gereğidir bu, hem de ülkelerin varlığından kaynaklıdır. Oysa bu adamdan çok daha önce başta fesli olmak üzere birçok kişi benzeri fikirleri(!) dile getirmiştir. Elbette “ifade özgürlüğü” diyebilmek için söz konusu hakaretlere, ortada bir “fikir” olması gerekir.
Atatürk’ün kanunla korunmasından yana değilim. Mustafa Kemal’i kanunlar değil, bugün “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” diye haykıran milyonlar korumaktadır, Anıtkabir’i dolduran yüz binler korumaktadır! En önemlisi dünyanın gerçekleri bu değeri Mustafa Kemal’e vermektedir.

Liberal rüzgârla savrulan Boğaziçi
Olay Boğaziçi Üniversitesi’nde geçiyor. Doğrusu üniversitede her görüş, herhangi bir baskı olmadan, sansürsüz tartışılmalıdır. Akla gelecek en uç fikirler dile gelmelidir, insanlık ancak böyle gelişir. Ancak adı geçen üniversitede bu olayın gerçekleşmesi rastlantı değildir. Dönemin ruhuna uygun liberal savrulmayı derinden yaşamıştır Boğaziçi.
Soru şudur: “Bu adama sağlanan ifade özgürlüğü(!) olanağı, acaba iktidarda olan herhangi bir siyasetçiye yönelik eleştiri için bizlere de verilir miydi rektörlük tarafından?” Yoksa iktidara yaranmak için “Kurucu Babaya” saldırıya göz yummak siyasal bir tercih midir? “Buradaki üslup akademik dile ve etik değerlere uygun mudur?” merak etmekteyim.

Hassasiyet mi dediniz!
Gelelim olayın başka boyutuna, bu adamın kitaplarını yayımlayan Timaş (yeni bir yapıtını(!) basacakmış) gelen tepkilerden dolayı bir açıklama yaptı. Diyor ki yayıncı: “...Yayına hazırladığımız söz konusu kitabın bu konuşmayla uzaktan yakından alakası olmadığı halde, kamuoyunda oluşan hassasiyeti paylaşarak baskıyı durdurmaya karar verdik.” Çok kişi memnun oldu bundan. Doğrusu ben “kazandık, geri adım attırdık” noktasında pek o kadar emin değilim, hatta “kamuoyunda oluşan hassasiyet” cümlesinden irkildim ve bunun kasıtlı kullanıldığını düşünüyorum. Bu muğlak ölçütün son derece tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
Gericilerin hangi konuda, ne ölçüde “hassasiyet” göstereceğini kestirmek güç! Yarın “evrim” konulu kitaplara yönelik yaygaraya başlayıp, “evrim de neymiş, bizi Allah yarattı, hassasız bu konuda” diyerek bilimsel yapıtlara saldırmalarının önünde engel var mıdır örneğin?
Biliyorsunuz bu hassas çevreler, Sivas 93’te insanları yakma gerekçesi olarak Aziz Nesin’i göstermişlerdi. Neydi suçu Nesin’in? Salman Rushdie’nin “Şeytan Ayetleri” adlı kitabını Aydınlık’ta tefrika etmek. (Bir bilgiyi anımsatayım ayrıca, yayını yapan Nesin değildir, ona tuzak kurulmuştur.)
Herhangi bir kitabı müstehcen buldukları için; kimini Allah’a isyan saydıkları için; bazısını “beka sorunu” içerdiğinden dolayı aniden “kamuoyu hassaslaşırlarsa” ne olacak? Bu sevinilecek bir söylem değildir. (Önümüz Ramazan ya yemek yiyen birine karşı aşırı hassas olurlarsa, şortlu bir kız görünce bu hassasiyet azarsa ne olacak?)

Esas mücadele
Boğaziçi Üniversitesi’nde bu konuşmayı yaptıran/alkışlayan kafa dimdik ayaktadır hâlâ. Timaş ve benzerleri pek çok gerici kitap yayımlamaya devam etmektedir. Sözünü ettiğimiz adamdan daha sert söylemi olan Mısıroğlu’nun sarayda, düşünür olarak ağırlandığını anımsayalım. Bu kitabı yayımlasanız ne olur, yayımlamasanız ne olur! Korkarım ki buradan da güç devşirecektir gericiler. Bir türlü egemen olamadıkları kültür, sanat ortamını çoraklaştırmak en büyük başarıları olur. Unutmayalım ki “ifade/yaratma/bilim özgürlüğü” her şeyden önemlidir.
“Önerin nedir” diye sorarsanız. Bırakın yayımlasınlar, hakikate dayanmayan hiçbir belge, yapıt zamana direnemez, kaybolur gider. Ne Mısıroğlu, ne Tzortzis yazar, düşünür olarak anılmayacak. Üstelik bu saçma savlara yanıt verecek yüzlerce bilim insanımız, yazarımız, siyasetçimiz var bizim. Mustafa Kemal bahane edilerek aydınlığın boğulmasına ortak olmayın, benden söylemesi!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları