Çürüme

11 Haziran 2019 Salı

Bayramın yolculuk, tatil karmaşasında atladıysanız, bilgi dağarcığınızda katkı olarak kalması için arkadaşımız Ergin Yıldızoğlu’nun geçen perşembe ve dünkü ekonomi sayfalarındaki biri AB seçimleri, diğeri Amerika’nın son dansları üzerinden yazılarını okumanızı öneririm.. Ülkemizdeki canımızı çok yakan değerler çöküşünün, çürümenin dünya ölçeğinde yaşananlar arasındaki bileşik kaplar ilişkisinin gücünü, anahtar şifrelerini de göstermeye yarıyor..
Hani tek kutuplu dünyaya geçiş sürecinde, bireyin özgürleşmesi büyük yalanı ile, insan hakları, demokrasi, hukuk devletleri düzenleri adına evrensel, yol alınabilmiş ne kadar ilke varsa tümünün birden bir avuç azınlık, evrensel emperyal çıkarlar adına katledilmesinde kurulmuş tuzaklar vardı ya..
Irkçı, dinci, otoriterleşme, diktatörlüklerin kirli çıkarları adına kanlı savaşların tuzaklarına düşmemek, tüm canlıların yaşamını hedef almış, çevre katliamlarının, kirliliğin, iklim değişiklikleri, susuzluk, açlık.. katliamlarından, yaşamın sürdürülebileceği bir dünya düzenine dönüşüm için..

***

Birlikte yaşadığımız, paylaştığımız en küçük yerleşim alanlarından, köylerden, kentlerden, ülkemizden, bölgemize, dünyamıza, yaşamımız için vazgeçilemez tüm canlılar, çevremize dönük çürümeye karşı savaşmamak, seyirci kalmak gibi bir lüksümüz kaldı mı ki?..
Yakın geçmişe kadar, vahşi doğanın yasalarında insan kadar acımasızı, kötülük için, keyif için öldürme, zarar vermenin olamayacağını bile görememişiz.
Hitler’in sandıktan aldığı oylardan sonra, dünya çapında insanlığa, kuşkusuz en çok da Avrupa, kendi bölge, yakın çevre halklarına verdiği zararları tarihten çok iyi bilsek de.. Şimdi şimdi satır aralarını daha bir doğru görerek, sermaye tekellerinin, günümüzde de marka kimliği olanlarını, nasıl işçi hakları sömürüsü, haksız, hukuksuz kazançlar sunumu ile kandırdığının şifrelerini okuyabiliyoruz.
Emperyal çıkarlar düzeninde, açık sömürgeciliğin kırılması sonrası, evrensel değerlerde, insan haklarında, tüm canlılar, çevre haklarının korunabilmesinde gelişmiş evrensel değerler, kazanımlar sonrası, işlerin daha insancıl, hak-hukuka uygun işleyeceğine ilişkin umutlarımızın haklı nedenleri, dayanakları vardı kuşkusuz..
Bilimsel, teknolojik devrimlerin insan hakları, tüm canlılar, doğa adına akılcı kullanılabilmesinin, tarihsel acı deneyimlerle kazanılmış evrensel değerleri dünya ölçeğine taşıyabileceğine umutlarımız da güçlü, haklı nedenlere dayanıyordu. Bir tek evrensel adil paylaşımda beklenen gelişmelerde bir tersyüz oluş söz konusuydu. İki dünya zenginleri kanlı paylaşım savaşları hesaplaşmasında Hitler, faşizm boyutu ile çıkan gerçeklikler içinde, emeğin örgütlenmesi, kazanımları ile beklenen gelir adaleti düzeni gelişmesinde öngörülerde tersyüz oluş yaşanmıştı.
İşçi sınıfının öngörülen sendikal haklar örgütlülüğü içindeki paylaşım savaşları kazanımlarında eşitlikçi, Marksist düzenin ilkeleri, sermayenin güçlü olduğu Amerika, Avrupa yerine, Rusya’da devrimle yaşama geçmişti.
İşçi sınıfının iktidarı, Çarlık Rusyası’ndan, sınıf oluşmadan yaşama geçince de modelin demokratik oluşum ayağı sakat kalmıştı. Avrupa’da demokrasinin gelişimi içinde, sermaye ve işçi sınıfı, iki ayaklı gelişmede demokratik evrensel değer kazanımlarında yol göstericilik anlamlı olsa da, bedelsiz savaşın ganimetleri üzerine oturan Amerika’da, başkanlık rejimlerinin paylaşım dengeleri, tek yanlı hep sermaye çıkarları ağırlıklı gelişti.
İki kutuplu dünya insanlığın haklar gelişiminde, soğuk savaş dengeleri ile zikzaklı yol alırken, Avrupa demokratik gelişmelerde, Amerika sermaye gücünün egemenliğinde güçlenip durdu. Aykırı iki örnekten, üçüncü dünya şeriatçı İslam dünyası ile Tito ittifakında farklı bir denge aracı işlevi ile soluksuz yol alamadı. Kurtuluş, kuruluş savaşı destanları, Atatürk devrimleri ile mazlum ülkeler halklarına umut oluşturan laik Türkiye Cumhuriyeti ise, etkin rollerine karşın, tek kutuplu dünyaya geçiş sürecinde Amerika öncülüğünde hedef tahtasına oturtuldu.
Evrensel insan hakları, değerleri içinde, emperyal çıkarlardan yana sömürgeciliği sürdürebilmenin tek yolu, insanlığı sil baştan ırklar, dinler, mezhepler üzerinden çatıştırmaktan geçiyordu.
Irkçılık üzerinden birkaç yüzyıl geriye çekiş, kör inanç dinler, mezhepler aşiretler üzerinden birkaç bin yıl geriye çekişleri üretebilirdi.. Neyse ki insanlık dünyanın çok kısacık bir zaman dilimi içinde, bilimsel teknolojik devrim araçlarının çok az elde toplanmasının bedellerini çok pahalıya öder oldu. En diktatörce, en kirli çıkar savaşlarıyla gelen tehditlerden kurtuluş, çıkış yolu yok. Ülkemizde laik Cumhuriyet değerlerine, hak hukuk düzenine dönüşte İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı İmamoğlu üzerinden demokrasi ittifakı boşuna değil..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları