Meriç Velidedeoğlu

‘Devlet dili’

31 Mayıs 2019 Cuma

“Devlet Dili; başta yönetim (idare) olmak üzere- bu bağlamda yer yer olan- hukukta, eğitimde, ticarette, ayrıca gerek sözlü, gerekse yazılı iletişimde, devletin kullandığı ‘dil’dir!” diyerek kısaca ortaya konuyor.
Ve bu dili kullanan görevliye de, “Devlet Adamı” deniyor ki, bu kavram “900 yıl” önce yazılan ünlü “Kutadgu Bilig”de (Kutsal Bilgiler) de yer alır.
Dolaysiyle yüzyıllardır devlet yönetiminde görev alanların, dillerinin ucuna gelen her sözü öyle uluorta söylemeleri, “devlet adabı”na uygun düşmediği bilinir.
Örneğin, kızdığın yurttaşına “Ulan İsrail dölü!” diye bağıramazsın... Ya da derdini, şikâyetini anlatan, dile getiren yurttaşa da “Ananı al da git!” diyemezsin...
Bilmem ki anımsadınız mı değerli dostlar, Erdoğan’ın, “Başbakan” olarak görevini sürdürürken kullandığı bu sözleri?
Dahası, kendini tutamayıp bir de tokat atmasını...
Geçen hafta da - Osmanlı Halife Sultan’ının, Cuma Alayı gibi- kıldığı cuma namazından sonra, cami çıkışında basına konuşurken, kendisini dinleyenlerden birinin, “İki diplomam var, ama işsizim!” diye yürekten haykırışına, Erdoğan, “Kocan ne yapıyor” diye sormuştu. (24.05.2019)
Genelde, “karı” ve “koca” sözleri, “Hukuk Dili”nde yer alır, ne ki en çok da, kadınlara özgü kimi toplantılarda dile getirilir, tıpkı Emine Hanım’ın, Hayrünissa Hanım’a, “Ayol kocan ne yapıyor” ya da “Peki, şimdi kocası ne yapıyor” sorularında olduğu gibi...
Öte yanda, Erdoğan’ın “devlet dili”yle en yumuşak (!) seslenişi de “Danıştay”a nasip olmuştu, şöyle: “Silahlı Kuvvetler’de kadınların örtünmesi ile ilgili davada Danıştay Savcısı Türban’ı anayasanın değiştirilmez maddeleri içinde yer alan ‘laiklik’ anlayışına ayrıkı bulunca” Erdoğan dayanamamış, “Sen kimsin ya!” diye haykırmıştı. (Cumhuriyet, 15.12.2018)
Bir “Devlet Dili” var kuşkusuz, ne ki devletin başında bu dili kullanabilecek yeterlikte (ehliyet) bir “Devlet Adamı” olması gerektiği de ortada...
Ve değerli dostlar, “Devlet Dili” bağlamında, bizden kimi örneklere değinmeyi sürdürelim.
Erdoğan, bu yerel seçim sürecini, ilk insan döneminde “Habil” ile Kabil” arasındaki öldüresiye oluşan acımasız savaşıma benzetip “sürecek” diyor. (Cumhuriyet, 28.04.2019)
Ve değerli dostlar, tam da şu sırada “TÜSİAD”ın, Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan,’ın, “Hukukun üstünlüğü ve demokrasi olmadan, ne ekonomi olur, ne de başka bir şey!” demesi üzerine, Erdoğan da, “Günü gelir hesabını sormasını bilirim!” diyerek de “Devlet Dili”nin, “tehdit” boyutunda kullanılmasının, “üzücü” bir örneğini verdi. (17.05.2019)
Ne ki bir türlü sakinleşmeyen Erdoğan, yeni yapılan bir cami açılışında yaptığı konuşmada, “Devlet Dili”ne, yine yeni bir örnek sundu, “Bu işi -yerel seçimleri- hırsızlara bırakmayacağız!” söylemiyle...
Ayrıca, “Doyurduk ama oy vermiyorlar!” şikâyeti, “Devlet Dili”nin, Devlet Başkanı tarafından, olumsuz ve kabaca kullanımının son örneklerinden birini oluşturdu. (gazeteler, 25.05.2019)
Ve değerli dostlar, Erdoğan, bir konuşmasında da, “Şeriata, yani hukuka olan bağlılığı ne derece güçlü tutarsak, geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz!” demişti, böylece, “toplumsal yaşamı” dinsel bağlamdaki kurallarla yönetmeyi içeren, “şeriat” ile “çağdaş laik hukuk düzeni”ni bir arada tutmaya yönelik bir söyleminin, “boşuna bir uğraş olduğunu”, onca danışmanından birinin, Erdoğan’a açıklaması gerekmez mi değerli dostlar? Ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları