Yani inadına mı yapıyorsunuz, bilmiyorum Meclis Başkanı Mustafa Şentop Meclis’in şeref holünde eski ve yeni milletvekillerini toplayıp iftar yapıyor. En az yirmi kişinin oturduğu yuvarlak masalarda, iftariyelikler, şerbetler, ardından ara sıcaklar, ardından et ya da balık, ana yemek, ardından tatlı, ardından Türk kahvesi, çay.
Afiyet olsun gözümüz yok ama gönlümüz rahat değil. Çünkü tam şuramda, kalbim sıkışıyor ve mendil satan iki küçük çocuğun, nasıl olmuşsa olmuş, alanın yan tarafındaki korkulukların yanına gelmiş, iftariyeliklere, kızarmış ete, mis gibi pastırmalı böreklere yutkunarak bakışını görüyorum. Yahu siz nesiniz? Meclis başkanı, sonuçta kendi kesenizden değil, okul, fabrika, yurt yapılması için bizim vergilerimizle biriken devlet bütçesinden bu hovardalığı yapıyorsunuz. Evet, hovardasınız ama bu hovardalığı benim paramla yapıyorsunuz. Bir söz vardır halk arasında neyse söylemeyeceğim, anlayan anlar. Siz de anlarsınız. Yurttaşlarının oruç açacak dört tane zeytin ve bir pideyi almakta zorlandığı bir ülkede nedir bu kendine bonkörlük!
Tek eksiğiniz misafirlere “diş parası olarak yarım altın” vermemişsiniz. Ayıp etmişsiniz, belki de Saray’ın sahibi bu konuda size bir uyarı yapmıştır: “Diş parası sadece benim davetlerimde verilebilir” diye.
Fakat bu hovardalığı yaparken, belli ki, dikkatiniz dağılmış, çünkü hiçbir aklı başında iktidar yolsuzlukların tek tek açıklandığı bu zamanda böyle hovardalıklar yapmamalıdır. Çünkü biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar!
Sizi muhteşem iftarınızla bırakıp, bir kadın olarak, bir anne olarak yüreğimi sıkıştıran başka konulara geçelim. İktidar eliyle bireysel silahlanmanın teşvik edildiği bu zamanda, nisan ayı içinde, yani 30 günde tam 34 kadın öldürülmüş. Öldürülen kadınların 7 tanesi devletten korunmalarını talep etmiş. Bu korunma meselesinde de bir tuhaflık var, biraz bundan söz etmek istiyorum. Koruma verilen kadınlar, korumanın yemek ve yol parasını karşılamak zorundaymışlar. Yani kadın zaten mağdur, çok parası da yok ama emir büyük yerden; vereceksin! Kadınları sevmediğiniz öylesine belli ki, ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Zaten bu korumalar da kadını koruyamıyor. Silahını, bıçağını çeken karısını, sevgilisini öldürüyor ve dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak savunmalar yapıyorlar: “Sevdiğim için öldürdüm”, “Benimle yeniden birlikte olmadığı için öldürdüm”, “Onuruma dokundu öldürdüm”, “Şeytana uydum öldürdüm”. Say saya bildiğin kadar, mazeretten bol ne var. Peki ya hâkimler, şimdi şu hâkim indirimden söz etmenin tam zamanı. Türk Ceza Kanunu’nda insan öldürmenin cezası belli. Amma velakin işte tam burada hâkimler tarafından uygulanan bir iyi hal indirimi söz konusu. Hâkimler de bu indirimleri bol keseden uyguluyorlar. Memlekette kadın öldürmek neredeyse suç değil, çocuklara tecavüz etmek suç değil, yolsuzluk yapmak suç değil ama bu yazıda olduğu gibi gerçekleri söylemek suç!
Vallahi doğru konuşuyorum, bir örnek, birileri oturmuş benim yazılarımı gözden geçirmiş ve dört yıl önce Cizre’de bir sağlıkçının keskin nişancı tarafından vurulduğunu anlattığım bir yazımı bulup, “Terör örgütü propagandası yapmak”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” iddiasıyla beni basın savcılığına ihbar etmiş. Tabii hemen soruşturmaya çağrıldım. Paşa paşa gittim bakalım ne olacak?
Şimdi Meclis Başkanı, sayın hâkimler bana kızabilirler, kızsınlar da! Bu arada bir arkadaşım önemli bir kitaptan söz etti, Amerikalı bir yazarın, Prof. Martha Stout’nun “Yanı Başınızdaki Sosyopat” adlı bu kitabında dünyada oldukça önemli bir miktar insanın doğuştan sosyopat (anti-sosyal kişilik bozukluğu) olduğundan söz ediyor. Sosyopatlar (genetik olarak) insana ait en önemli şeyden, duygudan yoksun olarak doğuyorlarmış. Asla acı duymuyorlarmış, merhamet onlardan çok uzakmış, asla üzülmüyorlar, asla paylaşma duyguları yok ve sevmeyi bilmiyorlar. Bu ara bu konuda epey malzeme biriktirdim, basit bir örnek, intihar etmek için apartmanın damına çıkan bir insana “atla, atla” diye bağırmak ve alkış tutmak bir sosyopat davranışıymış. Çok örnek var ama yazmıyorum, çünkü birileri durup dururken gocunabilir. Şimdilik kısadan hisse.
Biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar!
Yazarın Son Yazıları
Sevgili okurlarım sevdiğim tahta heykeller diyarı Değirmendere’ye taşındığımdan beri dostlarım, okurlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar.
Sevgili okurlarım, son yazdıklarıma bir göz gezdirdim.
Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.
Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?
Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.
Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”
Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.
Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.
Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.
Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.
Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.
Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.
Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.
Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.
Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.
Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.
Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.
Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.
Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.
Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.
Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.
Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.
Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.
Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.
Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.
Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.
Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.
Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.
Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.
Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.
Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!
Boykotun sessiz çığlığı
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar
Hep birlikte haykırıyoruz: ‘O gün bugündür!’
Cihatçılar Alevileri ve muhalifleri öldürürken...