Operasyonu Yapan Yasasını Hazırlar!

16 Aralık 2014 Salı

Demokrasi nedir sorusuna verilen kinayeli yanıtlardan biri şudur:
Demokrasi, 2 kurtla 1 koyunun,  az ötedeki kuzunun akşam yemeğinde yenip yenmemesini oylamasıdır!
Özellikle AKP iktidarının demokrasiye bakışı dikkate alınırsa, Türkiye’ye uygun bir tanım...
Koalisyon ortaklarının hukuku tam anlamıyla bir silah olarak kullanıp birbirlerine karşı yürüttükleri kavga da demokrasi çayırının altında yapılıyor. Bir doğa kanunu olarak tabii ki ezilen çimler oluyor.
Konunun iç içe geçmiş onlarca boyutu var.Öncelikle AKP’nin “operasyonu yapan yasasını hazırlar” ilkesini burada da uyguladığını görüyoruz. Meclis’ten geçen yargı paketinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanmasının hemen ardından operasyonun başlaması elbette rastlantı değil. Tıpkı Ergenekon operasyonlarından önce özel yetkili mahkemelere (ÖYM) gerekli atamaların yapılması, gizli tanık yasasının yürürlüğe girmesi gibi... Bu bağlamda Meclis gündeminde bulunan İç Güvenlik Yasası da AKP’yi her türlü eleştiriden, seçim öncesi erozyondan koruma güdüsünden beslenen bir arayış.

***

Operasyon kapsamında gözaltına alınan polis müdürlerinin hemen tümü Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK, askeri casusluk davalarındaki delillerin altında imzası olan isimler. Bu delillerin tartışmalı olduğu, yargılamalar sürecinde karşı kanıtlarıyla birlikte ortaya konmuştu. Ancak bu kişilerin gözaltına alınma nedeni böylesine vahşi davanın açılmasına yardım ve yataklık, hatta ön-cülük etmeleri değil.
Ya ne?
17-25 Aralık sürecinde rol oynamaları...
Hükümet onlara, “bize bunu yapmayacaktınız, sizi pişman edeceğim” diyor. Zaten operasyonun başlatıldığı tarih de ayrıca manidar. Geçmişte de özel günler seçilerek düğmeye basılıyordu. Bu hafta boyunca en azından AKP medyasının gün-demde tutacağı başlıca konu, yolsuzluk iddiaları değil, gözaltı ifadeleri ve hazırlanmış haberlerin sunumu olacak.
Yine bu dalga sürerken Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden şekillendirilmesi de kamuoyunun gündeminden kaçırılmış olacak...

***

AKP’nin iktidar gücü ile cemaatin devlet içindeki insan gücünün birleşiminden oluşan koalisyonun çatladığına ilişkin ilk haberler 2012 yılında gün ışığına çıkmıştı. Koalisyonun iki kanadının yayın organlarında taraflar birbirlerini satır aralarında satırlıyordu. Siyasetle biraz ilgili tüm kesimlerin dilinde de bu vardı. O günlerde Silivri’de kısıtlı zaman aralarında ayaküstü konuşabildiğimiz gardiyanlara sormuştum:
-Parti-cemaat kavgası büyürse kim kazanır? İkirciklenmeden şu karşılığı vermişlerdi:
-Cemaat kazanır. Yargıdan eğitime kadar her alandaki “insan gücü” bunu gösteriyordu.
Aynı kişiler nereye gitseler devlet kurumlarının tümünde açık olan televizyon kanalının adını söyleyip, yaptıkları saptamanın doğruluğunu pekiştiriyorlardı.
Bugün bu sorunun yanıtı nedir?
Öncelikle operasyonun insani-hukuki boyutunu bir kez daha vurgulayalım; herkes adil yargılanma hakkına sahiptir, kimse peşin hükümle suçlu ilan edilmemelidir... Operasyon bu anlamda bir dizi soru işareti taşımaktadır.
Bunun yanında koalisyonun her iki tarafının da birbirini çok iyi tanıdığını, her şeyin ellerindeki savaş baltalarından ibaret olmasını görmek gerek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları