Necati Özkan

55. IAPC Konferansı

21 Kasım 2022 Pazartesi

Geçtiğimiz hafta başkan yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olduğum Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneği IAPC’nin 55. Dünya Konferansı nedeniyle Londra’daydım. IAPC, Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ve Avustralya’dan siyasi danışmanların üye olduğu en kapsayıcı sektörel dernek durumunda. Konferansta konuşulan bazı önemli başlıkları bugün okurla paylaşmak istedim. 

55. IAPC Dünya Konferansı’nın ilk günü İngiltere’nin iç siyasi meselelerine ayrılmıştı. Konferansın organizasyonunu Brexit referandumunda İngiltere’nin AB’den ayrılması kampanyasını yapan bir muhafazakâr siyasi danışman üstlendiğinden ilk gün genellikle oturumlarda Muhafazakâr Parti, Reform UK adlı aşığı sağ ve popülist parti ile eski UKIP kadroları ağırlıklı olarak yer aldılar. Bu konuşmacılar Muhafazakâr Parti iktidarının enflasyon, işsizlik, pandemi ve savaş sorunlarının olduğu çok zor bir döneme denk geldiği, bu nedenle sık sık hükümet değişikliklerinin olduğu fikrinde buluştular. 2010 yılından beri iktidardan uzak olan İşçi Partisi’den ise çok sınırlı sayıda katılımcı ve konuşmacı vardı.

Konferansın ikinci günü Avrupa kıtasındaki seçimlere ayrılmıştı. Ama doğallıkla Ukrayna’da devam eden savaşın yarattığı korkular gündemi belirlemişti. Enerji güvenliğinden sığınmacılara kadar çok sayıda stratejik konunun değerlendiği oturumlarda uluslararası strateji uzmanları, Rusya’nın saldırganlığının nerelere varabileceği ve muhtemel sonuçlarını değerlendirdi.

ABD VE LATİN AMERİKA

Konferansın son günü, ABD ve Latin Amerika seçimlerine ayrılmıştı. Aynı akşam Donald Trump’ın 2024 başkanlık aday adaylığını resmen açıklamış olması konferansa katılan Amerikalı danışmanlar arasında sürpriz etkisi yarattı. Çünkü Trump destekli Cumhuriyetçi Parti adayları 8 Kasım Salı günü sonuçlanan ara seçimlerde beklenenin tam tersine bozguna uğramışlardı. 

Konferansa katılan Demokrat danışmanlar Trump’ın adaylığından mutlu gibiydi. Demokratlar Trump gibi Amerikan seçmeninin gözünde yıpranmış, Kongre baskınının sorumlusu, riyakâr ve popülist bir adayı bir kez daha alt etmenin kolay olacağını düşünüyorlar.

Cumhuriyetçi danışmanlar ise tek kelimeyle şaşkındı! Bu danışmanlar, özellikle ara seçimlerde alınmış olan mağlubiyetin partiyi merkeze çekeceğini umduklarını, oysa ki Trump’ın adaylığının parti içi dengeleri altüst ederek, süreci sekteye uğratacağını ifade ettiler.

Cumhuriyetçi danışmanların bekledikleri kurtarıcı isim Ronald Dion DeSantis. DeSantis 44 yaşında ama iki dönem Temsilciler Meclisi’nde görev yapmış tecrübeli bir Cumhuriyetçi. 2019 başından beri Florida eyalet valisi olan DeSantis, bu yıl Demokrat Partili rakibine yüzde 20 oy farkı atarak tekrar seçilmişti. Bu nedenle partisini yeniden iktidara taşıyacak bir umut olarak görülüyor.

Lakin zannedilmesin ki DeSantis demokrasiye inanan ve yeni nesil bir siyasetçi. Tam tersine, Trump’la kıyaslandığında dahi radikal kabul ediliyor. Seçimlerde Garry Mandering türü seçim bölgesi haritalamaları dahil anti demokratik yöntemler kullandığı ve adil olmayan şekilde kazandığı iddiaları dolaşıyor. Ama Trump’ın tersine ne yapıyorsa usturuplu yapıyor; bağırıp çağırmadan ve elini açık etmeden ilerliyor.

Amerikalı danışmanların tersine, ben Trump’ın adaylığının asla hafife alınamayacağı düşüncesindeyim. Çünkü Trump pazarlamayı ve stratejiyi en iyi kavramış politikacılardan. 2016 seçimleri öncesinde de kendisine şans tanımayan Cumhuriyetçi danışmanlara rağmen başarmıştı. DeSantis ara seçimlerden sonra ne denli yükselirse yükselsin, Cumhuriyetçi Parti içindeki mücadelede Trump’ı kolay kolay alt edebilecek gibi görünmüyor.

Latin Amerika’dan katılan danışmanlar, Lula Da Silva’nın üç hafta önce Brezilya seçimlerini kazanmasıyla Latin Amerika’da 10 ülkede birden sol partilerin iktidarlara geldiklerini anlattı. Bu yükselişin tek başına solun başarısı olarak değil ama dünyada yükselen müesses nizam karşıtlığının sonucu olduğunu paylaştılar.

DEMOKRASİ MADALYASI ZELENSKİ’YE

1982’den bu yana dünyanın her yanından IAPC üyeleri oy kullanarak demokrasiye hizmet eden, demokratik davranışı teşvik eden bir kişi veya kuruma Demokrasi Madalyası veriyor. Daha önce Lech Walesa’dan Bill Clinton’a, Willy Brandt’tan Vaclav Havel’e kadar verilen bu madalyayı Kemal Kılıçdaroğlu 2017’deki Adalet Yürüyüşü’yle, Ekrem İmamoğlu ise 2019’daki seçim zaferiyle hak kazanmıştı. 

Bu yıl 40. kez verilen Demokrasi Madalyası ve Ödülü, Ukrayna devlet başkanı Zelenski ile özgürlük ve demokrasi ilkelerini olağanüstü bir kahramanlıkla savunuyor olmaları nedeniyle milyonlarca Ukrayna vatandaşına verildi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öfke ve değişim 12 Haziran 2023
Nasıl oldu? 30 Mayıs 2023
Yakın elmalar 22 Mayıs 2023

Günün Köşe Yazıları