Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

18.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık. Vasiyet ettiği gibi baba toprağı Adana’nın bereketli topraklarında derin bir uykuya dalacak. Hayır, Şerif Gören, Zeki Ökten, Atıf Yılmaz, Erden Kıral, Refik Durbaş ve Yaşar Kemal uykuya dalmasına izin vermeyecekler. Yaşar Kemal onu türkülerle karşılayacak; Atıf Yılmaz, “Hadi bir araya gelmişken bir film yapalım” diyerek kolları sıvayacak; Şerif Gören, Yılmaz Güney’in çekmek istediği gelişen olaylardan ötürü çekemediği Endişe filminin çekim günlerini yeniden anımsayacak, Zeki Ökten o hep muzip gülümsemesiyle, “Hoş geldin” diyecek “Artık tembellik zamanımız.” Erden Kıral itiraz edecek, “Öyle tembellik filan yok, genç yönetmenlerin filmlerini izleyip tartışacağız”. Elinde kalem kâğıt Refik Durbaş yeni bir şiire başlayacak adı da “Biz hepimiz devrime inanırdık”. Ali şaşıracak ve ardından Ataol Behramoğlu’nun “Bir Mutlaka” şiirini okuyup işe koyulacak. Bu arada sokak tiyatrosu yaparken çaldığı davulunu görüp gözleri ışıldayacak ve tokmağı alıp “Hayda!” diyerek vurmaya başlayacak.

Evet sevgili okurlarım Atlas Sineması’nda yapılacak anma törenini beklerken sinemanın kapısı önünde oturdum ve geçmişin tüm anıları kucağıma düştü. Gelip geçenler taşlara oturmuş bir kadının kendi kendine konuştuğunu gördüler, güldüğünü de. Tam o sırada Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nun can dostları 68’li Faruk Pekin ve Fahri Aral gelip yanıma oturdular. Faruk, “Işıl ne günlerdi o günler” dedi. “Her yer, yer gök grev alanıydı ve biz o grev alanlarına giderdik. Önce sevgili dost Süreyya Berfe bir şiir okur, ardından ben vallahi billahi beş dakikada sömürüyü anlatır ardından Ali davulu çalar ve siz Devrim İçin Hareket Tiyatrosu oyuncuları Grev oyununu oynamaya başlardınız. Sonra büyük bir coşku, grevci işçiler oyuncuları sırtlarına alır, yumruklarını sıkıp bağırırlardı: Sömürüsüz bir dünya!”

Sonra 12 Mart darbe günleri yaklaşıyor, 15-16 Haziran, ülke kaynıyor ve yüzlerce işçi İstanbul’un zenginlerinin caddesi Bağdat Caddesi’nde yürüyor. Yollar kapatılıyor, köprüler açılıyor, sıkıyönetim ilan ediliyor. Ali o günlerde sadece Devrim İçin Hareket Tiyatrosu’nda yönetmen ve davulcu olarak çalışmıyor, DİSK’e bağlı Maden-İş sendikasının efsane gazetesini de yayımlıyor. Ve işte tam o günlerde gazete “İşçilerin de muhtırası var!” diye başlık atıyor ve sömürüsüz, tam bağımsız, bir Türkiye kurmak için yapılması gerekenleri tüm ülke işçileri adına haykırıyor. Ne yazık ki sendika gazeteleri yakıyor, gene de bir miktar dağıtılıyor, şimdi devrimci geçmişimizi anlatan bir arşiv malzemesi. Ali o zamanlar da sinemaya meraklı, 16’lık bir kamerayla belgeseller çekiyor; ünlü Ankara yürüyüşü gibi. Dilerim bir gün bu ülkede bir “devrim müzesi” kurulur ve bu arşiv malzemeleri gençlere ve daima genç kalanlara geçmişimizi anlatır, öğretir. Çünkü biliyoruz ki geçmiş bilinmeden gelecek oluşturulamaz.

Hay Allah gene devrimci damarım coştu. Şimdi biraz da birlikte yaşadığımız anılara dönmeliyim. Ali artık sinemadan başka bir şey düşünmüyor. Kısa filmlerle işe başlıyor. Önce dağlarda çekilen Ferhat ve ardından Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nde çekilen, bir işçi çocuğunun sadece mühendis çocuklarına giriş izni verilen oyun parkına hasretle bakışını anlatan Yasak filmi geliyor. Yasak filmi Sovyetler Birliği’nde ödüle layık görülüyor ve 12 Eylül darbesi sonrasında Kenan Evren bir konuşmasında Yasak filmini ihbar ediyor ve Ali Özgentürk tutuklanıyor. Tüm ülkelerdeki sinema örgütlerinin baskısı üzerine, bir süre yattıktan sonra salıveriliyor ve tutuklandığı sırada montajını yaptığı At filmini tamamlayabiliyor.

Şimdi tam Atıf Yılmaz’dan söz etmenin zamanı. Beş kuruş paramız yok, kızımız yeni doğmuş, ben telifli olarak Cumhuriyet gazetesinde çalışıyorum, Dünya’ya Ali bakıyor. O zamanların İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan bize Florya’da bir küçük oda vermiş orada kalıyoruz. Bir sabah Ali’ye bir telefon geliyor. Canımız Atıf Yılmaz abi arıyor, Cengiz Aytmatov’un Kırmızı Eşarp hikâyesini film yapmak istiyor ve Ali’ye senaryoyu yazmasını teklif ediyor. Ve para gönderiyor.Yaşasın bu akşam kendimize ziyafet çekebiliriz. Böylece pek çok kişinin defalarca seyrettiği, Selvi Boylum Al Yazmalım filmi hayata geçiyor. Şu sözlerle: “Sevgi emektir.”

Eyvah anılara daldım ve yerim azalıyor. Sonrası her biri uluslararası ve ulusal film festivalinden ödüllerle dönen Hazal geliyor, At geliyor, Bekçi geliyor, Su da yanar geliyor, Balalayka geliyor, Mektup geliyor, Çıplak geliyor... Kısaca 12 film geliyor. Ve hepsi bu topraklarda yaşayan olayları, insanları anlatıyor. Ali hiç kuşkun olmasın filmlerinde anlattığın insanlar hep yaşayacak. Şimdilik sadece hoşça kal.

İlgili Konular: #atlas sineması

Yazarın Son Yazıları

Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025
Ah ne çok öldük!

Ah ne çok öldük!

Devamını Oku
09.03.2025
Ne oldu barış mı gelecek?

Ne oldu barış mı gelecek?

Devamını Oku
02.03.2025