Balaban’ın ışıkları
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Balaban’ın ışıkları

17.06.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Nâzım Hikmet’in “İşte seyreyle gözüm hüne­rini” dediği ressam İb­rahim Balaban, “Şair Baba ve Damdakiler”in İbram Ali’si delikanlı ruhunu ve umudu­nu hiç terk etmeden geldi geçti bu dünyadan. En azın­dan ben onu hep böyle hatır­lıyorum.
Resimlerini zaten bilip hay­ran olduğum Balaban’ın ce­zaevi yaşamını, 12 Mart dö­neminde kendim de ceza­evindeyken öğrenmiştim. “Şair Baba ve Damdakiler”i Sağmalcılar’da okumuş, elimden bırakamamıştım. Neredeyse 40 yıl sonra bu kitaptan yapılmış bir oyun­laştırmayı Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye ko­yacağımı, Balaban’ın da tüm ailesiyle birlikte oyunu izle­meye geleceğini hayal bile edemezdim herhalde…

Kerbela
Balaban ile ilk yüz yüze ta­nışmam ise sanırım TÜYAP Kitap Fuarı’nda, 90’lı yıllar­da oldu. İlhan Selçuk tanış­tırmıştı bizi. Hayranı olduğum ressamlar, Nuri İyem, Av­ni Arbaş, Abidin Dino da ora­daydı. 2008’den sonra, en az üç dört yıl sık sık görüştük. “İbram Ali”nin çocuk gözle­rindeki heyecanı; yaptıklarını, yapmak istediklerini, projele­rini anlatırken yaşadığı coş­kuyu hiç unutmuyorum.
2009’da “Kerbela”yı sah­neye koyuyordum. O sezon Devlet Tiyatroları’nın 60. yı­lıydı, Genel Müdür Lemi Bil­gin de sahnelenen oyunla­rın afişlerini ressamlarımız­dan istemek gibi güzel bir fi­kir geliştirmişti. Lemi Bey, “Kerbela” afişi için kimi dü­şündüğümü sorduğun­da, hiç duraksamadan “Ba­laban” dedim. “Kerbela” oyun olarak çok ses getirdi, çok başarılı bir iş oldu, ama Balaban’ın “Kerbela” afişi de oyunu bütünleyen bam­başka bir zenginlikti.

Şair Baba ve Damdakiler
Sonra 2010 yılına geldik. 17 Kasım 2010. Vaktiyle şöy­le not düşmüşüm o güne: “Kişisel tarihimin en unutul­maz günlerinden biri… An­kara Çayyolu Cüneyt Gök­çer Sahnesi’ndeyiz. En son sahneye koyduğum ve ko­reografisini de hazırladı­ğım oyun olan ‘Şair Baba ve Damdakiler’in prömiyerinde­yiz. Birinci sırada 8 kişilik bir aile oturuyor: Resim sana­tımızın önemli köşetaşların­dan İbrahim Balaban, oğulla­rıyla, kızıyla, torunlarıyla, ha­yat arkadaşıyla birlikte Bur­sa Cezaevi’nden, ‘Şair Ba­ba’sıyla, Nâzım Hikmet’le ge­çirdiği mapusluk yıllarından sahneye süzülenleri izliyor.”
Unutulmaz bir gündü ger­çekten. Balaban oyundan önce sohbet ederken çok içi­me dokunan bir anısını pay­laşmıştı: Bugüne göre söyler­sek, yaklaşık 40-45 yıl önce köyüne gitmiş. “Şair Baba ve Damdakiler”in önemli kah­ramanlarından, onu hapiste çok kollamış arkadaşı “Pıtır”ı bulmuş. Birlikte, “ayıngacılık” yaparken, yani kenevir yetiş­tirirken yakalandıkları in gi­bi mağaraya gitmişler. Ora­da oturup geçmişi yâd eder­lerken, Balaban yaşadıkları­nı kitaplaştırdığını, bunun bir gün belki sinema belki de ti­yatro yapılacağını söyleyince, “Pıtır”ın gözünden sicim gibi yaş inmeye başlamış.
O gün oyunu izlerken, “Pı­tır”, “İlez”, “Yanık Veli”, “Na­mazcı Cavit”, “Asri Yusuf”, “Karaborsacı Zeki Bey”, “Be­ethoven Hasan” ve tabii “Şa­ir Baba” da Balaban ailesiy­le birlikte oturuyorlarmış gibi gelmişti bana.
Balaban resimlerinin çe­şitli dönemlerinin derlendi­ği “Balaban. Yaşantının İz­düşümü” adlı albümü açtığı­nızda, Balaban’ın el yazısıyla basılmış “Manifesto” ile kar­şılaşıyorsunuz. Beşinci mad­dede şöyle demiş usta res­sam: “Ben boyaları açık, ko­yu leke endişesiyle değil, fi­gürlerimin özünde çakmakla­şan ışığı yakmak için kullanı­yorum.”
Bence Balaban’ı en gü­zel anlatan cümlelerden bi­ri bu. O 98’lik delikanlı, Nâzım’ın dizeleriyle, “on yıl yatıp umudunu kaybetmedi­ği mapus”tan sonra girdiği yolda milim sapmadan yürü­dü; bütün ömrünü de, resim­lerindeki boyalar gibi, ken­di özünde çakmaklaşan ışı­ğı yakmak için kullandı, bun­da çok az kişinin yapabilece­ği kadar başarılı oldu.
O güzel ışıkların içinde yat sevgili Balaban, uğur­lar olsun.

Yazarın Son Yazıları

Uzun bir macera: ‘Faust’

Sevgili İlhan Selçuk 2004’te bir dergi kataloğu armağan etmişti. Değerli ressamımız Bilge Alkor’un kargalarıyla böyle tanıştım. Daha sonra tanışıklık, “Meleklerin ve Şeytanların Aynası” (2011) ile derinleşti. Uzunca bir süredir başucumda duran, dönüp dönüp baktığım, sonra “Belki bir gün” diyerek tekrar kenara koyduğum “Faust”, Alkor’un imge dünyasıyla farklı bir boyuta taşınmıştı.

Devamını Oku
08.12.2025
İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024