Ülkü Tamer

Şen Olasın Halep Şehri

06 Ekim 2012 Cumartesi
\n

Yaş 13. Belki 14. Tam hatırlamıyorum. Ama yurtdışına ilk kez çıkacağım için duyduğum heyecanı unutmam mümkün değil.

\n

Annemle Suriyeye, oradan Lübnana gideceğiz.

\n

Babam Cumhuriyetten önce, ilk gençlik yıllarında, Antepin bağlı olduğu kentte, Halepte uzun süre kalmış. Arkadaşları var orada. Yola çıkmamızdan bir gece önce annemin eline mektuplar tutuşturdu. Başınız sıkışırsa, bir sorunla karşılaşırsanız onlara gidindedi.

\n

Sabahı zor ettim. Gün ışıyınca atladık bir otobüse. Annem, babam, ben. Doğru Kilis. Oradan Tibil. Sınır kapısı.

\n

Babamla vedalaşıp Suriyeye geçtik. Azez. Pasaportlar, vizeler, anlamadığım bir sürü şey... Sonra yine otobüs. Halepe yollandık.

\n

İşte geldim gidiyorum, şen olasın Halep şehri dizelerini değiştirip mırıldanıyorum boyuna: İşte geldim geliyorum, şen olasın Halep şehri.

\n

Halep nasıl bir yer? diye sordum anneme. Daha önce babamla gitmişler. Antepten büyük mü?

\n

Antepin yanında köy gibi kalır.

\n

Ne köyü!.. Koskoca bir kent çıktı karşıma. Anneme baktım. Güldü annem. Saçlarımı okşadı.

\n

***

\n

Babamın adresini verdiği bir otele attık kapağı. Sonra sokağa. Öğle olmuş. Karnımız aç. Lokanta bakınıyoruz. Türkçe bilmeyen neredeyse yok. Bir kebapçı bulduk. Gelsin iki patlıcan kebabı. Yanında on kişiye yetecek yeşillik. Bir kebapla zaten üç olmasa bile iki kişi tıka basa doyar.

\n

Borcumuzu soruyoruz. Kebapçı parmaklarını açıp gösteriyor: Beş lira.

\n

Antepten ucuz.

\n

Ne yapalım şimdi? dedi annem.

\n

Bende yanıt hazır: Sinemaya gidelim.

\n

Annem zaten bekliyordu bu yanıtı. Sen seç dedi.

\n

Bütün sinemalarda Arap ülkelerinin filmleri. Bir afişte Beşare Vakim gözüme ilişti. O dönem Mısır sinemasının Vahi Özü.

\n

Buna girelimdedim.

\n

Aldık biletlerimizi, balkona kurulduk. Işıklar söndü. Perde yavaş yavaş açılırken herkes ayağa kalktı. Ne oluyor?dememe kalmadan perdede Suriye bayrağı. Ulusal marş.

\n

Marş bitti. Film başladı. Arapça elbet. Şarkılar da. Sıkıldım. Nerede bizde oynatılan Mısır filmleri!.. Sadettin Kaynakın şarkılarıyla...

\n

***

\n

Öğleden sonra ve ertesi gün kenti dolaştık. Hava sıcak mı sıcak. Ufak tefek bir şeyler aldı annem. Eski yapılar, çarşılar o yaşta bile etkiledi beni.

\n

Halepin şimdi neredeyse yerle bir olmasına, şenliğinin yerinde yeller esmesine en çok üzülenlerden biri benim herhalde.

\n

***

\n

Halepten sonra Hama, Humus, Şam... Oradan Lübnan. Beyrut.

\n

Beyrutta da sinemaya gittik. Ama akıllanmıştım artık. Bir Hollywood filmi seçtim. Arapça ama olsun. Orada da ulusal marş çaldılar filmden önce. Ama seyircilerin yarısı ayakta durmaktan sıkılıp marş bitmeden koltuğuna çöktü.

\n

Olacak iş değil!..

\n

Naylon yeni yeni yayılıyordu dünyaya. Türkiyeye de adım atmak üzereydi. Beyrutta bulunca bana, kardeşlerime, babama naylon gömlekler aldık. Anneme, arkadaşlarına da çorap.

\n

Dönüşte, Suriye gümrüğünde hepsi didiklenecek, alıkonmak istenecek, ama sevimli bir gümrük memurunun (ve annemin çaktırmadan uzattığı paranın) sayesinde ambalajlarından çıkarılıp sanki kullanılmış gibi yeniden bavullarımıza konulacaktı.

\n

***

\n

Ertesi yıl yine gidecektik Suriyeye. Daha uzun kalmak üzere. Bu kez öğleden sonra yola çıktık. Halepe akşamüstü vardık. Aynı oteli bulduk. Yemek bile yemeden uzandık yataklarımıza, ertesi gün neler yapacağımızı konuşarak uykuya daldık.

\n

Sabahın köründe bir şamatayla uyandık. Bandolar, marşlar, tank sesleri.

\n

O gece ihtilal olmuş meğer. Edip Çiçekli hükümeti devirip idareyi ele almış. Radyoda Suriyelilerin Hasan Mutlucanı gümbür gümbür marşlar söylüyor.

\n

Ne edelim, kös kös döndük Antepe.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları