Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü etkinliklerinin hazırlıklarından başlanarak gün gün akış içinde yaşananlara bakarak belleğimizi şöyle bir tazeler miyiz? Yürekten bağlı olanlar olarak duygusallığımızdan elden geldiğince arınmaya da çalışmalıyız kuşkusuz... Bilinçaltı takıntıları, kıskançlıkları içinde hafife alanların sürekli yüzleştiğimiz, tepkileri, duygusallıkları içinde yaptıklarına hoşgörüyle bakamamak başka, her yıldönümlerinde tanıklık etiğimiz hiç de bir işe yaramayan ilkelliklerine gülüp geçebilmek, aşabilmek, daha bir keyif verici olabilir.
Dünkü Cumhuriyetin manşetinde yer alan Milli Savunma Bakanlığı’nın Anıtkabir’in ziyaretine ilişkin verilerine dikkat etmemiş olabilirsiniz. Bu yılın etkinlikleri kapsamında sadece Anıtkabir’i ziyaret edenlerin verilerinden okuyabildiğimiz rakam 1 milyon 125 bin 311 kişiymiş. Başkentte on binlerin katıldığı fener alaylarında ise “Hak, hukuk, adalet”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atılmış.
İstanbul’daki kutlamaların ana adresi ise Bağdat Caddesi olmuş. CHP lideri Özgür Özel’in de yer aldığı yürüyüşe iki milyon yurttaşın katıldığı belirtildi. İzmir’deki Cumhuriyet coşkusu ise hemen hemen tüm ilçelere yayılmış. Yurt genelinde yurttaşlar alanlara çıkarak kutlamalara katılmış.
***
Yeri geldikçe daha önceki yazılarımda da 2. Dünya Savaşı sonrasından günümüze uzanan süreçlerde, dünya emperyalist blokunda birinci sıradaki yerini koruma savaşımı veren Amerikan emperyalizmi. Liderlerinin, ülkemizin Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki kurtuluş-kuruluş savaşlarına takıntılarının altını çizdiğimi anımsıyorum. Ülkemizde yaşananların bütünlüğü içinde açıkça yaşanarak kanıtlanmış, önceleri Fethullah Gülen iktidar ittifakı, sonrası açık darbe girişiminin ardından Gülen cemaatinin Amerika merkezli örgütlenmesine dünya tanıklık etti.
İlk öğrendiğimiz yıllarda kendi adıma itiraf etmeliyim dünyayı titreten Amerikan iktidarları gücünün, Mustafa Kemal takıntısı, korkusunun altında yatan gerçeği tam kavrayamamıştım.
Mustafa Kemal’in “ulusal bağımsızlık” ilkeli Kurtuluş Savaşı’nın değerinin, en zorlu yıllarında bile, Lenin, dahası Stalin tarafından bile kavrandığını okuduğum kitaplardaki tanıklıklarla öğrenmiş oldum.
Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız, az gelişmiş ülkelerin tümü için geçerli olmak üzere, “ulusal bağımsızlık” kavramı ile simge, örnek, yol gösterici olarak tehdit edici olmuştu.
Sovyetler Birliği’nin zorlu koşullarda 2. Dünya Savaşı sonrası Amerika’ya kafa tutabilen yönetimleri, kendileri için de zorlu koşullarda, Türkiye’den kurtuluş-kuruluş savaşlarına destek olmayı, kendi çıkarları adına da zorunluluk olarak görebilmişlerdi.
Mustafa Kemal’in liderliğinde, en yoksun, yoksul, zorlu koşullarda kazanılmış, “Kurtuluş-kuruluş-bağımsızlık” savaşlarımızın dünyanın tüm ezilen, yoksul ülkeleri için örnek, simge olabilme gibi bir gücü söz konusuydu. Bir kez daha Mustafa Kemal kimliği odaklı Cumhuriyetimizin 102. kuruluş yıldönümünde değerleri ile aynı safta olmanın onurunu paylaşıyoruz.