Birleşmiş Milletler’in (BM) merkezinin New York’ta bulunmasını kötüye kullanan Trump, Filistin’in Devlet Başkanı Mahmut Abbas’a vize vermedi. Genel Kurul’da konuşmasını engelledi. BM’nin terör örgütü lideri olarak tanıdığı Şara ise Genel Kurul’da konuştu. Trump tarafından kabul edilerek “onurlandırıldı!”
Trump, her konuşmasında, Gazze’de savaşın, Hamas bütün tutsakları teslim edinceye kadar süreceğini, Filistin’in tanınmasını yanlış bulduğunu, Netanyahu’nun iki devletli çözüme karşı olduğunu vurguladı. Bu iki olay, Trump’ın Gazze’ye Netanyahu’nun gözlüğü ile baktığını kanıtlıyor. Nitekim bu yazı yazıldığı sırada açıklanan, İsrail’in kabul ettiği Trump Planı, İsrail’in beklentilerine hemen tümüyle karşılık veriyor ama Filistin ve Gazze için belirsizliklerle dolu. Trump, Filistin ve Hamas’ı, planı kabul etmezlerse İsrail’in elini serbest bırakmak ve Netanyahu’ya tam destek vermekle de tehdit ediyor. O zaman Erdoğan’ın, ABD dönüşü uçakta gazetecilere, “Gazze’de savaşın bitirilmesi konusunda Trump’la aramızda anlayış birliği oluştu” sözleri ne anlama geliyor?
Usul önemlidir
Diplomaside usul önemlidir. Bir devlet başkanını kabul öncesinde, ev sahibi ülkenin dışişleri bakanı terbiyesizlik edip bu kabulün bir lütuf olduğunu söylerse, o görüşmeye katılmamak gerekir. Katılırsanız ve ev sahibi devlet başkanı sizi överken (!) ülkenizin yasalarını çiğneyip, yargıya talimat vererek bir mahkûmu bıraktığınız için teşekkür eder, hele bir de “Hileli seçimi o herkesten iyi bilir!” derse sizi ve ülkenizi aşağılıyor demektir.
Meşruiyet kazanmak
Erdoğan’ın, Suriye’nin BM Genel Kurulu’na katılmakla meşruiyet kazandığı ifadesi, Büyükelçi Barrack’ın, “Trump’ın Erdoğan’a meşruiyet kazandırmaya karar verdiği” sözlerine neden tepki göstermediğini açıklıyor. Erdoğan, Trump’la görüşerek ve BM Genel Kurulu’na hitap ederek meşruiyet kazandığını düşünüyor olmalı.
Erdoğan New York’ta Şara’ya, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne önem verdiğini, orada terör örgütlerine yer olmadığını söylemiş. SDG’nin artık Suriye devlet yapısına, Erdoğan’ın beklediği biçimde dahil olmayacağının, Türkiye’nin buna engel olamayacağının hâlâ anlaşılamadığı görülüyor.
Erdoğan’ın aksine Öcalan, Suriye’de birlik, bütünlük istemediği gibi o ve DEM yetkilileri, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne tehdit oluşturan taleplerde bulunuyorlar. TBMM Başkanı Kurtulmuş da “Türklerin ve Kürtlerin memnun olacakları” çözümler diyerek Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne zarar verecek bir söylem kullanıyor.
Türkiye-Rusya ve Çin (TRÇ)
Erdoğan, Bahçeli’nin, Türkiye’nin Batı-NATO tercihini de sorgulayan, TRÇ çıkışını bilmezden geliyor. CAATSA uygulamaları devam eder, KAAN motorları verilmezken, ABD ürünlerine ek vergileri kaldırıyor. Uzakdoğu’dan gelen ürünlerin vergilerini ise yükseltiyor. Böylece ABD’nin Çin’e uyguladığı, ekonomik baskı politikasına destek veriyor. Trump istedi diye Rusya’dan doğalgaz alımını durdurursa Rusya ile ilişkiler de olumsuz etkilenir.
Halk Bankası, Ruhban Okulu, Boeing, F35
Boeing satışını güvenceye alan Trump -zaten tek yetkili olmadığı- F35 konusunda bir tutum almıyor. Ziyaret sırasında, “meşruiyet kazanmak!” karşılığında, pahalı ABD LNG gazı alım anlaşmaları; niteliği tam açıklanmayan bir nükleer işbirliği anlaşması imzalanıyor. “Emeklilere maaşları hamdolsun ödenebilirken!”, ABD ekonomisini kalkındırmak için milyarlarca dolarlık alım yükümlülüğü altına giriliyor.
Trump’ın, Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili isteği, Osmanlı’nın ve Türkiye’nin altını oymaya çalışan Patrikhane’ye destek olmak; Rusya’yı, Rus Ortodoksları üzerinden de sıkıntıya sokmak amacını taşıyor. Erdoğan’ın, Ruhban Okulu konusundaki uysal tutumu Putin’in dikkatinden kaçmış olamaz.
Trump’ın, Erdoğan için önemli olduğunu anladığı Halk Bankası davasından ise sonuna kadar yararlanması sürpriz olmaz.
Türkiye savruluyor
Yaşananlar, Türkiye’nin, ehil olmayan bir yönetim altında, oradan oraya, tehlikeli biçimde savrulduğunu gösteriyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk halkının, Erdoğan’ın, tartışmalı ABD ziyaretini ve Trump görüşmesini; karşılaştığı muameleye, gıyabında ve yüzüne karşı söylenen sözlere tepkisiz kalmasını kabul etmesi ve içine sindirmesi beklenmemelidir. Erdoğan’ın, içeride ve dışarıda kaybettiği meşruiyetin arayışı içinde olduğu görülüyor. Çözüm, zaman yitirmeden, bu meşruiyeti vermeye yetkili makam olan halkın oyuna başvurmaktır.