Cumhuriyet okuru sadık mı sadık, zarif mi zariftir.
Ali Rıza Günaydın, Datça’dan yazmış:
“Yazılarınız genel olarak güzel de biraz Cumhuriyet’in müftüsü gibi yazmaya başladınız!”
Reyiz, Cumhuriyet Gazetesi Müftülüğü için keşke bir icazet verse.
Üniversitedeki sınıf arkadaşından çok bendenizin Nuruosmaniye Camisi Başimamı Hacı Hafız Hasan Akkuş’un talebesi arkadaşı var.
Sınava ve sınanmaya da hazırım.
Cumhuriyet’teki bu ulvi ve hasbi makama layık görülmek için Allah’ın her pazarı Reyiz’in demokrasi ile siyasetin iltisak ve irtibatını gevşeten hali pürmelali ile adamlarının pejmürde hallerini yazıyor olmak bir mani teşkil etmeyecektir, inşallah.
*
Kıymetli okurumuz Ali Rıza Bey anayasaya ve yasalara değil de Kuranıkerim’e peygamberin sözlerine atıf yapmamı pek uygun bulmamış.
“Men dakka dukka!”
Reyiz ve adamları da anayasaya, yasalara uymayı pek uygun bulmuyor. Hatta Anayasa Mahkemesi’ni bile fuzuli sayıyorlar.
Rejimin adını Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi koydular. Ama çok şükür, bu ibareyi anayasaya koymaya utandılar.
Böyle bir sistem dünyada yok.
Zira “Asrın Lideri” - “Ümmetin Önderi” sıfatı ile seçim kazanmış demokratik dünyada bir başka lider de yok.
*
Cumhuriyet’te haftada bir kez ayetlerden, hadislerden, fıkıhtan ve Kısas-ı Enbiya’dan söz etmekle mükellef bir fahri müftülük kadrosu tahsis edilmesi ülkedeki umum gidişata uygun olacaktır.
*
Şaka bir yana.
Bu köşede her fırsata değindik durduk.
İktidar, en büyük zararı laiklik kadar, İslamiyet’e de veriyor.
İslamiyet’i de “kentsel dönüşüm” gibi çıkar ve ömrünü uzatma uğruna dönüştürme peşinde.
Kuran’ı da anayasayı da derinlemesine bilmeyen çoğunluk, Allah ile Kuran ile yıllardır aldatılıyor.
Aldatma denince, elçiye zeval olmaz ama Büyükelçi Egemen Bağış’a olur.
Bakara suresinin sırrını cümle âleme faş eden - tweet eden o idi:
“(78. ayet) Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.”
Zannede - zannettire on dokuz yıl geride kalıyor.
Peki, bu işin sırrı ne?
Kokain iddiaları gibi bu esrarı da Sedat Peker’in videoları ve tweet’lerinde aramak nafile..
İşin sırrı Kuranıkerim’de:
“Onlardan - Kitap ehlinden- bir grup var ki, Kitap’tan olmadığı halde Kitap’tan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve ‘Bu, Allah katındandır’ derler. Halbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.” (Âli İmran suresi)
*
Eski bir atasözü “Ormanı kesecek baltanın sapı yine ormandan alınır!” diyor..
Bu iktidar anayasayı, hukuku değil, madem ki, İslam dinini kendisine siper ederek iktidarını sürdürüyor.
Onu siperden uzaklaştırmanın ve bu silahı elinden almanın yolu İslamiyet’in doğrusunu bilmek ve millete anlatmaktır.
*
Değerli okurumuz Ali Rıza Bey’in rızası da bizim için önemli.
Madem “Ali” ve “Rıza” dedik, güncel bir arzımız daha var:
Diyanet Başkanı Ali Erbaş, Reyiz ile birlikte sel bölgesinde idi. Cuma hutbesinde “takdire rıza göstermelidir!” buyurdu.
“Takdir” öyle Diyanet Başkanı’nın veya Reyizgillerin takdirine bırakılacak bir kavram bir keyfiyet değil. “Kader” ile bütünleşmiş bir kavram. Aynı sözcük kökünden.
Uhrevi ve ilahİ boyutu olduğu için Reyiz de olsa, kulların takdiri söz konusu değil.
O yüzden takdire rıza gösterilmesi zinhar gerekmez. (Taktir sözcüğü ise çok farklıdır. “Katre” Arapça -damla- kökünden damıtma anlamındadır.)
*
Diyanet Başkanı da zaten hutbeyi “Her türlü tedbiri aldıktan sonra Cenâb-ı Hakkın takdirine rıza göstermektir” diye okudu..
“Her türlü tedbir!?”..
Hutbeyi dinleyenlerden bazılarının yüzü kızarmış mıdır?
Yaz ortasında bir yağmur..
Onlarca vatandaşın ölümüne, evsiz barksız kalmasına yol açan bir sel!
Her türlü tedbiri almayanlar kimlerdi acaba?
Danışmanlar Reyiz’in nutuk camlarına bunu da yazsalar keşke..
