Bölgesinde ve dünyada ağırlığı, saygınlığı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bugün dış politikada düşürüldüğü durumu görmek için son birkaç olaya bakmak yeter.
PKK DEVLETLEŞİYOR
Esad rejiminin yıkılmasına katkıda bulunan Türkiye, içeride bitirdiği PKK’nin, Suriye’de YPG/PYD/SDG olarak daha da güçlü doğmasına yol açtı. Şimdi Ortadoğu’da, gözünü Türkiye’ye dikeceği bilinen bir Kürt devletinin kurulmasına giden yolun taşlarını döşüyor.
OYUN KURUCU!
Suriye’de “oyun kurucu” olmak düşüyle ABD ile ortaklık yapan Türkiye, İsrail’in itirazı nedeniyle, BM üyesi olmayan Kosova’nın bile davet edildiği Doha-Gazze toplantısına davet edilmedi. Gazze Görev Gücü’ne katılabileceği de kuşkulu. Dışişleri Bakanı Fidan, SDG sorununu ele almak üzere gittiği Şam’da, basın toplantısında sözü kesilince, mahcup bir çocuk gibi kürsüyü terk ediyor. Türkiye, “SDG, Suriye ordusuna katılmazsa müdahale ederim” derken ABD, SDG’ye uçaklar dolusu silah gönderiyor!
İSRAİL’İN TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI
İsrail’in, yolsuzluktan yargılanan başbakanı Netanyahu, Türkiye düşmanlığı yapıyor. Türkiye’yi “imparatorluk düşü kurmakla” itham ediyor ve “Aklına bile getirme!” diye tehdit ediyor. Mısır’la gaz anlaşması imzalıyor, Türkiye’nin askeri üssü bulunan Somali’de, ayrılıkçı Somaliland’ı devlet olarak tanıyor. Gazze’deki Filistinlileri oraya yerleştirmeyi planlıyor.
YUNANİSTAN-GKRY-İSRAİL İŞBİRLİĞİ
Yunanistan, Lozan Antlaşması’nı ihlal ederek 12 Adalar’a asker ve silah yığıyor. Üzerinde Türkiye’nin söz hakkı bulunan adalara, adacıklara el koyuyor. Ege’de hava sahasını 10 mil olarak uygulamaya kalkıyor. Arkasına ABD ve AB’yi alarak GKRY ile birlikte tüm Ege ve Doğu Akdeniz’e sahip çıkmaya çalışıyor. Yunanistan-GKRY-İsrail, Ege ve Doğu Akdeniz için “ortak müdahale gücü” kurmak için anlaşma imzalıyorlar. “Komşularla sıfır sorun!” politikası izleyen Türkiye, sesini çıkarmıyor.
Türkiye ile Doğu Akdeniz’de Yunan-GKRY planlarına taş koyan MEB Anlaşması imzalayan Libya’nın genelkurmay başkanı, Türkiye’nin bir Malta şirketinden kiraladığı uçakla Ankara’ya yaptığı ziyaretten dönerken uçak Haymana’da düşüyor. Genelkurmay başkanını almaya askeri veya sivil Türk uçağı göndermeyi hatta gelen uçağı, güvenlik açısından Etimesgut askeri havaalanına indirmeyi akıl edemeyen iktidar, yönetim zafiyeti sergiliyor.
İHA’LAR TEPEMİZDE!
Karadeniz’de, Türk Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde (MEB) üçüncü ülke tankerleri, Ukrayna DİA’larıyla; bir Türk tankeri de Ukrayna limanında Rus İHA’sıyla vuruluyor. Karadeniz’den gelen, İspanya’daki NATO komutanlığının saptayıp Türkiye’den kaldırdığı F16’lara izlettiği bir İHA, ancak Çorum’da düşürülüyor.
ÇÖKEN DİPLOMASİ
Dünyada örnek gösterilen Türk diplomasisi çöküş yaşıyor. AB Daimi Temsilcisi, Lüksemburg’a büyükelçi atanıyor. AB Daimi Temsilcisi yer değiştirecekse Ankara’ya döner veya AB düzeyinde bir dış göreve atanır. Karadağ’da yaşanan sorunu doğru yöneten büyükelçi bir gerekçe gösterilmeden görevden alınıp töhmet altında bırakılıyor. Bu iki örnek bile, Türk diplomasisinin ehil ellerde olmadığını, devletin bir yönetim zafiyeti yaşadığını doğruluyor.
Türk diplomasisi tarihte hiç böylesine aciz olmadı. Meydanı bu kadar boş bırakmadı. Aslında Türkiye acz içinde de değil, meydanı boş da bırakmaz. 2026’da Türkiye’nin bu zülden kurtulacağı umuduyla, okurlarımın yeni yılını kutluyorum.
Türk diplomasinin düşürüldüğü duruma bakınca, 23 Aralık’ta kaybettiğimiz, Büyükelçi Müfit Özdeş’i anmamak olmaz.
GERÇEK DİPLOMAT
Meslekten yetişmiş Türk diplomatı görgülü, bilgili ve deneyimlidir. Ülke çıkarlarını korumak için Ankara’dan talimat bile almaya gerek duymaz çünkü o, devleti temsil eder.
Müfit böyle bir diplomattı. Doğru bildiğini söyleyen, yapan ve bu konuda ödün vermeyen bir kişiliği vardı. Dışişleri tanımıyla, “kontrolü güç” böyle diplomatların bakanlık yönetimine gelmeleri tercih edilmez ama ne zaman devletin başı dara düşse, bir devletle bozulan ilişkileri düzeltmek gerekse, akla ilk onlar gelir. Müfit gibi Somali’de, Afganistan’da, Irak’ın kuzeyinde, kelle koltukta görev yaparlar. Sayıları azdır ama yükü onlar taşırlar. Gözde başkentlerde yıllarını geçiren birçok büyükelçi, emekli oldukları anda unutulur ama Müfit’ler, yanlış talimatları yerine getirmemek için istifa bile etseler, yine göreve çağrılırlar ve Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmete devam ederler. Bu nedenle de hiç unutulmazlar. Yaşama veda ettiklerinde yüceltici sözlerle uğurlanırlar.
Sevgili Müfit, seni tam olarak yansıtan kitabını bana, “Kafa dengi arkadaşım, meslektaşım” diye imzalamıştın. Geçmişi ve yaptıklarımızı düşününce gerçekten öyle olduğumuzu görüyorum. Bir gün bir meçhulde buluşmak umuduyla.