Davutoğlu’nun Bakanlar Kurulu’ndan sorumlu Cumhurbaşkanı yardımcısı ya da öğretmenine sınıfının ne kadar uslu olduğunu sergileyen bir sınıf başkanı gibi verdiği poz kolay unutulacak gibi değil. Şüphesiz, Erdoğan Bakanlar Kurulu’nu toplarken verdiği fotoğrafta iplerin kimin elinde olduğunu göstermeye özen gösterdi. Zaten pek kimsenin de bundan kuşkusu yoktu.
Davutoğlu henüz Erdoğan’ın atanmış bir memuru. Rüştünü ispat etmek için bir seçim ve bir kongre kazanması lazım. Bunu da Erdoğan’ın gölgesinde kalmadan halletmesi gerekiyor ki zor iş.
Ancak Davutoğlu, Cumhurbaşkanı’na ilelebet boyun eğmeyecektir. Yıldırım Akbulut’un yapamadığını Davutoğlu’ndan beklemek zor olur. Neticede rüyasında Hegel ve Gazali’yle tartıştığını söyleyen biri başbakan. Kendini kimlerle aynı seviyede gördüğü malum. Sadece onlar da değil.
Bir gün bir konferansta anlattıklarının ikna ediciliğinden şüphelenen ve kendisinin “parçalanmış bir ülkeden” geldiğini söyleyen bir Batılı akademisyene verdiği cevabı hatırlayalım:
“En büyük beyinler, en bunalımlı dönemlerden çıkar. Fransız İç Savaşı’nda Rousseau’nun, İngiliz İç Savaşı’nda Hobbes’un, Alman parçalanmasında Hegel’in, Kant’ın, bütün o parçalanma sürecinde ortaya çıkması gibi, bu bunalımların yaşandığı zeminlerde çok güçlü ve yeni bakış açıları olacaktır”.
Bunları şimdinin “paralel” kanalı STV’de 2001 senesinde anlatmıştı.
Yani zalimin Rousseau’su, Kant’ı varsa mazlumun da Davutoğlu’su var.
Kendini böylesine önemseyen birinin Erdoğan’ın sözünden ilanihaye çıkmayacağını zannetmemekte fayda var.
Şimdilik hem daha siyasi otoritesini tesis edecek seçimleri kazanmamıştır hem de Cumhurbaşkanı’yla ortak bir misyon duygusunu paylaşmaktadır.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı kampanyasında kullandığı Sezai Karakoç’un şiirini hatırlayalım:
“Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır / Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır.”
İlahi bir emir doğrultusunda hareket eden, kendilerine kutsal bir görev yüklenildiği zannında olan iki siyasi figür söz konusu. Muhtemelen birçok aday arasından Erdoğan’ın başbakan olarak Davutoğlu’nu seçmesinin sebebi de bu.
Cumhurbaşkanı “Batılılar inanın bizi sevmiyor” demesi ve Başbakan’ın bir müjde verir edasıyla “Avrupa artık hasta adam” diye açıklama yapması bu ortak ilahi misyon duygusunun eseri.
Cumhurbaşkanı’nın en fazla Necip Fazıl’a uzanan entelektüel birikimindeki boşlukları Davutoğlu rüyalarında hoşbeş ettiği isimlerle dolduruyor. Şimdilik iyi çalışan bir ikili.
Beraber parantezi kapatıp bir restorasyon faaliyetine girişme niyetindeler. Bunun getirdiği Batı’ya karşı diklenme söylemi de bir zamanlar mücadele ettikleri Avrasyacılarla geçici bir ittifak kurmalarını sağlıyor.
Artık hep beraber Batı’cı, kozmopolit ve gayri yerli gördükleriyle mücadele etme zamanları. Bazıları gayri milli, gayri dini ilan edilecek. Susturulacak ve tasfiye edilecekler.
Gayet hesaplı bir şekilde tasfiye edilecek olanlar işaretleniyor. Erdoğan’ın içgüdüyle yaptığını Davutoğlu hayran olduğu teorik çerçevesine dayanarak uyguluyor.
Yani bunca kışkırtıcı konuşma ve hedef gösterme boşuna değil.
Olmayan hakareti varmış gibi dile dolamanın gerisinde bunlar yatıyor.
Hadi Davutoğlu rüyasında Hegel ve Gazali ile konuşuyor. Acaba Erdoğan kimlerle konuşuyor.
Rüyalarda Buluşuruz
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı