Ülkü Tamer

'Atlas Okyanusu'nda Fırat'ın Salı'

07 Ocak 2012 Cumartesi
\n

Öbür gün Cemal Süreyanın ölüm yıldönümü. 9 Ocak 1990da yitirmiştik onu. Cemali anmak için böyle özel günler gerekmiyor gerçi; ama yine de çağdaş edebiyatımızın ustası çeşitli etkinliklerle bir daha gündeme gelecek.

\n

Cemalle çok uzun bir dostluğumuz oldu. Papirüsü birlikte yayımladık. Dergi kapandıktan sonra da dostluğumuzu sürdürdük. Ölümünden kısa süre önce bir şiir yazmıştım onun için. Atlas Okyanusunda Fıratın Salı / Zap suyunda Alp çiçeği diye bitiyordu. Şiirin Broy dergisinde yayımlandığı gün telefon etti bana. Çok duygulanmıştı, ağlıyordu. Sağol,dedi. Beni bu kadar güzel anlatan şiirin için...

\n

Birkaç hafta sonra da öldü. Cenazesinde karşılaştığım Muzaffer Buyrukçu, “Onu ne kadar mutlu ettiğini biliyor musun?dedi. Şiirinin fotokopisini yaptırmış, hepimize dağıttı.”

\n

***

\n

Cemal, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en özgün sanatçılarından biriydi. Doğduğu Erzincandan Parise uzanan bir yaşam serüveni içinde Maliye Müfettişliği, Darphane Müdürlüğü gibi görevlerde bulundu, ama temel işi olarak hep şiiri gördü.

\n

Sadece şiirleriyle değil, denemeleri, eleştirileri ve dergiciliğiyle de çağdaş edebiyatımıza yapıtlar kazandırmakla kalmadı, ona yön de verdi. Özellikle, çocuğu olarak nitelediği Papirüs dergisiyle edebiyatımıza yeni çizgiler, taze renkler kattı.

\n

Cemal, İkinci Yeni akımının başlangıcında, şairlerin birbirlerine öykündükleri dönemde, başka sanatçıları en çok etkileyen önemli bir edebiyatçı olarak belirdi.

\n

Bunun temelinde, artık başka türlü bir şiir yazıldığı için değil, kendini daha önceki şiirin çizgileriyle anlatamadığı için başka türlü bir şiire yönelmesi yatıyordu.

\n

Onunki, bilinçsizce etkilenmelerin yarattığı bir öykünme değil, bilinçli bir yapılanmaydı.

\n

Garip şiirinin duruluğunu koruyarak o duruluğu zenginleştirdi, dilin olanaklarını zorladı. “Türkçeden bir kıl kopar; içinde güneşler, dünyalar, ırmaklar vardır diyordu. O güneşlerin, dünyaların, ırmakların peşine düştü.

\n

Kolaycılıktan hep kaçındı. “Alışılmışla ilgilenmedi.

\n

Şaşırtıcı bir imge düzenini, dizginleri bırakılmış düşgücünün çağrışımlarını yadırganmayan bir anlatım içinde verdi.

\n

Kendi sesini hemen buldu; kişiliğini koruyarak o sesi hep geliştirdi.\t

\n

***

\n

Şiirlerinde ilk göze çarpan, aşk ve cinsellikti: Erotik bir şiirdir benimki. Sanırım en belirgin özelliğim budur. Dipte tarih içinde uygarlık ve varolma sorunu tartışılır.

\n

Tarihten ve gününün insanından kaynaklanan toplumsalcılığını inceliklerle örülü bir sanat anlayışıyla yansıttı. Anlattığından da, anlatımından da hiç ödün vermedi.

\n

Batı şiirini de, Türk şiirini de özümsemişti. Atlas Okyanusunda Fıratın Salı, Zap suyunda açan Alp çiçeğiydi. Dünya şiirinin olanaklarından yararlanırken kendi özünü hep önde tuttu.

\n

Şiirin bütün sınırlarını araştırdı; sadece kendisine değil, çağdaşlarına da yeni kapılar araladı.

\n

Bu arada kapalı önyargısıyla yaklaşılan bir şiirin ne kadar açık olabileceğini kanıtladı.

\n

Bu özellikleriyle, İkinci Yeni akımını küçümseyenlerin bile saygıyla andıkları, yadsıyamadıkları bir sanatçıydı.

\n

***

\n

Bir anıyla bitireyim:

\n

1975’te Darphane Müdürlüğü yapmıştı Cemal. Çalışanların çok sevdiği, saydığı bir yöneticiydi. Ama masasının başında uzun kalamadı.

\n

Neden mi?

\n

Bir gün, dönemin Maliye Bakanı geldi Darphaneye. Dünya görüşü açısından Cemalle taban tabana zıttı. Onun yöneticiliğini içine sindiremiyordu. Ziyareti sırasında hesap-kitap ve çalışma düzeni açısından bir kusur bulamadı. Yanında Cemal, arkasında çalışanlar binayı dolaştılar.

\n

Sonunda, Burası çok pis,dedi Bakan.

\n

Olabilir, dedi Cemal. Ama siz gelinceye kadar tertemizdi.

\n

Ertesi gün de görevden alındı.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları