Enver Aysever

Değişim hamaseti!

24 Aralık 2020 Perşembe

Öteden beri siyasetçiler “Türkiye’nin esas gündemine yoğunlaşalım” diye söyler durur. Nedir bu “esas gündem” peki? Anladığım, ülkenin iktisadi durumu dışında herhangi bir gündemi değerli görmüyorlar, ne konuşsak “onu geç esasa gel” deniyor. Biraz eli kalem tutan kişi, toplumun üretim, paylaşım, işsizlik ve elbette emek sorunlarının ideolojik olduğunu bilir. İdeoloji sözcüğünden neden nefret edildiğini biliyoruz. Neoliberaller “tarihin sonu” diye tutturdular ama görüyoruz ki akmaya devam ediyor.

***

Üretmeyen, yaratmayan insanlığa hiçbir katkısı olmayan toplumuz. Böyle olmamıza karşın iyi yaşam koşulları istiyoruz, sormuyoruz da “Bunun için ne yaptık?” diye. Dünyanın her yanında akademi dahil, her kurum bu dijital çağın ne getirip götürdüğünü tartışıyor. Biz her zaman olduğu gibi sürece “kader” deyip geçiyoruz. Geniş kesimler bu aymazlığın nasıl bedel ödeteceğini kestiremiyor. Devlet ihalesiyle şişirilmiş üç beş şirket, yandaş şakşakçılar dışında kimse durumdan memnun değil. Toplum bunca sıkışmış ve yazık ki duyarsızlaşmışken, nasıl oluyor da siyasiler olan biteni hakkıyla tartışmıyor, tuhaf!

***

Geçen hafta dincilerden biri “Eğer Kuran Türkçe okunursa herkes ateist olacak” dedi. Doğal olan bu cümle kurulduktan sonra kıyametin kopmasıydı, olmadı. Söyleyen kişinin niyetini bilemem, ancak anladığım şu: Ya bu kişi, inandığı dinin kitabı öğrenilirse içinin boşalacağını düşünüyor ya da hakikat ortaya çıkarsa, din tacirlerinin mesleğini yitireceklerinden endişeleniyor. Hangisi olsa diğerinden beterdir. Gerçi “cahillere güveniyorum” diyen akademisyenlerin olduğu ülkede yaşıyoruz. Yetmiyor, tüm üniversiteli kadınları “fahişe” diye niteleyenler de geldi ardından. Üstü örtülmeye çalışılıyorsa da rastlantı değil, bu adamlar hayli kalabalık üstelik.

Bana göre Türkiye’nin ilk sorunu gericiliktir. Salgın günlerinde artan bilim karşıtlığının boyutlarını görünce, vaziyet kavrandı sanırım. Toplum düşünen, yaratan insana düşman ediliyor. Bu, uzun vadeli kurguydu, başarıldı. Aydınlanma devrimi tamamlanamadı, piyasacı gericilik uzun yıllardır iktidarda. Kılıktan kılığa girdiği için de “değişim” oldu sanıyor insanlar. Demokrasi sahte sandıkların kurulmasından ibarettir bizde. Kapitalizmin bile kuralsızıdır bize layık görülen, orman kanunları hüküm sürmektedir. Gerçi ormanların kendi içinde dengesi, adaleti var, haksızlık etmeyelim. Bizdeki Saray adaletidir!

***

Sırası gelmişken şu değişim meselesini de konuşmakta yarar var. Her gün yeni parti kuruluyor, sırada bekleyenler de var. Tek adam düzeninde, kutuplaşmış toplumda bunca partiye ne gerek var diye sormak hakkımız ama konumuz bu değil. Her parti “değişim” diye geveleyip duruyor da biri çıkıp “ne değiştireceksiniz” diye sormuyor. Hepsinin dilinde bayrak, ezan, millet sözcükleri var. Anlaşılan hamasetle işi götüreceklerini sanıyorlar, oysa bunu en iyi yapan hâlâ iktidarda. Gerçeği varken taklidini kim ne yapsın?

***

Hani diyorlar ya “ülkenin gerçek gündemini konuşalım” diye, başlayalım. Halkın kanını emen TÜSİAD benzeri oluşumları ne yapacaksınız? Bilim ölçüsünü yitirmiş üniversiteleri nasıl düzenleyeceksiniz? Kürt halkının sorunlarına çözümünüz nedir? ABD ile sömürge ilişkisini sonlandıracak mısınız? Siyasal organ olarak çalışan Diyanet’i kapatacak mısınız? Yeni anayasa yapacak mısınız? Partiler kanununu değiştirecek misiniz? Kamuculuğa geçecek misiniz? Sağlık, eğitim herkese eşit, ücretsiz olacak mı? Çiftçiye destek olup yeniden kendine yeten ülke olmak için hamle yapacak mısınız? En önemlisi cahil halkın etik değerleri olması için gerekli devrimi yapacak mısınız? Tüm bunları nasıl yapacaksınız ayrıca? Tümünün yanıtı ideolojiktir...

***

Bir çağ kapanıp yenisi belirsizlikle açılıyor. Dünya iyice küçüldü, “çevrimiçi yaşam” diye bir olgu var artık. Etik, estetik, iktisat aklınıza gelen ne varsa değişiyor. Hamasetle kullanılan “değişim” sözcüğü değil söz konusu olan, bizim dışımızda ciddi biçimde etkisinde olduğumuz yepyeni bir dünya söz konusu. Söylenecek çok söz var daha...

***

Peki, biz bu duruma nasıl yakalandık? Salgın günlerinde Saray’da ziyafet vererek, AİHM kararlarını tanımayarak, ortadan kaybolan ekonomi bakanını bile sormaktan korkarak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları