‘Bana denizi göster’
Işıl Özgentürk
Son Köşe Yazıları

‘Bana denizi göster’

08.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem. Yıllar önce bir bayram günü dostlarla denizine vurgun olduğumuz Assos’tayız. Ortalıkta dolaşan küçücük, beyaz tüyleriyle oradan oraya zıplayarak koşan bir minik keçi yavrusu vardı. Bayram öncesi çocukların sevgilisiydi ama birden bayram günü kayboldu, çocuklar deliler gibi onu arıyorlar yok. Sonra yemek vakti geldi ve tencerenin kapağı açtığımızda önümüzde o minik keçi yavrusunun parçalanmış etlerini gördük. Çocuklar dehşete kapılıp ağlamaya başladılar ve hep birlikte masadan kalktılar, bir köşeye çekilip bütün gece sessizce oturdular. O günden sonra ne zaman Kurban Bayramı gelir, benim aklıma özellikle Latin Amerika’daki eski uygarlıkların genç ve bakire kadınları aya ya da güneşe kurban ettikleri adak yerleri gelir. Gidenler görmüştür, adak yerlerinde kararmış insan kanı vardır. Müslümanlıkta kurban eti yoksulları doyurmak içindir ama şimdilerde daha çok dondurucuları doldurmak için kullanılıyor.

Neyse madem bir hikâyeyle başladık, İstanbul’u terk edip İzmit’e yakın Değirmendere’ye geldik ya, bir İzmit hikâyesiyle devam edelim. Yıllar yıllar önce, Mahpustakiler adlı röportajım için İzmit Hapishanesi’nde görüş odasındayım. Karşımda mahkûm bir genç kadın ve dört yaşındaki kızı var. Küçük kız annesine sarılarak şöyle fısıldadı: “Anne ne olur bana denizi göster”; Genç kadın utanarak kalktı, kızını kucaklayıp demir parmaklıklı pencereden baktırmaya başladı. Ana-kız beni unutarak bir süre öylece durdular. Demir parmaklığın öte yanında arabalar, sonsuz bir hızla geçiyordu. Uzakta deniz vardı.

Anayla kızı yola, arabalara, denize baktılar.

Gülşen anayla kızı dört yaşındaki Sabahat biraz önce İzmir Mahpushanesi’nin kadın gardiyanıyla birlikte geldiler bulunduğum odaya. Küçük kız ürkek bakışlarla süzdü beni, anasının eteğine yapıştı. Çok sonra onunla dost olmayı başardık. O zaman istedi denizi görmeyi. O zaman masallar anlattı bana. Mahpus bir çocuğun masalları, ben de size anlatacağım.

Sabahat’ın anası Gülşen Turan cinayetten yatıyor. Altı yıl sekiz aya mahkûm. “Benim de kendime göre mutlu bir ailem vardı” diyor gözleri dolarak “İki çocuğumla yaşıyorduk, Allah’a çok şükür. Kocam işçiydi. Petkim’de. Nazara geldik biz. Bir kötünün kurbanı olduk. Yolunu şaşıran birinin kötülüğüne yandık. Bir gün, o adam kapıma dayandı. O da evliydi. Benden kendisine teslim olmamı istedi. Ölürdüm de teslim olmazdım, bıçakla öldürdüm.”

Sabahat annesi anlatırken başını eğip ayaklarına bakıyor durmadan Gülşen Turan başını kızının altın sarısı saçlarına gömüyor, ağladığını ben görmeyeyim istiyor. Gülşen Turan yeniden yaşıyor o uğursuz günü. Elleri titriyor, bir sigara uzatıyorum ona, alıyor. “Şu saçlarım bir gecede ağardı bacım: var sen çektiğim acıyı ölç. Her şeyimiz dağıldı. Oğlan dördündeydi kaynanamın yanına gitti, Sabahat o zamanlar iki buçuk yaşındaydı yanıma aldım. Zavallı kızım. Sokakta oynamayı hiç bilmedi. Kocam her hafta gelir ziyaretimize. Namusumu temizledim ben. Ne kocam kötü söz edebilir hakkımda ne de başkaları. Babası bilir bunu, bizi hiçbir şeye muhtaç koymaz.” Sabahat babasından söz edildiğini duyunca iri mavi gözlerini açıp yüzüme bakıyor. Çocuk gözleri değil gözleri. Maviler yaşlı, yorgun. Birden eliyle saçlarını geriye atıp kulağını açıyor, iki altın halka parlıyor kulağında. “Bak” diyor ve devam ediyor, “Babamdan küpe istedim, getirdi. Kolye istedim getirdi, kolyeyi yitirdim ama. Yüzük istedim getirmedi. Ben arada ninemin yanına gittim, küçük köpek büyümüş, ben de büyümüşüm ama küçük köpek daha çok büyümüş, beni şalvarımdan çekip döndürdü.” Gülşen Turan geldiğinden beri ilk kez gülümsüyor. Kızının konuşması, gülmesi her ana gibi mutlu ediyor onu.

“Buradan çıkınca yeni bir hayat kurmak çetin olacak. Çocuklarım birbirine yabancı. Sonra Sabahat hep kapalı yerde büyüdü, sağlıksız, çekingen...” Sabahat sözünü kesiyor anasının, gene pencereden denizi görmek istiyor, anası onu pencereye çıkarıyor. “Anne televizyondaki deniz böyle renkli değil. Bu deniz daha güzel. Anne ben bu denize giremem değil mi, televizyondaki çocuklarla oynayamam değil mi, onlar beni kumlarına sokmazlar değil mi?” Gülşen Turan, susuyor, sorusuna yanıt bulamayan Sabahat gözlerini dikmiş bana bakıyor: “Ben bir masal anlatacağım” diyor, “Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde ben ölmüşüm. Ama ölü ayaklarım nerede?” Canınızı acıttım mı? Benim de acıyor.

İlgili Konular: #Pazar #bayram

Yazarın Son Yazıları

Canım şaka yapmışlardır

Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.

Devamını Oku
30.11.2025
Denize düşen yılana sarılır

Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?

Devamını Oku
23.11.2025
Müjde! Ölüm kokan parfümlerim var!

Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.

Devamını Oku
16.11.2025
Dünya unuttuğu bir sözcüğü yeniden anımsadı: Sosyalizm!

Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”

Devamını Oku
09.11.2025
Kraldan çok kralcılar

Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.

Devamını Oku
02.11.2025
İmecenin muhteşem gücü

Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.

Devamını Oku
26.10.2025
Hakan Tosun sen gittin gideli

Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.

Devamını Oku
19.10.2025
Düzenin yeni kurbanları: Katil çocuklar!

Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap!

Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Adana’nın yolları taştan sen çıkardın beni baştan!

Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.

Devamını Oku
28.09.2025
Kırmızı elbiseli küçük kız

Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.

Devamını Oku
21.09.2025
Vahşetin korkunç sularında

Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Bir kitap: ‘Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım’

Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.

Devamını Oku
07.09.2025
Devlet bir sivil itaatsizlik örgütü müdür?

Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.

Devamını Oku
31.08.2025
Bize kim düşe?

Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.

Devamını Oku
24.08.2025
Ah ah beni belediye başkanı yapmadılar!

Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.

Devamını Oku
17.08.2025
Parayı veren düdüğü çalar!

Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.

Devamını Oku
10.08.2025
Şu nitelikli ol ne demek? Biri bana anlatsın!

Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.

Devamını Oku
03.08.2025
‘Kolay ölümler ülkesi’

Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.

Devamını Oku
27.07.2025
Asılacak kadınlar ülkesi

Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.

Devamını Oku
20.07.2025
Kavşaktayız yeni sorular sorma zamanı!

Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.

Devamını Oku
13.07.2025
Topyekûn savaştayız!

Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Zeytine ağıt

Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.

Devamını Oku
29.06.2025
Dünyanın hali gibi halimiz

Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.

Devamını Oku
22.06.2025
Yeniden Türkiş Dekameron

Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.

Devamını Oku
15.06.2025
‘Bana denizi göster’

Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.

Devamını Oku
08.06.2025
Unutma biz Anadolu’yuz!

Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.

Devamını Oku
01.06.2025
Biraz mevzu değiştirelim

Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.

Devamını Oku
25.05.2025
Cebinde şiirlerle dolaşan bir film yönetmenini uğurlarken

Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.

Devamını Oku
18.05.2025
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Yurdumuz yeniden bizim olmalı!

Devamını Oku
11.05.2025
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde toplu anılar

24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival

Devamını Oku
04.05.2025
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Unutma deprem geliyorum der ve gelir!

Devamını Oku
27.04.2025
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!

Devamını Oku
20.04.2025
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!

Devamını Oku
13.04.2025
Boykotun sessiz çığlığı

Boykotun sessiz çığlığı

Devamını Oku
06.04.2025
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar

Devamını Oku
30.03.2025
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’

Devamını Oku
23.03.2025
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...

Devamını Oku
16.03.2025
Ah ne çok öldük!

Ah ne çok öldük!

Devamını Oku
09.03.2025
Ne oldu barış mı gelecek?

Ne oldu barış mı gelecek?

Devamını Oku
02.03.2025