Mustafa Kemal Ulusu

Milli takımımız sahada

29 Mart 2019 Cuma

İlk iki maçı kolay geçtik. Gerçi ilk karşılaşmada 1-0’ken biraz telaşlandık ama usta ayaklar bizi neticeye götürdü. Şimdi haziran ayında iki zor maç bizi bekliyor. Hayırlısı olur inşallah.
Ben ve şampiyonaya gider miyiz, gitmez miyiz tartışmasında hiç değilim. Geçtiğimiz yıllarda gitmedik mi? Yenilmez güçlü takımları yenmedik mi? Hatta Dünya 3.’sü olmadık mı? Olduk (Gerçi Dünya’da adı geçmeyen Kore de 4. olmuştu). Sonra ne oldu? Koca bir tornistan, geriye hatta diplere.
Esasında o takımın iskeleti Galatasaray’ın UEFA şampiyonu olan kadrosuydu. Taffarel, Popescu, Hagi yerine 3 yerli koymuştuk o kadar.
Kimdi o dönem hocamız? Şenol Güneş. O kısa başarılı dönemden sonra yine aynı iskelete sahip takımımız, 2006 Dünya Kupası’na gidebildi mi? Gidemedi. Grupta en son maçımızı Letonya gibi çok vasat bir takıma, hem de 2-0 galipken 2-2 berabere kalarak şampiyonaya elveda demedik mi? Kimdi hocamız? Yine Şenol Güneş.
Şimdi Şenol Güneş’e alkış tutan, methiyeler yağdıran medyamız, o günlerde hocaya ağır tenkitler yaparak istifaya mecbur kıldığını ne çabuk unutuyoruz. Enteresan bir ülkeyiz!
Az gittik, uz gittik, ama bu kez arkamıza değil de önümüze bir baktık ki, Şenol Hoca kurtarıcı olarak, hem de onu yollayan medyanın, çok büyük güzellemeleriyle tekrar görevde ve de gündemin tam tepesinde. Hiç şaşırmamak lazım.
Zira yaşı müsait olanlar hatırlarlar, 60-70 yıldır bu sistemsizlikle, rahmetli A.Süvari, M.Türel, C.Özarı, C.Tarhan, S.Kiraz ve yaşayan Ö.Sümer, M.Denizli, E.Yanal, A.Avcı, F.Terim gibi çok değerli teknik adamlarımızı geçici başarılarda tepelere çıkarmış, hemen arkasından gelen hezimetlerde ise, yerden yere vurarak istifa ettirmemiş miydik?
Asla temenni etmem, ama Şenol Hocamız için neler yazılacak hep beraber göreceğiz.
Burada kişiler hiç önemli değil. O sistemsizlik, uzun vadeli planlar ve programsızlıklar ve bunları yıllardır değiştiremeyen spor bakanları ve federasyon başkanları varken, Türk futbolunda istikrar beklemek hayaldir.
1985 yılında TFF Başkanı’yken, rahmetli Yılmaz Yücetürk Hocam ve ekibimizle hazırladığımız Türk futbolunun 5 yıllık kalkınma planı, bizden sonra çöpe atılmasaydı, bugün çok başka şeyleri konuşuyor olacaktık.
Ne futbolcularımız, ne değerli hocalarımız yıpranacak ve ne de Türk milleti, milli maçları angarya olarak kabul edecekti. Dünya futbolunda da bir çıkıp, sonra da diplere çakılmayacaktık. Çok kabiliyetli futbolcularımız ve hocalarımızla en azından Belçika, hatta İzlanda gibi Avrupa ve dünya futboluna adımızı, istikrarlı bir düzeyde duyurabilecektik.
Bu yazı yalnız milli takımımız için değildir, kulüp takımlarımızda aynı kısır döngü içinde dönmüyorlar mı? Onları yönetemeyenler TFF yönetim kurullarına geliyorlarsa, Türk futbolundan daha ne beklenir ki?
En son Lucescu’yu getirdik. TFF ve tüm medya ne dedi? “Milli takım gençleşiyor, hedefler gelecek” dedi.
Birkaç yenilgiden sonra baktılar ki olmuyor, hadi 15 sene evvelki hoca göreve. Hoca ne yaptı? Tecrübeli ve oyuna ağırlığını koyabilecek çok yaşlı futbolcuları ve yurtdışında yetişen Türk asıllı futbolcuları bizdeki gençlerle beraber harmanlayarak kadroyu seçti. Kim gelirse gelsin geçici olduğunu bildiği için yaşını almış futbolcuları seçerek kendini garantiye almak isteyecektir. Ya tutarsa taktiği.
Bu arada çok önemli iki önemli hususa değinmeden geçemeyeceğim. Sayın Demirören gitti, medyanın yazdığı ‘milli ruh’ da sözde geri geldi! Eh artık o zaman İnönü’ye, pardon Vodafone Park’a, TFF bir milli maç versin de, İstanbullular da uzun yıllar sonra takımlarına kavuşabilsin. Ne dersiniz olur mu?
Bu arada ismini dünya futboluna kabul ettirmiş, Beşiktaş ve Galatasaray’la şampiyonluklar yaşamış duayen hoca Sayın Lucescu böyle mi gönderilmeliydi? Çok ayıp ettik, ne vefasız olduk...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tarihi sınavdayız 3 Nisan 2020
Sınıfta kaldık 27 Mart 2020

Günün Köşe Yazıları