Necati Özkan

Ahmak davası

24 Ekim 2022 Pazartesi

Otoriter popülist rejimlerin ortak özelliklerinden biri yargı aygıtını gasp etmek ve her türlü muhalefeti bastırmak için o aygıtı silaha dönüştürmektir. Son 20 yılda Ergenekon ve Balyoz davalarından Gezi davalarına, HDP’liler başta siyasetçilerin sudan bahanelerle hapse atılmasından seçim sonuçlarına müdahaleye kadar yüzlerce örnek gördük. Günümüzde yargının siyasallaşmasından daha büyük hiçbir sorunumuz yok.  

Bilindiği gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisine “ahmak” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sözü iade ettiği için yargılanıyor. Özü itibarıyla, yargı yoluyla İmamoğlu’nun “siyaset yasaklısı” durumuna getirilmesi için yürütülen o davada sona yaklaşılıyor. 

11 Kasım Cuma günü yapılacak duruşmada savunmanın tanıkları dinlenecek. Ben de o tanıklardan biriyim. Başından sonuna her aşamasına tanıklık ettiğim süreci siz okurlara burada özetlemek istiyorum ki yargı silah olarak nasıl kullanılabiliyor daha iyi anlaşılsın.

NE OLMUŞTU?

2019 yerel seçimleri öncesi hükümet, Türkiye’nin de kurucusu olduğu ve Avrupa kıtasında insan hakları sorunlarını denetlemekle sorumlu Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne resmi bir yazı göndererek 31 Mart seçimlerini izlemek üzere bir heyet görevlendirilmesini talep etti. Kongrenin görevlendirdiği Andrew Dawson başkanlığında 20 ülkeden 22 kişiden oluşan gözlem heyeti seçimlerden dört gün önce Türkiye’ye geldi. 

31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinin ardından heyet başkanı Andrew Dawson Ankara’da düzenlediği basın toplantısında “Adil seçim ortamı olduğuna ikna değiliz” dedi ve ardından tespit ettikleri sorunları içeren bir rapor hazırladı.

Aynı yılın sonbaharında kongre, Andrew Dawson raporunun oylanacağı oturumda görüş bildirmeleri için AKP, CHP, MHP ve HDP’li belediye başkanlarından oluşan 18 kişilik bir heyeti Strasburg’a davet etti. 

İMAMOĞLU NE DEMİŞTİ?

30 Ekim 2019’da yapılan oturumda davetlilerden İmamoğlu da kongrede konuşma yaptı. Gözlemci heyeti davet ettiği için hükümete teşekkür ederek konuşmasına başlayan İBB başkanı, “Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi, birtakım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği bir irade değildir” dedi ve Türkiye seçmeninin dünyaya ilham kaynağı olacak bir karara imza attığını anlattı.

Demokrasi ve seçmen iradesine vurgu yapan İmamoğlu’nun o konuşması Avrupa Konseyi üyelerinin yoğun alkışlarıyla tamamlandığına konsey üyeleri ve başta AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın olmak üzere Türkiye’den giden heyet tebrik kuyruğuna girmişti. Konuşma hem iç hem de dış basında dikkate değer şekilde yer aldı.

SOYLU NASIL DAHİL OLDU? 

Ancak ne olduysa beş gün sonra oldu. İçisleri Bakanı Süleyman Soylu, 4 Kasım 2019 tarihinde düzenlediği bir basın toplantısıyla olaya dahil oldu. İmamoğlu’nun kongrede yaptığı konuşmayı kastederek “Avrupa Parlamentosu’na gidip Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek” dedi ve aslında kamu görevlisine karşı resen soruşturulması gereken bir suç işledi. 

Aynı gün bu konudaki yorumu sorulan İmamoğlu: “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” diyerek Soylu’ya sözlerini iade etti. Zira Soylu, 31 Mart seçimlerinin iptaline “meşruiyet” yaratmak için Maltepe ve Büyükçekmece’de sandık görevlilerine mesnetsiz ithamlarda bulunmuş, seçmenlerin evlerine baskınlar yaptırmış ve hatta “İstanbul’u kaybettiğimizde ağladım” diyebilmişti.

HAKSIZLAR HAKLI, HAKLILAR HAKSIZ

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı sanki “ahmak” sözü YSK üyelerine söylenmiş gibi şimşek hızıyla dava açtı. Davayla İmamoğlu “sade suya tirit” bir konudan “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı alenen zincirleme hakaret” suçundan 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar cezalandırılarak siyasi haklarından mahrum edilmek isteniyor. Özetle “Ahmak Davası” İmamoğlu’na karşı değil, 16 milyon İstanbullunun iradesine karşı açıldı. 

Ne yazık ki siyasallaşmış yargının eliyle güçlüler haksızken haklı; güçsüzler haklıyken haksız oluyor. Yaklaşan seçimlerde yargının siyasallaşmasına derhal son verecek güçlü bir sonuç alınamazsa 85 milyona huzur yok, adalet yok, söz hakkı yok!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öfke ve değişim 12 Haziran 2023
Nasıl oldu? 30 Mayıs 2023
Yakın elmalar 22 Mayıs 2023

Günün Köşe Yazıları