Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu ataolbehramoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İktidar neyi temsil ediyor?

29 Mayıs 2019 Çarşamba

Demokrasilerde siyasal iktidarlar halk iradesini temsil eder.
Siyasal iktidar, parlamentoda milletvekili çoğunluğuna sahip ve parlamentoya karşı sorumlu hükümet demektir.
Halk, toplumsal sınıflardan oluşur.
Siyasal iktidar, çoğunluk oyuyla gelmiş olmasına karşın aslında ağırlıklı olarak bir sınıfın temsilcisidir.
Bu anlamda halk iradesi, kapitalist ekonominin egemen olduğu toplumlarda aldatıcı bir kavramdır.
Fakat öyle de olsa, söz konusu toplumu oluşturan sınıflar ve meslek grupları örgütlülerse, siyasal iktidarın üzerinde her birinin etkisi olacaktır.
Yani bu siyasal iktidar ağırlıklı olarak hangi toplumsal sınıfın temsilcisi olursa olsun, az ya da çok bütün toplumsal sınıfların ve meslek gruplarının yararına işler yapmak zorundadır.
Bu olmazsa toplumsal kargaşa çıkar.
Demokrasinin işleyişi zora girer.
Bu son derece sıradan bilgiler yine az ya da çok demokrasinin geçerli olduğu ülkeler için söz konusudur.
Batımızda kalan ülkelerin belli başlılarında yürürlükte olan siyasal sistem, bütün aksamalarına rağmen budur.
Aksaklıklara, sistem içinde şimdilik çözümler bulunmaktadır.
Dünyanın geri kalanında ise (ABD ve Rusya Federasyonu da içinde olmak üzere) siyasal iktidarların neyi temsil ettiği sorusunu ayrı ayrı irdelemek gerekir.

***

Bizde siyasal iktidarlar, çok partili sisteme geçilen 1950’lerden başlayarak, bütün aksamalarına ve kesintilere karşın halk iradesini temsil ediyordu.
Yine 1950’lerden başlayarak iktidarlar halkoyuyla geliyor, halkoyuyla gidiyorlardı.
27 Mayıs 1960’ta halkoyuyla gitmeye niyeti olmadığı anlaşılan siyasal iktidar (bana kalırsa ağırlıklı olarak iç dinamizmin temsilcisi olan güçlerce) gönderildi ve tıkanıklık açıldı.
Demokrasiye işlerlik kazandırılmasıyla ülke bir süre rahatladı.
Fakat bu kez 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle kazanımlar geri alınarak bugünlerin temelleri o günlerde atıldı.
Bu darbelerin temel hedefi, başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçi halkın, köylünün, esnafın ve memurun örgütlenmesine engel olmaktı.
Bunda da büyük başarıya ulaşıldı.

***

Bugün gelinen nokta ise kötünün daha kötüsüdür.
Günümüzdeki siyasal iktidarın neyi temsil ettiğini görmek için 2000 öncesinden başlamak gerekiyor.
Yüzde yirmiler gibi bir oy oranıyla İstanbul’a belediye başkanı olan kişinin daha sonra başkanı olacağı siyasal partinin yine o oranlarda bir oyla parlamentoda bu oranın üç katı sayıda milletvekili elde etmesi yaşamakta olduğumuz günlerin başlangıcıdır.
Böyle bir haksızlık ve orantısızlıkla siyasal iktidarı ele geçiren ekibin, bütün bir ülkeyi değil, var olan toplumsal sınıflardan herhangi birini temsil etmek gibi bir derdi de, yükümlülüğü de olamazdı.
Nitekim, bazen geri adımlar atılıyormuş gibi yapılarak adım adım gelinen ve 2018’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle de ulaşılan noktanın, demokrasiyle uzaktan yakından bir ilişkisi olamaz.
Türkiye’de bugün yürürlükte olan, bir dikta rejimidir.
Bu dikta, dış ve iç koşulların izin verdiği ölçüde ilerleyecek kadar akıllı ve hesaplı davranıyor.
İktidarı kaybetmemenin koşullarını da hazırlamak için elinden gelen her önlemi alıyor.
Bu siyasal iktidar, bu ülkede bugün en başta kendilerininki olmak üzere bir zümrenin ve irili ufaklı yandaşlarının çıkarlarını temsil ediyor.
Sahnelemeye çalıştığı demokrasi oyununda rol almak isteyen sanatçı, siyasetçi, gazeteci, akademisyen, bu oyunda ancak figüran olabilecek, işi bittiğinde bir kenara atılacak, unutulacak, silinecek, yok olacaktır. Destekçi kitlelerin konumu da figüranlıktan farksızdır.
Aydınlanmanın, Cumhuriyetin değerlerini savunanların yapması gereken, bu iktidarla diyalog aramaksızın, nezaket için bile olsa ona yasallık sağlayacak en ufak bir ödün vermeksizin, bir milim gerilemeksizin, kararlılık ve cesaretle ilerlemektir.
Bir milim gerisi uçurumdur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye kimin? 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları