Enver Aysever

Cin, cemaat, cehalet!

26 Kasım 2020 Perşembe

Açık konuşalım “büyük tükeniş” yaşıyoruz. Geçici çözümlerle düzeni allayıp pullayıp toplumun önüne koymanın da yararı olmayacaktır. Şu salgın günlerinde gördük ki tepeden tırnağa “yalan” üstüne kurulu düzen.

***

Gericilik üstümüze kâbus gibi çöktü. Ankara’nın eski belediye başkanı “cinler” yüzünden Fethullah Gülen’e kandığını söyledi. Muhalif vekil Tanal, “Türkiye’nin en muhafazakâr partisi CHP’dir” diye ekledi. Olağan koşullarda bu hallere gülmemiz gerekirdi, ama gerçeğimiz oldu artık. Ahmaklığın kutsandığı günlerdeyiz.

Oğul Arınç ayaküstü babasını satıyor, Cemil Çiçek korkuyla ekrandan günah çıkarıyor ardından. Mafya liderleri yurtsever olarak takdim ediliyor, iktidarı muhalefeti yarışa giriyor “ben daha dinciyim, daha ırkçıyım” diye. Gözümüzün önünde olanlara dehşetle bakıyoruz. Çürümenin hızı karşısında şaşırmamak elde değil.

***

Herhangi bir memlekette insanlar din, Tanrı korkusuyla hizaya getiriliyorsa, orası yok olmaya mahkûmdur. Birey olamayan insanlar iradesini, güçlü gördüğü kim varsa ona devreder. Düşünmez, düşünmek de istemez. Kurnazdır, fırsatçıdır! Sorumluluk almaz, Yaradan’a havale eder hangi meselesi varsa. Yeryüzünde Tanrı adına hükmedenler de sömürü düzenini böylece işletir.

Tüm bunlara bir de entelektüel sefalet eklendi. Fikir denmesi güç, gülünç lafazanlıklarla ortada görünen kimseler kendini yazar, akademisyen, felsefeci diye pazarlıyor. Artık ölçüler kayboldu! Nasılsa kimse sormuyor “kaynağın nedir” diye.

Bu memlekete yapılan en büyük kötülük aydınlanmayı zaafa uğratmaktır. Uygarlık tarihini İslam üzerinden, dinler, Tanrı merkezli açıklamak aymazlıktır. Felsefe bilmemektir. AKP yıllarında tam da aranan budur. Diyeceğim ürkütücü boyuttadır cehalet.

***

Ekmeği için yürüyen işçiyi devletin polisi kıyasıya dövüyor. İşsizlikten canına kıyıyor insanlar. Hastaneler tıka basa dolu. Üretim sıfır, iflasların ardı arkası kesilmiyor. Borçlarını ödeyemiyor kimse. Evine ekmek götüremeyen babalar delirmek üzere. Manzara bu!

Kemal Derviş’li günlere hazır olun. “Yetmez ama evet”çi çığırtkanlar sahaya sürüldüyse yakın gelecekte yeni sömürü reçeteleri konacaktır önümüze. Mesele görevin kime verileceğidir. Siyasiler rol kapma yarışında, iktidar için her kılığa giriyorlar nasılsa. Kimseler hesap vermiyor bu memlekette.

Dünyada yine başıboş para var, buradan pay kapmak için kolları sıvamış durumda bizim siyasiler de! Peki, bu para ne karşılığı veriliyor? Üretmeyen, yaratmayan, düşünmeyen ülke er ya da geç egemenliğini kaybeder. Vaziyet budur. Artık bu ülkenin herkesin geleceği olan bir hazinesi yoktur. Belki geçici süre birileri paçayı kurtarır borçlanarak ama her doğan çocuk geleceksizdir. Bunu bilen gençler fırsat bulur bulmaz kaçıyorlar zaten. Tablo ağırdır, hazindir.

***

Türkiye’ye biçilen rol bellidir. Üzerine boca edilen dinci, mezhepçi, popülist milliyetçi söylemlerle halk avutulacaktır. Ucuz işgücü, Soros’un deyişiyle “maliyeti düşük, kolay ölen askeri güç” olmaktan öte herhangi bir varlık göstermesi istenmiyor ülkenin. Bu yüzden gericilik pompalanıyor, seviyesi iyice düşen siyasetçiler sürülüyor piyasaya.

Çok uzun yıllar önce “onur” sözcüğünü hakiki anlamından sıyırarak kullanmaya başladı yazık ki insanımız. İlk önce “onur” sözcüğü kirlendi, ardından “özgürlük”, “adalet”, “eşitlik”, “emek” aklınıza gelen değerli ne varsa, tümü kirlendi. Acı olansa hâlâ bir Cumhuriyet varmış gibi davranan, geçici olduğunu bildiği halde yaşam biçimine kimse dokunmuyor diye avunan geniş kesimlerin gamsızlığıdır.

***

Sıkça dillenen “çözüm önerin nedir” sorusu yanlıştır. Bunca vurdumduymazlığa “reçete” uydurarak çıkış bulmak mümkün değildir. Herkes salgın günlerinde sormalı önce “ben nerede hata ettim” diye.

Doğru soruları sormadan anlamlı yanıt bulmak mümkün değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları