Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gecekondu rejimden kurtulmak
Geçen hafta bir hukuk trajedisinin sergilendiği Gezi davası kararlarıyla bir kez daha gördük ki, Türkiye’de muhalefet etmek cesaret istiyor. 2017’deki şaibeli referandumla yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sonrasında ülkede hukuk var gibi ama yok. Adalet var gibi ama yok. Eşitlik var gibi ama yok. Serbest seçimler var gibi ama yok. Demokrasi var gibi ama yok. Hatta devlet var gibi ama yok. Osman Kavala’nın ve yargılanan diğer sivil toplum liderlerinin mahkûm edildiği Gezi davası kararı tüm bu fotoğrafın sonucunda mümkün olabilmiştir.
Bu tür rejimlerde hak değil, siyasi iktidarla yanaşmacı ilişkilere girmiş gruplar arası paylaşım esastır. Yasama, yargı ve idarenin kararları, o küçücük azınlığı mutlu etmek üzere kurulan “paylaşım sistemini” meşrulaştırır. Böylesi rejimlerde, ülke nüfusunun ezici çoğunluğu fakirleşirken, küçük azınlığın serveti roket gibi yükselir. 2002’de Türkiye’de 4 olan dolar milyarderi sayısının bugün 50’nin üstüne çıkmış olması bu yüzdendir.
Hiçbir denge ve denetleme mekanizması işlemiyor. Tek bir patronun iradesine bağlı olan ülkemizdeki sistem artık çalışmıyor. Bu koşullarda, asgari müştereklerde buluşan altılı masayla birlikte otoriter rejimden kurtulmak için ciddi alternatif doğmuş oldu.
MUHALEFETİN SORULARI
Bu potansiyelin gerçekleşmesi için şu dört soruya cevap bulunması gerekiyor:
1. Muhalefetin en geniş şekilde mutabık kalabileceği ve en geniş seçmen kitlesini harekete geçirecek olan “Büyük Fikir” ne olabilir?
2. Türkiye’nin daha da ağır ekonomi ve demokrasi krizlerine savrulmasını önleyip hızla yükselmesini nasıl bir kadro sağlayabilir?
3. Ne tür bir aday profili muhalif seçmenden fire verilmesini engelleyip iktidar partilerinden de oy alabilir?
4. Nasıl bir kampanya kararsız seçmenleri ve yeni seçmenleri ikna edebilir?
Muhalefet bileşenlerinin tamamı, bu rejim değişmeden yola devam edilemeyeceğinin farkında. O nedenle de parti davası değil, ülke davası güdülerek yukarıdaki dört soruya cevap aranmalıdır. Aksine her karar, mevcut rejimin daha kötüleşerek ve daha gaddarlaşarak yoluna devam etmesini garanti eder.
KAZANMANIN YOLU
Nisan sonu itibarıyla raporlanmış araştırmalardan, seçmenin yüzde 20 ila 25’inin kararsız olduğunu görüyoruz ki bu normaldir. Zaten bizde seçmenin yaklaşık yüzde 70’i seçim gününden altı ay önce karar vermiş olur. Ama araştırmalarda gördüğümüz veriler, iktidarın eskimesine ve ülkeyi yönetemiyor olmasına rağmen muhalefetin, seçmenleri ikna etmekte hâlâ zorlandığını gösteriyor.
Bu yüzden muhalif partilerin bir araya gelmesi tek başına yetmez. Seçmen kararını şekillendiren temel faktörlere odaklanmak gerekir. Zira zamanın ruhuna bağlı olarak seçmen davranışını anlamadan seçim kazanmak imkânsızdır.
Ülkeden ülkeye ve seçimden seçime değişkenlikler gösterse de literatürde üç temel faktörün seçmen kararının oluşmasında belirleyici olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri “değerler”, “çözümler” ve “adaylar” diye özetleyebiliriz.
DEĞERLER, ÇÖZÜMLER, ADAYLAR
Türkiye’de seçmen kararını etkileyen faktörlerin ilki olan “değerler”, partinin siyasi pozisyonundan gelir ve partinin ideolojik değerleri ile hedef seçmen kümesinin etnisite, inanç ve hayat tarzından kaynaklanan değerlerinin toplamıdır. Çok sayıda araştırma ve akademik çalışmadan yüzde 28-30 oranındaki Türkiyeli seçmenin “değerler” seçmeni olduklarını biliyoruz.
Gündelik hayata ait sorunların “çözüm”ünü hedefleyen projelerden etkilenerek oy veren seçmenlerin oranı ise ülkemizde yüzde 32-34 seviyesindedir. Araştırmalar bize bu kümedeki seçmenlerin geleceği ve güvenliğini dikkate alan çözümleri esas aldıklarını gösteriyor.
Sonuncu ve en büyük seçmen kümesi ise “aday” (lider) odaklı karar veren seçmenlerdir. Bu seçmen kümesi için adayın kimliği, kişiliği, hangi durumda ne dediği ve ne yaptığı her şeyden çok daha belirleyicidir. Türkiye’de lider/aday odaklı karar veren seçmenler yüzde 8-42 aralığındadır ve bu oran Batı demokrasilerine nazaran bir hayli yüksektir.
Bu nedenlerle muhalefetin yukarıdaki dört soruya doğru cevap araması hayatidir. Muhalefet bileşenlerinin bu uzun yolda seçmen kararını etkileyen faktörleri yeterince dikkate almadan karar vermeleri halinde Gezi davası Türkiye’nin kalıcı normali olur.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı