Bir çınarın gölgesinde Ağlasun Ayşafağı*

11 Ağustos 2019 Pazar

Seferihisar Sığacık’ta Kaleiçi’ndeki tiyatro alanındayım. Samsun Sanat Tiyatrosu’nun her şeyi Yaşar Gündem seyirciye sesleniyor:
“Ağlasun dedikleri / ulu çınar bir yaşlı çınar / yıldızlar gibi kalabalık / yaşlı bir çınar / yaprakları göz göz bakar / yüceden / dalları balık balık / oynar deryada / oralarda bir çınar / kimseler bilmiyor yaşını artık / geçip gitmiş yaşlanmayı, bir çınar / belki bin belki de beş bin yıllık / unutmuş kimlerden olduğunu / kimlerle geldiğini bir çınar / nice kıtlık nice kıyım / nice kan nice kıyım, bir çınar / sızlatmıyor yaprağını ayrılık / oralarda bir çınar / sanki söz / sanki nakış / dağlarla, sularla, yıldızlarla selamlaşıyor / ordular gelip geçmiş altından / kimin neyi ne orduları? / kentler obalar göçmüş / kimin neyi ne obaları? / kim kimi sallandırmış şu dallarında / kim kimi niçin sallandırmış? / sorular, sorular, sorular! / sorular sorularla döllenip çoğalarak / dipsiz bir kuyunun ağzında / raks ederek dönüyorlar...”
Ansızın buz kesiliyorum. Çınar hikâyesini anlatırken ben, altın ve uranyum madenleri için çırılçıplak derisi yüzülen Kaz Dağları’nda, Fatsa’nın horon tepen toprağında, derisi yüzülmeyi bekleyen Munzur Dağları’ndayım. Şirince’nin zeytinliklerini düşünüyorum. Gül kokulu Hasankeyf’te antik kenti yok eden bombalar geliyor aklıma. Ağlasun Çınarı bunları görmedi, ama yüzyıllardan beri süren talanı, sömürüyü gördü. Hasan Hüseyin Korkmazgil şimdi yaşasaydı Ağlasun Çınarı’nın öyküsüne Kaz Dağları’nda ölen bebe geyiklerin ağıtını da eklerdi. Çınarın öyküsü ilerledikçe bugün ve yüzyıllar birbirine karışıyor ve o öyle bir acı çekiyor ki, bu acıya ortak olmamak olanaksız.
Ben neredeyim, yüreğim nerede? Sığacık’ta ülkemin dört bir yanından gelen 200’ün üstünde genç insan çadırlarını kurmuş, bir atölyeden diğerine koşuyorlar. Onlarla atölye yaparken gözlerindeki ışık beni de baştan çıkarıyor. Hep birlikte ayın 18’inde Kaz Dağları’nda buluşalım diyoruz, ardından Munzur Dağları’nda, ardından Fatsa’da, ardından Şirince’de, ardından Eskişehir’de! Ve 68’in en sevilen sloganıyla o şımarık CEO’lara ve ülkeyi satan iktidar sahiplerine sesleniyoruz: “Tam bağımsız Türkiye!”
Ey talancılar, ey ülkemin geleceğini yok etmeye çalışanlar burası Anadolu; mucizeler ülkesi.
Çınar, hikâyesini sürdürüyor. Bizden sonra da sürdürecek. Dünyanın belleği o. Hasan Hüseyin Korkmazgil’e böyle bir şiir-hikâye yazdığı ve Ağlasun Çınarı’nı bize anlattığı için minnettarım.
Şimdi biraz kamp alanındaki atölyelerden söz edelim. Bu yıl on üçüncüsü yapılan festivalde dans, şan, hareket, reji, oyunculuk, oyun yazarlığı, kısa film atölyelerinde tek bir slogan var ve bu slogan kamp alanından çıkıp ülkenin her yerini kuşatıyor: “Bu ülke bizim!”
Ve Sığacık tiyatro sahnesinde Samsun Sanat Tiyatrosu’nun sahnelediği Gölgesinde Çınarın, Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın oynadığı Adalet Sizsiniz, Gaziemir Belediye Tiyatrosu’nun hayata geçirdiği Diktat, Tiyatro Hemhal’in Trom ve Dirmit oyunları ve Levent Üzümcü’nün oynadığı Anlatılan Senin Hikâyendir oyunu bu sloganı çoğalttı, tabii seyirciyle birlikte...

* Ağlasun Ayşafağı, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in uzun hikâye-şiiri.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları