İyimserlik önyargısı
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

İyimserlik önyargısı

12.05.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

İnsanlık doludizgin felaketlere doğru ilerlerken bunların farkına varmayabiliyor. Gelecekle ilgili pembe düşler kurmasa da bazen tehlikeleri sezse de bunların bir şekilde hallolacağı kanaati ağır basabiliyor. 

Bunun en göze batan iki örneği, 20. yüzyılda yaşanan iki korkunç boğazlaşmanın, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının öncesinde özellikle Batı’da gözlemlenen manzaralardır. 

Birinci Dünya Savaşı’nın tarihin ilk topyekûn savaşı, ilk büyük kırımı olabileceğini çok az kişi öngörebilmiş, onların sesi de genel gürültü içinde pek duyulmamış, savaş çıksa bile çok sınırlı bir alanda ve birkaç ay içinde biteceği görüşü kamuoyuna egemen olmuştur. 

İkinci Dünya Savaşı öncesinde de Hitler’in başında olduğu Nazi Almanya’sının adım adım yürüyüşü de benzer bir “Bir şey olmaz” tavrıyla, tehlike karşısındaki devekuşu gibi başını kuma gömerek karşılanmıştır. 

‘HİÇBİR ZAMAN TAM ANLAŞILAMADI…’

Gerek tarih kitapları gerekse filmler ve belgeseller bu aymazlık, bu hem fark edip hem fark edememe, inanmak istememe hali hakkında ibret verici örneklerle doludur. 

Ünlü Alman yönetmen Michael Hanecke’nin 2009’da çektiği çok ödüllü filmi “Beyaz Kurdele”, 1913 Almanya’sında bir köyde yaşanan tuhaf ve ürkütücü kazalardan yola çıkar. Filmde anlatılan küçük köy topluluğu yaşanan bu kazalara rağmen her şeyin yolunda olduğuna kendini inandırmaktadır. 

Öykü, filmde gerçeğin kısmen de olsa farkına varabilen tek kişi olan genç ve masum öğretmenin, aradan yıllar geçtikten sonra, ömrünün sonuna doğru yaşananları hatırlamasıyla başlar: “1913’te o köyde yaşanan olaylar hiçbir zaman tam anlaşılamadı” cümlesi, filmin öyküsü içinde “o köye” gönderme yaparken daha genel anlamda tüm insanlığa yönelik bir uyarı niteliği de taşır. 

Artık göz göre göre geliyorum diyen felaketler (sadece savaş, faşizm vb. değil, ekolojik yıkım, türlerin yok olması gibi ufukta beliren doğal felaket tehditleri) karşısında insanlığın bir türlü değiştiremediği bu “Bir şey olmaz”, “Her şey yolunda” tavrı hakkında düşünürken karşıma sonra okurum diye bir köşeye ayırdığım bir “Herkese Bilim Teknoloji” sayısı çıktı. 

UNUTKANLIK VE İYİMSERLİK

5 Aralık 2024 tarihli sayıda Batuhan Sarıcan’ın kaleme aldığı “Tehdit Büyük... Kötümserlik ve İyimserlik Çarpışıyor” başlıklı yazıda, Putin’in Ukrayna’ya yönelik nükleer tehditleri, bazı ülkelerde bu tehdide karşı alınmaya başlanan önlemler değerlendirilirken şöyle deniyor: “Buna karşın bazıları nükleer savaş ihtimaline iyimser yönden bakarak nükleer savaş hazırlığı yapmanın gereksiz olduğunu düşünüyor. (...) Edge Hill Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Geoff Beattie’ye göre bunun dayanağı ‘iyimserlik önyargısı’. Bir çalışmaya göre, insanların yaklaşık yüzde 80’i iyimserlik önyargısına kapılmış durumda.” 

“Bir şey olmaz” tavrı dediğim olgunun bilimsel literatürde “iyimserlik önyargısı” olarak adlandırıldığını ve araştırmalara konu olduğunu öğrenmek yeni bir bilgi oldu benim için. Bu arada söz konusu olgu çarpıcı bir paradoksu da içeriyor. Araştırmayı yapan Prof. Beattie iyimserliğin günlük hayattaki olumlu etkilerini şöyle açıklıyor: “İyimserler daha uzun yaşıyor. (...) İyimserlerin bağışıklık sistemi daha iyi çalışıyor. İyimserlik hali bu faydaları gelecekle ilgili stres ve kaygıyı azaltarak sağlıyor.” 

Bireysel düzeyde böyle olumlu etkileri olabilen “iyimserlik önyargısı”nın genel toplumsal anlamda bakıldığında, tehlikeleri görmezden gelmeye yol açması ise ciddi bir paradoks. Prof. Beattie gözü kapalı iyimserliğin dezavantajını şu sözlerle açıklıyor: “Söz konusu iyimserlik hali, insanların uyarı işaretlerini fark etmemesine neden olabilir.” 

Bu “iyimserlik önyargısı”nın önemli nedenlerinden birinin çabuk unutma yeteneğimiz olduğu da düşünülebilir. Öyle ya, geçmişten yeterince ders çıkarılsa, tarih türlü şekilli biçimlerde tekerrür edebilir miydi?

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024