İlhan Selçuk’u anarken...

30 Haziran 2019 Pazar

İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk bugün Hacıbektaş’ta anılacak. Önce mezarları başında saat 11.00’de anma, çiçek bırakma, lokma ikramı, ardından saat 13.00’te Kültür Merkezi’nde panel var.
Panelde İlhan Selçuk’un eskimeyen dostları Alev Coşkun, Mehmet Atay, Şükran Soner konuşacak.
İlhan Selçuk’la en son 3 Mart 2009’da İstanbul’da evinde kahve içimiş, sohbet etmiştik. Soğuk ve güneşli bir Marttı. İki gün sonra Silivri mahpusuğu başladı. Tutukluluğun birinci ayı doldu dolmadı, kendine özgü el yazısıyla şu notu göndermişti:
Yaşamasını bilen her yerde yaşar...
İlk günlerde gelen pek çok mektubun yanında bu not da direnme gücü üretim unsurlarının yanında yer almıştı.
İlhan Selçuk, bu topraklardaki aydınlanma mücadelesinin sönmeyen bir meşalesi olarak yaşamaya devam ediyor. 20. yüzyılın ikinci yarısından 21. yüzyılın ilk on yılına dek hiç susmadı. Türkiye’yi ve dünyayı en iyi yorumlayan, gelecek öngörülerini sıralayıp bir süre sonra, “Eyvah, yine haklı çıktık” diye başlayan, mizahtan felsefeye her şeyi mayalayan yazıları hem günceldir hem tarihseldir.
İlhan Selçuk, Sovyetler Birliği’nin çöktüğü 1991’den sonra dünyayı yorumlamanın çok zor olduğu dönemde bile en berrak yazıları kaleme aldı. 1789 Fransız Devrimi’ni, 1917 Sovyet Devrimi’ni, 1923 Türkiye Devrimi’ni 21. yüzyıldaki anlamıyla, evrensel ve yerel karakteriyle okura sundu. Bu anlamda yazıları tam bir okuldu.
İlhan Selçuk’u 21 Haziran 2010’da, güneşin en uzun süre aydınlattığı günde kaybettik. 80’li yaşlara yaklaştığı yıllardaki sohbetlerimizde konu döner dolaşır ölüme gelirdi. “Ölümle artık tanışığım” dedi bir gün, devam etti:
Bir yer arıyordum, buldum. Ölümde Hacıbektaş’tayım...
Bu tür sohbetlerde sözü şöyle bağlardı:
Hayatın ne kadar güzel olduğunu benim yaşıma gelince anlayacaksın...
Sözün ustası İlhan Selçuk’u, çizginin ustası Turhan Selçuk’u bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Japonya molası...
İlhan Selçuk yazılarına kısa süre ara verdiğinde sık kullandığı bir örnek vardı.
Sokrates’in memleket meselelerine çok kafa yoran bir arkadaşı, uzaklara gidip dinlenmek, dert ettiği konulardan sıyrılmak istemiş. Sokrates bunu öğrendiğinde şunu söylemiş:
O, gittiği yere kendini de götürür...
Ben de bir süre uzaklara gidiyorum...
1990’lar boyunca her yılı dünyanın bir bölgesine ayırıp gezdim, gördüm, yazdım. 2000’lerde de ayrı ayrı kitaplaştırdım. Ortaya bizim Cumhuriyet Kitapları’nın diliyle 8 kitaplık “Balbay Seyahatnamesi” çıktı. Şu anda Japonya’dayım. Siz bu satırları okurken büyük olasılıkla Tokyo- Hiroşima hattında olacağım.
Şu sorulara yanıt arayacağım:
- Japon mucizesi ne durumda?
- Dünyada en çok robotun olduğu ülkede geleceğin işçileri kimler olacak?
- Hiroşima’dan ne kaldı?
- 2020 Olimpiyatları’na hazırlanan Japonya dünyaya ne söyleyecek?
- Binlerce yıllık geleneklerine bağlı kalan, en yeniyi üretmeye çalışan Japonya küresel yarışın neresinde?
- Türkiye-Japonya ilişkilerinin Tokyo’dan görünümü nasıl?
- 29 yıl önce gördüğüm Japonya’da o günle bugün arasındaki mesafe ne?
Dönüşte görüşmek üzere...
Sayonara (Allahaısmarladık)...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları