Örsan K. Öymen

Festival ve konser yasakları

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Son yıllarda, dernek ve vakıf adı altında örgütlenen laiklik karşıtı dinci cemaatlerin, tarikatların ve AKP hükümetinin baskısıyla, 50’yi aşkın festival, kültür-sanat etkinliği ve konser yasaklandı.

Türkiye’de bazı illerde ve ilçelerde, fiili bir şeriat devleti ilan edilmiş ve anayasal düzen yıkılmış durumda.

Söz konusu yasaklar anayasadaki hak ve özgürlükler ile ilgili maddelere ve anayasanın laiklikle ilgili tüm maddelerine aykırıdır.

AKP hükümeti bu yasaklarla anayasal suç işlemektedir ve anayasaya uymakla yükümlü dernekler, vakıflar, bu yasakları talep ederek, anayasaya ve demokratik, laik, hukuk devletine meydan okumaktadırlar.

***

Söz konusu dernekler ve vakıflar, festivallerin, kültür-sanat etkinliklerinin ve konserlerin, “milli ve manevi değerlere zarar verdiği, gençleri alkole ve uyuşturucuya özendirdiği” iddiasıyla bu yasakları talep etmektedirler.

Birincisi, “milli ve manevi değerler” nedir?!

Her şeyden önce, kültürel ve sanatsal değerler, zevkler ve yaşam tarzı göreceli bir konudur. Türkiye’nin homojen, standart, bir şablona sıkıştırılabilecek “milli ve manevi değerleri” yoktur! Türkiye, dünyanın hemen hemen her ülkesinde söz konusu olduğu gibi, çoğulcu ve diyalektik bir kültürel ve sanatsal yapıya sahiptir ve yaşam tarzı da ona göre belirlenmektedir.

İkincisi, Türkiye’nin “milli ve manevi değerlerinin” ne olduğuna bu dernekler, vakıflar, tarikatlar, cemaatler ve AKP hükümeti mi karar verecektir?! Onlar bir üst otorite midir?! Bu odaklar bu yetkiyi nereden ve nasıl almaktadırlar?! “Milli ve manevi değerlerin” ölçütü nedir ve bunu kim, hangi yetkiyle, neye göre belirlemektedir?!

Türkiye’de, anayasa gereği, hiçbir yetki anayasanın tanıdığı yetkileri aşamaz ve o çerçevenin dışına çıkamaz! Eğer mutlaka “milli ve manevi değerlerden” söz edilecekse, bu değerler, toplum sözleşmesinin, yani anayasanın, temel ilkeleridir! Demokrasidir, laikliktir, sosyal devlettir, hukuk devletidir!

***

Dinci odakların kendi kişisel ve öznel “milli ve manevi değerlerini” ve kendi yaşam tarzlarını, toplumun tamamına dayatmaları, faşizmdir, despotizmdir, diktatörlüktür.

Anayasanın 24. maddesinde açık bir biçimde, Türkiye’nin ekonomik, siyasi, hukuki, idari, sosyal yapısının kısmen bile olsa din kurallarına dayandırılamayacağı yazar.

Yasaklanması gereken, festivaller, kültür-sanat etkinlikleri ve konserler değil, dernek ve vakıf maskesi takarak, festivalleri, kültür-sanat etkinliklerini ve konserleri yasaklatan tarikatlar ve cemaatlerdir. Yasaklanması gereken şey yasakçılıktır; festival, kültür, sanat, konser, müzik değildir.

***

Türkiye Cumhuriyeti, Afganistan, Suudi Arabistan, İran gibi bir şeriat devleti ve teokrasi değildir. Bu nedenle Türkiye’de anayasa gereği festival, kültür, sanat, müzik, konser ve alkol yasak değildir.

Uyuşturucu kullanımı ise Türkiye’de genel bir sorundur ve bu sorunun nedeni festival, kültür, sanat, konser, müzik değil, uyuşturucu üretimini, kaçakçılığını ve ticaretini önleyemeyen güvenlik güçleridir. Ayrıca uyuşturucu kullanımı toplumun her kesiminde ve farklı kültürel yapılarda karşılaşılan bir sorundur.

Anayasal düzeni ve laikliği savunan dernekler ve vakıflar, nasıl ki Karl Marx’ın “Din halkın uyuşturucusudur” sözünden yola çıkarak, laikliğe aykırı olmayan dini faaliyetlerin ve hizmetlerin yasaklanmasını talep etmiyorlarsa, dini hizmet verdiğini iddia eden dernekler ve vakıflar da, insanların özgürlüklerine müdahale edemezler!

Ancak bu yasakçı zihniyetin aşılması için öncelikle, başta CHP yönetimi olmak üzere, muhalefetin bunları anlaması gerekir! Özgürlüklere sahip çıkan bir muhalefetin olmadığı yerde, iktidar özgürlükleri yasaklarla ortadan kaldırır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları