Lozan’dan kendini yiyen sisteme

24 Temmuz 2022 Pazar

Bugün Lozan Barış Antlaşması’nın 99. yıldönümü.

Türkiye, devletinden önce Meclis’ini kuran dünyadaki ilk devlettir.

Ve bu Meclis’i yedi düvele karşı açtığı Kurtuluş Savaşı’nda karargâh olarak kullanan yine dünyadaki tek devlettir.

Devleti kurmadan önce Lozan’da kapitülasyonları kaldırtıp, ekonomik bağımsızlığını sağlamış, kendisini yok etmek isteyen Mondros ve Sevr antlaşmalarını yırtmıştır.

Bu emsalsiz zafer, sonunda 30 Ağustos Büyük Taarruzu ve Cumhuriyetin ilanı ile de taçlanmıştır.

CHP tarihinin en uzun süre genel sekreterliğini yapmış olan (2000-2010) Önder Sav’ın ifadesiyle: “15 Temmuz’u bayram ilan edip 30 Ağustos bayram değildir diyen zihniyet, DP döneminden bu yana Lozan’ı sulandırmak istemiş, kıskanıp küçümsemiş fakat milletin çelik iradesi karşısında Lozan’ı da İsmet İnönü’yü de unutturamamıştır.”

Bugün o gündür. Kutlu olsun.

***

Böylesine emsalsiz bir kuruluş destanına sahip ülkemiz “dünya liderliği”ni elbette hak ediyor.

Bu da belli ki ancak:

a) Dünyada hiç örneği olmayan bir yönetim sistemi,

b) Şahsa özel bir ekonomi modeli,

c) Akıllara seza otomotiv başarılar,

d) Hasbinallah çektirecek bürokratik kararlar ile mümkün!

***

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Turkovac’tan önce icat ettiğimiz siyasal ve toplumsal ilk aşımızdır.

Kendi milli marşımızın, kendi milli aşımızın ve şahsa özgü “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemimiz”in olması da tıpkı “faiz sebep-enflasyon netice” gibi şahsa özgün bir ekonomi modeline sahip olmak da elbette çok önemlidir.

Tıpkı sadece yüzde 52’si yerli-milli TOGG otomobilimiz gibi..

Tıpkı Petshop’ların ruhsat ve denetiminin Türkiye Kasaplar Federasyonu’na bırakılması türünden bürokratik harikalıklarımız gibi.

Bunlar elbette T.C’nin marka değerine büyük katkılar yapacak. Ve çarşı pazar yangınını söndürecektir.

Biraz sabır!

***

T.C’nin “marka değeri”, Tayyip Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener gibi tüm iktidar ve muhalefet erbabının da marka değeri demektir..

Bu değer neticede patlıcandan bibere, domatesten patatese ve 80 TL’ye çıkan kiraza yansıyacak çarşı pazar ucuzlayacak hayatlarımız değerlenecektir.

Yeter ki Sedat Peker’e, Cübbeli’ye kulak asmayalım. Baksanıza Cübbeli Ahmet Hoca, iç çamaşırı şantajına rest çektiği yetmemiş gibi çıkmış bir de iç savaştan söz ediyor.

Sadece biraz sabır.

***

Turcovac aşımız, Sinovac gibi inaktif değil, örneğin parlamanter demokrasi gibi aktif bir aşıdır.

Pandemi başkaldırmış durumda. Ama halkımız pek hatırlatma aşısı olmuyor. Olanlar da Turcovac’ı tercih etmiyormuş.

Bu aşıya karşı kuşkusu var. CB hükümet sisteminin 2053 yılına kadar muhafaza ve müdafaasına yol açmasından çekinenler olabilir.

Bunun için haklı nedenleri var:

Danıştay 10. Daire laboratuvarında üretilen virüs partikülleri şırınga edilerek Gazi Meclis, ne yazık ki “Niyazi Meclis” haline getirildi.

***

Tıpta, otofalji yani organların (hücrelerin) birbirini yemesi sürecini ortaya çıkardığı için Japon bilimadamı Yoshinori Ohsumi, 2016 yılında Nobel Tıp Ödülü kazandı.

Organların birbirini yemesine doğada da rastlanıyor.

Ahtapotların stres altında iken veya hamilelik dönemlerinde aç kaldıklarında kendi kollarından birini yedikleri biliniyor.

Kendi kollarına aşeren ahtapotlar gibi Danıştay’ın da CB hükümet sisteminin baskısı altında Meclis’i yemesi de olağan karşılandı.

Ancak devlet organlarının birbirine karşı iştahlarının kabarması halinde tarihteki 16. Türk devletinin de sonu gelebilecektir. Allah muhafaza!

Devlet kurmak hiç kolay değil. Kolay olsa PKK kurardı. ABD, İsrail, İskandinav desteği bile yetmiyor.

Tarihin en güçlü, en zengin “devlet kurma hobisi” bizde.

Ama “Yavru Vatanımız”ı bile tam devlet yapamadık, KKTC dış gebelik gibi hâlâ ortada.

***

İnsanlar için kullanılan “Ne yiyorsan o olursun!” diye bir söylem var.

Bu birbirini yiyip bitirmeye yönelen devlet organları için de geçerli olabilecek mi?

Meclis’i yemeye yönelen Danıştay, Meclis gibi davranır mı? Bekleyeceğiz.

Ama Meclis’in etini budunu budayan ve KHK’leri ile her fırsatta tadına bakıp duran partili cumhurbaşkanının kendisini artık TBMM gibi gördüğü gün gibi ortada.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tanrı’ya bin şükür! 15 Aralık 2024
Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları