Necati Özkan

Organize belirsizlik

28 Kasım 2022 Pazartesi

Türkiye’nin kader seçimlerine doğru yaklaşırken seçmen tercihlerinde giderek netleşen bir tablo oluşuyor. Pek çok muteber araştırma şirketinin bulguları, kararsız seçmenlerin iktidar partisi ve ana muhalefet lehine pozisyon almaya başladıkları sonucunu gösteriyor. 

Bununla birlikte, iktidar ve muhalefet blokları açısından majör bir değişiklik görünmüyor. Büyük fotoğrafta iktidar blokunun yaz aylarında güçlenen erimeyi durdurduğu, hatta yüzde 40-42 bandına tekrar yükseldiği, muhalefet bileşenlerinin ise toplamda yüzde 58-60 bandındaki gücünü büyük ölçüde korumakta olduğu anlaşılıyor. 

İKTİDAR ÇIRPINIYOR

Elbette, iktidar üst üste attığı konut projesi, çeşitli destek paketleri, TOGG, yeni asgari ücret, ve EYT’lilerle ilgili adımlarla sıfırdan bir hikâye yazmak için çabalıyor. Ancak ekonomik çöküş o kadar derin, enflasyon ve hayat pahalılığı o denli sarsıcı, işsizlik o kadar yaygın ki iktidarın bu çabalarının seçime kadar olan sürede aradaki farkı kapatması için yeterli olmayacağı görünüyor. 

İktidarın oyun geliştirmeye ve sıfırdan bir hikâye yazmaya çabaladığı ikinci alan dış politika. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreç iktidar için altın fırsatlar yarattı. Bu süreçte Erdoğan’ın attığı hızlı ve pragmatist hamleler Batılı liderlerin yeniden Erdoğan’ı dikkate almaları sonucunu doğurdu. 

Yine Gezi sonrasında iktidar sözcülerinin tarif ettiği “değerli yalnızlık” pozisyonunu değiştiren Erdoğan’ın son aylardaki hamleleri de yine, yeni bir hikâye yaratma çabası olarak algılanmalıdır. İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır ile yaratılmış olan pek çok suni sorunun aşılması, ardından NATO ve ABD ile buzların eritilmeye başlaması da dışarıda iktidarın seçimleri tekrar kazanabileceğine ilişkin bir algı yarattı. 

Bu gelişmelere, Suudi Arabistan’dan gelen “TCMB’ye 5 milyar dolar tutarında mevduat yatırmak için müzakerelerin son aşamasındayız” açıklamasını eklemek ve Rusya’nın potansiyel ekonomik desteklerini değerlendirmek gerekli. 

KONTROLLÜ GERİLİM

Tüm bunlara rağmen iktidarın seçimi kolay kolay kazanamayacağını söyleyebiliriz. Geriye “kontrollü gerilim” denen, iç ve dış güvenlik konuları kalıyor. Seçimler öncesinde seçmen zihninde güçlü bir belirsizlik ortamının ve kaos algısının oluşturulmasının otoriteye, dolayısıyla da iktidara yaradığı literatürde genel olarak kabul edilen bir durum olduğundan ne zaman, hangi ülkede bu tür bir iklim olsa veya oluşsa iktidar olağan şüpheli durumuna düşer.

Bilindiği gibi Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, eylül başında Erdoğan’ın Yunanistan’la ilgili “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözüne “Kontrollü gerilim planlıyorsanız yemezler” diyerek karşı çıkmıştı. Gerçekten de pek çok yorumcu ve analist, Yunanistan ile yaşananlar başta olmak üzere, İstanbul’da altı vatandaşımızı kaybettiğimiz bombalı terörist saldırısını, geçen hafta Irak ve Suriye’nin kuzeyine yapılan askeri harekâtı ve de iç politikada başta HDP ve CHP liderlerine yönelik itibarsızlaştırma hamlelerini iktidarın her seçim öncesi uyguladığı “kontrollü gerilim” politikasının yeni uygulamaları arasında değerlendiriyor. Sahada seçmen duygularını hedef alan; bununla sonuç almak için uygulanan bir performansı izliyoruz duygusu ve iktidarın aynı anda tüm düğmelere birden basmakta olduğu duygusu hâkim. Bu duyguların iktidarın işini kolaylaştıracağını tartışmak bile gereksiz.

MUHALEFETİN TARİHİ SORUMLULUĞU

Tüm bu koşullarda Türkiye’nin demokratik muhalefetine tarihi görev düşüyor. Son zamanlarda daha çok kendi iç meselelerine odaklanmış bir görüntü sergileyen muhalefet bileşenlerinin bu haftadan itibaren çok önemli bir dönemeçte olduğunu görüyoruz.

Altılı masa ve diğer demokratik muhalefet bileşenleri kalan kısa zamanı hata yapmadan, seçmen beklentilerini dikkate alarak yönetmek zorundadır. Liderlerin vereceği kararlar, birlikte atacakları adımlar tüm bu gidişattaki bulutları dağıtmalı, umudu ve değişime olan toplumsal inancı motive edebilmelidir. Muhalif liderler yaratılmaya çalışılan organize belirsizlik ortamını deşifre etmeli, güvenlik ve endişenin, özgürlük ve demokrasiden vazgeçmeye neden olmasını engellemelidir.

Bu yapılabilirse Türkiye seçmeni dünyaya ilham olacak bir irade sergilemeye hazır. Bu yapılabilirse bu topraklarda özgür, adil ve demokrat bir rejim mümkün olabilir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öfke ve değişim 12 Haziran 2023
Nasıl oldu? 30 Mayıs 2023
Yakın elmalar 22 Mayıs 2023

Günün Köşe Yazıları