Örsan K. Öymen

100. yılda umutsuzluktan umuda

22 Mayıs 2023 Pazartesi

Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da bağımsızlık ve Aydınlanma mücadelesi için Samsun’a ayak bastığında, yanında az sayıda insan vardı. Atatürk buna rağmen umudunu kaybetmedi, mücadelesini sürdürdü ve o sayede zafere ulaştı.

Bugün nüfusun yarısı, teokratik bir diktatörlük rejimi kuran AKP’ye karşı olduğunu, 14 Mayıs seçiminde kullandığı oylarla gösterdi. Türkiye 100. yılında, Atatürk sayesinde, Atatürk’ün 1919 yılında olduğu noktanın ilerisindedir.

Nüfusun diğer yarısının, ortaçağ ümmet ittifakının adayı olan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermesi, insanın bir an için umutsuzluğa sürüklenmesine neden olsa da muhalefetteki umutsuzluğun Erdoğan’a hizmet ettiği unutulmamalıdır.

Umutsuzluğun sonucunda tek seçenek yenilgidir. Çünkü umutsuzluk insanın mücadele gücünü yok eder. Umudun olduğu yerde ise iki seçenek vardır: Yenilgi veya zafer. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, 28 Mayıs seçimlerinde, örnek alınması gereken kişi, “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben umudumu hiçbir zaman yitirmedim” diyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’tür.

***

Atatürk’e “ayyaş” diyen; başta laiklik olmak üzere, Atatürk’ün ilkelerini yok eden; Atatürk’ün adını stadyumlardan kaldıran; Atatürk adını taşıyan havalimanını yıkan; terör örgütü PKK ile Oslo’da müzakere başlatılması talimatı vererek Türkiye’nin üniter yapısını tehlikeye sokan; iktidarda kalmak için, işine geldiği zaman milliyetçiliği ayaklar altına aldığını ilan eden, işine geldiği zaman milliyetçi maskesi takan; PKK’nin, Murat Karayılan ve Cemil Bayık gibi üst düzey yöneticilerini 20 yıllık iktidarı döneminde ele geçirmeyen; İstanbul seçimlerini kazanmak için PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna taşıyan; ABD’nin “Büyük Orta Doğu Projesi”nin eşbaşkanı olduğunu ilan eden; Irak’ın işgal edilmesi için 60 bin ABD askerinin Türkiye’de konuşlanması için girişimde bulunan; ABD’nin talebi üzerine Finlandiya’nın NATO üyeliğini onaylayan; ABD’nin ve İsrail’in siparişi üzerine, Suriye’deki yönetimi devirmeye çalışarak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldıran ve PKK’nin Suriye’de doğan otorite boşluğundan dolayı güçlenmesine neden olan; Türkiye ile Suriye arasında teröre karşı ortak mücadele amacıyla imzalanan Adana Mutabakatı’nı devre dışı bırakan; Emniyet müdürünü katleden terör örgütü Hizbullah’ın siyasi uzantısı olan şeriatçı ve bölücü HÜDA PAR’ı Meclis’e sokan; Avrupa Birliği’nin talebi üzerine Türkiye’yi AB’nin göçmen deposuna çeviren; bir ülkenin egemenlik haklarını temsil eden sınırları kevgire çevirerek, milyonlarca yasadışı göçmenin ülkeyi istila etmesine yol açan; Cumhuriyetin temellerine dinamit koyan ABD/CIA destekli Fethullah Gülen çetesinin, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve yargı organlarına yerleşmesine neden olan; “Ergenekon”, “Balyoz”, “Oda TV”, “Casusluk” olarak anılan kumpasları zamanında engellemeyen; Fethullah Gülen çetesiyle bağlarını, bu çeteyle çıkar çatışmasına girene kadar koruyan ve FETÖ’nün siyasi kanadının yargılanmasını sağlamayan; devleti şirkete, vatanı araziye ve arsaya benzeten; vatandaşlığı parayla satan; Anadolu kültürünün Araplaşmasına yol açan Erdoğan’a, milletin, 100. yılda, sandıkta gereken yanıtı vermesi, ahlaki, vicdani, vatani ve tarihi sorumluluğudur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları