Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Quo vadis?’
“İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi”, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği bir kararı tanımamış. (13.10.2020)
İnsan bu durum karşısında o ünlü soruyu sormaktan kendini alamıyor: “Quo vadis?” (Nereye kadar?)
Ne var ki, daha başka olumsuzluklar da yaşıyoruz; Ankara’nın “Başkent” oluşu, “13 Ekim Günü”, yazılı basında hemen hemen yer almadı, “Cumhuriyet” ve “Sözcü” dışında...
Ayrıca görevli, sorumlu kurumlarca tam anlamıyla “kutlandı” da diyemeyiz.
Oysa bir süredir, “Başkent” mi, yoksa “Payitaht” mı diyelim?” sorusu sorulup tartışılıyor; üstelik “Payitaht”ın “Padişahlık tahtının ayağı” anlamına geldiği biliniyor olmasına karşın...
Değerli dostlar Atatürk, Ankara’nın “Başkent” oluşunu “Lozan Antlaşması” imzalanıp uygulandıktan sonra nasıl gerçekleştirildiğini “Nutuk”ta (Söylev) ayrıntılarıyla anlatır.
Artık yeni kurulan devletin başkentini “yasa” ile saptamak gerektiğini vurgular.
Bütün düşüncelerin yeni Türkiye’nin başkentinin Anadolu’da, Ankara kentinin olması gerektiği noktasında toplandığını belirtir.
“Coğrafyasal ve stratejik durumun” en can alıcı önem taşıdığını, devletin başkentini bir gün önce saptayarak iç ve dış kararsızlıklara son vermenin önemini belirtir.
Şöyle de sürdürür: “Başkentin İstanbul olarak kalacağı, ya da Ankara olacağı sorunu üzerinde öten beri içerde ve dışarda kararsızlıklar görülüyordu.
Basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu.
Bu arada, İstanbul’un yeni milletvekillerinden kimileri, Refet Paşa başta olmak üzere, İstanbul’un başkent olarak kalması gerektiğini, kimi örneklere dayanarak, kanıtlamaya çalışıyorlardı.
Ankara’nın gerek iklimi, ulaşım araçları, gelişme olanağı, gerekse kuruluş ve örgütler bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar;
‘İstanbul’un payitaht olması gereklidir ve olacaktır!’ diyorlardı...”
Atatürk’ün bu söylemlere yanıtı şöyledir:
“Bu sözlere dikkat edilirse, bizim devlet merkezi teriminden çıkardığımız anlam ile, bu sözlerde payitaht deyimini kullananların görüşleri arasında bir ayrım görmemek olanaksızdır.
Bundan dolayı, başkent seçiminde daha önceden verilmiş kararımızı resmi olarak ve yasa ile saptamak gerekti.
Böylece ‘payitaht’ teriminin de yeni Türkiye’nin Devleti’nde yeri kalmadığı belirtilmiş olacaktı.
Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, ‘9 Ekim 1923’ günlü tek maddelik yasa önerisini Meclis’e sundu. Altında daha on dört (14) kadar kişinin imzası olan bu yasa önerisi 13 Ekim 1923 günü, uzun görüşme ve tartışmalardan sonra, pek büyük bir çoğunlukla kabul edildi.
Yasa maddesi şudur: Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara şehridir!”
Değerli dostlar, “Payitahtçılar”, “97” yıl önce nasıl başarı kazanamamışlarsa, günümüzde de kazanamayacaklardır!
Sonsuza değin..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'