“Bölge ve dünya dengelerinin ne yönde değişeceğini bilemeyiz. Koşullar oluştuğu takdirde Sırbistan, Kosova’yı tanımamızın karşılığını, bizi çok yakından ilgilendiren Kürt ayrılıkçılığı konusunda vermekten kaçınmayabilir.
Balkanlar’ı, Yunanistan’ın bölge politikasını ve diğer unsurları dikkate alarak, Sırbistan ile ilişkilerimizin geleceğinin, Balkan ve dış politikamızın bütünü ile bağlantılı olarak yeniden değerlendirilmesinin yararlı ve gerekli olacağını düşünüyorum.”1
KOSOVA’YI NASIL TANIDIK?
Yugoslavya’dan koparılan Kosova’yı, üstelik Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç’e aksi yönde bir güvence verdiğimizi unutarak Başbakan Erdoğan’ın ısrarıyla hemen tanımıştık. Sırbistan Ankara’daki büyükelçisini geri çekmiş, Türkiye-Sırbistan ilişkileri kopma noktasına gelmişti.
Sırbistan, Türkiye’nin Kosova konusunda bir değerlendirme yanlışı yaptığını, Batı emperyalizminin Yugoslavya’yı parçalamakta araç olarak kullandığı etnik ayrılıkçılık ve onu teşvik ettiğini düşündükleri -ki haksız değillerdi- AB ile ilişkiler gibi birçok konuda, Türkiye’nin Sırbistan’la benzerlikler taşıdığına, Türkiye’nin, Irak’ın kuzeyinde yapacağı bir harekâta ABD’nin desteğini alabilmek için aceleci davrandığına inanıyordu. Bana bizzat Cumhurbaşkanı Tadiç tarafından da ifade edildiği gibi, Sırbistan bize Kürt sorunu konusunda bir mesaj veriyordu.
Yazımın ilk iki paragrafındaki görüş, bu koşullarda, ilişkileri düzeltebileceğim beklentisi ile 2008 yılında atandığım, Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi olarak bakanlığa ilettiğim ilk değerlendirmemdi. Bugün de aynı görüşteyim.
SIRBİSTAN’LA YENİ KRİZ Mİ?
Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç’in, Türkiye’yi Osmanlı İmparatorluğu’nu canlandırmaya çalışmakla suçladığını ve “Türkiye’nin güneydoğusunu ve hak iddia ettiği bazı bölgeleri silahlandırsaydık bunun ne kadar sorunlu olabileceğini hayal edebilirsiniz” dediğini görünce, 2008 yılını anımsadım. Vuçiç’i, bu sert tepkiye itenin, Türkiye tarafından Kosova’ya verilen, silahlı “Kamikaze dron”lar olduğu anlaşılıyor. Vuçiç’in, sözlerini yumuşatma çabası içinde Erdoğan’ı abartılı olarak överken bir yandan da her ne pahasına olursa olsun ülkesini koruyacağını söylemesi konunun ciddiyetini gösteriyor.
YUGOSLAVYA’YI BATI PARÇALADI
Sovyetler Birliği tarafından yıkılacağı düşünülen Yugoslavya’yı, Batı emperyalizmi yıkmıştır. Başı çeken Almanya’yı, İngiltere ve Fransa izlemiş, son noktayı, Kosova’yı koparmak için NATO’nun Sırbistan’ı bombalamasını sağlayan ABD koymuştur.
Batı, Yugoslavya’dan ayrılan her devlette, gerektiğinde istikrarsızlık yaratmak amacıyla Sırp, Boşnak, Hırvat, Arnavut azınlıklar bırakmış ancak Batı Balkanlar’ı henüz istediği şekle sokamamıştır. Yeni devletlerin AB ve NATO üyeliklerinin sorunlu olması, gecikmesi, bazılarının hâlâ gerçekleşmemesinin nedeni, Batı’nın istediklerini tam olarak alamamış olmasıdır.
Batı, Sırbistan’ın Kosova’yı hâlâ tanımamış olmasından, Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmasından rahatsızdır. Son zamanlarda Sırbistan ile Kosova arasında alevlenen sorunların, Batı’nın Kosova’yı yönlendirmesinden ve silahlandırmasından kaynaklandığı anlaşılıyor.
SIRBİSTAN TÜRKİYE’NİN MÜTTEFİKİDİR
Sırbistan, tarihte Ankara, Niğbolu ve İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi bugün ve gelecekte de Türkiye’nin müttefikidir. Türkiye Bosna Hersek’i, Kosova’yı, Sırbistan ve Karadağ’daki Boşnakları ancak Sırbistan’la iyi ilişkiler sürdürerek koruyabilir. AKP ve Davutoğlu’nun Sırp karşıtı yaklaşımlarına karşın temelleri 2008-2010 yılları arasında atılan bu politikanın doğruluğu kanıtlanmıştır. “Yeni Osmanlıcılık” Ortadoğu’da olduğu gibi Batı Balkanlar’da da Türkiye’nin başına sadece büyük dertler açacak bir düştür.
Sırbistan’daki yükselişini borçlu olduğu, dürüst ve yolsuzluğa bulaşmamış politikacı ününü kaybetmiş olan Vuçiç, Türkiye ile iyi ilişkilerden yanadır ve söylediği gibi Erdoğan ile iyi anlaşmışlardır.
Türkiye’nin Kosova’ya ilgisi karşılık bulmamıştır. Kosova’da, Türkçe eğitim konusunda karşılaşılan güçlükler; Kosova Havayolları’nın THY yerine özel bir havayolu şirketine satılması henüz hafızalarda tazedir.
Türkiye-Sırbistan ilişkilerinin 2008-2010 yılları arasındaki beklenmedik gelişmesinin AB’yi telaşlandırmasının da gösterdiği gibi, Sırbistan, Türkiye’nin Batı Balkanlar ve Avrupa’daki güvenilir bir işbirliği ortağıdır. Bu kazanımın, Suriye’de olduğu gibi Batı emperyalizminin oyununa gelerek kaybedilmesi, Türkiye’nin yapabileceği en büyük yanlıştır.
---
1- Belgrad 500 Yıl Sonra. Süha Umar. Boyut