İki yaşlı erkek siyasetçi karşılıklı oturup kadınlar hakkında konuşuyorlar. 

O sırada; binlerce kadın tacizle, yüzlercesi tecavüzle, onlarcası cinayetle karşı karşıya…

İki yaşlı erkek, kadın ve çocukları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması gerektiğinden söz ediyorlar. 

O sırada; onbinlerce çocuk istismar, yüzbinlerce genç kız eğitimden koparılma tehdidi, milyonlarca kadın erkek baskısı altında.

İki yaşlı erkek Sözleşme’nin ‘Türk aile yapısını’ sarstığı konusunda hemfikir.

O sırada; ‘Türk aile yapısı’ içinde kız ve erkek çocukları tecavüze uğruyor, kadınlar intihara sürükleniyor ya da infaz ediliyor. 

İki yaşlı erkek kadın hakları arayışlarının ve feminist akımların ülkenin adet ve geleneklerine ters olduğunu düşünüyorlar. 

O sırada; eşini bıçaklamış, boğmuş, asmış, parçalamış erkekler ‘iyi hal indirimi’ alarak yüzlerinde pişkin bir sırıtışla serbest kalıp başka kurbanların peşine düşüyor. 

İki yaşlı erkek ‘namus’ kavramının genç kuşaklara iyi anlatılmadığından, dine ve töreye dayanan yaşam tarzının tehlikeye girdiğinden endişeleniyorlar. 

O sırada; 17 yaşındaki yeğenine tecavüz eden zanlı adalet sistemi tarafından tahliye edilince akrabaları davul zurnayla kutlama yapıyor. 

İki yaşlı erkek ‘özgür kadınların özgür yaşantı taleplerinin’ ülkede kadın cinayetlerini artırdığını, buna son vermek için bekarlığın zararlarının işlenmesinin önemine değiniyorlar. 

O sırada; evli bir erkek evli olduğu genç eşi ve 1.5 yaşındaki bebeğinin üstüne kaynar su dökerek yaralıyor. Erkek kadına ‘seni öldürsem 3 yıl yatar çıkarım’ diyor. 

İki yaşlı erkek, kadın ve erkeğin eşit olduğu görüşünün fıtratlarına asla uymadığını, kadının yerinin erkeğinin yanı olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyorlar. 

O sırada; milyonlarca kız çocuğu okuldan alınıp daha yetişkin olmadan kendinden yaşça büyük adamlarla evlendiriliyor. 

İki yaşlı erkek, kadınların en kutsal görevinin annelik olduğuna hararetle inanıp baş sallıyorlar. 

O sırada; anneler onları gözetleyen, ezen, yok etmek isteyen erkekler tarafından çocuklarının gözleri önünde acımasızca katlediliyor. 

İki yaşlı erkek, din ve medeniyetlerinin kadınları pek güzel koruduğundan, yönlendirdiğinden emin oluyorlar. 

O sırada; Arzu Aygün gibi binlerce kadın dokuz kez şikayet ettiği erkek tarafından katledilerek bir çuvalda ormanlık alana atılıyor. 

Erkek erkeğe her konuşmada, ‘kadınların iyiliği’ bahanesiyle daha fazla sayıda kadın, köhne yapıların, kişisel cehennemlerin, sonsuz ızdırapların ve cinayet sarmalının içine hapsoluyor. 

Erkek erkeğe düşünmek bu ülkede vahşi bir cins kırıma yol açıyor.