Vatikan, Papa 14. Leo’nun, İznik Konsili’nin 1700. yılı olan bu yıl 27-30 Kasım tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret edeceğini duyurdu.
Papa İznik Konsili’nden söz ederken “Günümüz kilise hayatındaki en derin yaralardan biri, Hıristiyanlar olarak bölünmüş olmamızdır” demiş ve İznik Konsili’ni, evrensel bağları yenilemek için örnek göstererek, toplantıya yalnız ev sahibi Fener Rum Patriği Bartholomeos’un değil, diğer kiliselerin de katılmasını istediğini açıklamıştı.
Önceki dört papa gibi Papa 14. Leo’nun da Türkiye ziyareti için Fener Rum Patrikhanesi’nin kuruluş tarihi kabul edilen, Havari Andreas Yortusu’nu (30 Kasım) seçmesi ve Patrik Bartholomeos’tan, “ev sahibi” olarak söz etmesi anlamlıdır.
Hıristiyan dünyası 3. Konsil’den başlayarak Batı ve Doğu Hıristiyanlığı olarak bölünmüştür. Fener Patrikhanesi, Doğu (Bizans) Kilisesi’ni temsil ettiğini ve “ekümenik”lik iddiasını kendi cemaatine bile kabul ettirememiştir. Türkiye’yi, Amerikalı Papa 14. Leo’nun Hıristiyan kiliselerini birleştirme amacından çok, patrikhanenin ve Patrik Bartholomeos’un düşünceleri, eylemleri ile 14. Leo’nun onlara vereceği destek yakından ilgilendirmektedir.
TANRI’M BİZİ TÜRKLERDEN KORU!
1980’li yıllarda, Brüksel-Grand Sablon kilisesinin papazının, “Tanrı’m bizi Türklerden koru!” diye dua ettiğini duyduğumda şaşırmıştım. Bugün bile Hıristiyan dünyasının Türklere bu gözle baktığını gösteren birçok olay var. Hıristiyanlar tekrar birleşir mi bilemem ama konu Türkler olunca bunu başaracakları kuşkusuzdur. Fener Rum Patrikhanesi’nin asırlar boyu süren Türk karşıtı etkinlikleri en somut örnektir.
FATİH’TEN, SOKOLLU’YA PATRİKHANE
Fatih patrikhaneye Bizans’tan bile geniş yetki tanımış; Sokollu, Balkanlar’da devlet aleyhine çalışan patrikhanenin gücünü kırmak için, Sırp Ortodoks Kilisesi’ni yeniden kurup, başına yeğeni Makarije’yi getirmiştir. Atatürk de 1922’de, patrikhanenin düşmanca faaliyetleri nedeniyle Türkiye dışına çıkarılması gerektiğini şöyle açıklamış; “Bir fesat ve hıyanet ocağı olan, memlekette nifak ve şikak tohumu saçan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket sebebi olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazisi üzerinde bir sığınak göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan değil midir?”
Patrikhane Lozan’da müttefiklerin ısrarıyla, siyasete karışmamak koşuluyla Türkiye’de kalmış, statüsü, patrik seçimi ve atanması Türk hukukuna bağlanmıştır. Bunları bilmek, “Sokollu’ya saplanıp kalmak” veya “çağı kaçırmak” değil ülke çıkarlarını korumanın ilk koşuludur.
PATRİKHANE BİR TÜRK KURUMU OLARAK DAVRANMAKLA YÜKÜMLÜDÜR
Patrikhane, Türk yasalarına tabi bir Türk kurumu; patrik bir Türk görevlisidir. Cemaati İstanbul’daki birkaç bin Rum’dan ibaret olan patrikhanenin Türkiye’de kalmaya devam etmesi buna bağlıdır. Bu gerçeği unutmadığı ve geçmişte yaptıklarını tekrarlamadığı sürece patrikhane ve Bartholomeos bir sıkıntı yaşamamıştır ama Bartholomeos’un “Bizans entrikası” tanımını haklı çıkararak Türkiye’yi “ruhban okulu” konusunda Trump’a şikâyet etmesi, geçmişi tekrarlayabileceğini, dertsiz başına dert açabileceğini göstermektedir. Bartholomeos’un, yurtdışı gezilerini o ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliklerine haber vermesi, ilk ziyaretini büyükelçiliğe yapması, devlet protokolü gereğidir. Büyükelçinin, Bartholomeos’a ilgi gösterip ağırlaması, programının elverdiği ölçüde onunla etkinliklere katılması, nezaket gereğidir. Bartholomeos’u havaalanında karşılaması, uğurlaması ise Lozan’da patrikhanenin Türkiye’de kalmasında ısrar eden, patrikhanenin “ekümeniklik” iddiasına arka çıkan emperyalizme şirin görünme işgüzarlığı olur. Devlet protokolü ile bağdaşmaz. Devletin itibarını zedeler, politikasını zora sokar.
PAPA ZİYARETİNİN GETİRİSİ
Anadolu, Hıristiyanlığın ana kavramlarını, ibadet şekillerini belirleyen ilk konsilin toplandığı İznik’ten, Efes Meryem Ana Evi’ne; Ayasofya Kilisesi’nden, Asya’nın Yedi Kilisesi’ne; Anadolu’nun dört bir yanına dağılmış önemli merkezlere; Haçlı Seferleri’nin güzergâhına kadar Hıristiyanlık tarihinin izleri ile doludur. Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretinin tek amacı Hıristiyanlık tarihini yerinde görmek; Türkiye için ise tek sonucu, bu tarihi yaşamak isteyecek Hıristiyanların Türk turizmine katkısı olmalıdır.