Ahmet Cemal’i hatırlamak...
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

29.07.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

1 Ağustos’ta yazar, çevirmen, değerli kültür ve sanat insanı, tiyatro düşünürü Ahmet Cemal’i yitirişimizin yedinci yılı olacak. Ahmet Cemal’i yeri doldurulmaz bir değer haline getiren bu vasıflarının yanında çok önemli bir özelliği de eğitmenliği, gençlere ve eğitime verdiği önem, daha genel bir bakışla söyleyecek olursak, eğitimin bu cumhuriyetin harcında tuttuğu yer hakkındaki farkındalığıydı. 

KÖY ENSTİTÜLERİ

Cumhuriyet Devrimlerinden bu yana, devrimcilerle bu devrimi tüm kazanımlarıyla birlikte ortadan kaldırmak isteyenlerin karşı karşıya geldikleri en önemli çatışma alanlarından biri her zaman eğitim oldu; bu asla bir rastlantı değildi. Bugün milli eğitim alanında yaşanan son derece kaygı verici gelişmelerin kökleri de aslında epey geriye, Köy Enstitüleri dönemine kadar uzanmaktadır. 1940’ta Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde açılan Köy Enstitüleri çok geçmeden, Cumhuriyetin eğitim seferberliğinin Anadolu’nun her köşesine, köylere dek yayılmasından rahatsız olan gericilerin hedefi haline geldi. Önce CHP döneminde, Hasan  li Yücel görevden ayrıldıktan sonra, 1946’da ilk darbeyi yediler. Köy Enstitüleri kapatılmaya, Köy Öğretmen Okullarına dönüştürülmeye başladı. 1947’de de Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek için kurulmuş Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı. 1946 seçimlerinden sarsılarak çıkan CHP iktidarı, çareyi eğitim alanında da karşıdevrimin taleplerine kulak vermekte, “normalleşmekte” bulacağını sanmıştı. Yanıldıklarını 1950 seçimlerinde anladılar. Köy Enstitülerinin dönüştürüldüğü Köy Öğretmen Okulları da DP döneminde, 1954’te tamamen kapatıldılar. Yani tam 70 yıl önce, çağdaşlaşma mücadelesinde sonuçları bugüne kadar uzanan önemli bir yenilgi yaşandı. 

EĞİTİM SEFERBERLİĞİ

Eğitim alanına ayrı bir önem veren Ahmet Cemal, “Cumhuriyet” gazetesinde 10 Ağustos 2012’de çıkan “Düşünen Tohum, Konuşan Toprak” başlıklı yazısında bu çatışmanın hangi zeminde yaşandığı ve nasıl sonuçlandığı, nelerin yitirildiğiyle ilgili çarpıcı tespitler yapmıştı. 

Başlığını Köy Enstitüleri ile ilgili bir serginin adından alan yazısında resmen 1940 yılında açılan Köy Enstitülerinin tohumlarının daha önce, “Milli Mücadele’nin belki de en bunalımlı” döneminde atıldığını vurgulayan Ahmet Cemal şöyle diyordu: “1921 Temmuz’unda Ankara’da Maarif Kongresi toplanır. O sırada Yunan ordusu Ankara’ya yaklaşmaktadır. Kent boşaltılmaktadır. İşte böyle bir kentte, Anadolu’nun dört bir yanından gelen öğretmenlerin katılımıyla eğitimi konu alan bir kongre toplanır. Açılış konuşmasını da Mustafa Kemal Atatürk yapar. O gün Mustafa Kemal silahlı ordularının değil, fakat bir başka ordunun, ‘eğitim ordusu’nun başındadır.” 

Genç Cumhuriyet devletinin bir ütopyanın eseri olduğunu ifade eden Ahmet Cemal, bu düşün hayata geçirilmesinin sıradan programlarla değil ancak bir başka milli mücadele ile bir eğitim seferberliğiyle mümkün olduğunun altını çizer: “1940 yılında açılan Köy Enstitüleri bu seferberliğin odak noktalarıdır. 1940-1954 arası bu kurumlarda olup bitenler ise yakın kültür tarihimizde (…) ne yazık ki bir daha yaşanamamış bir uygarlaşma döneminin destanıdır.” 

VAZGEÇTİĞİMİZ ÖYKÜLER

Sevgili Ahmet Cemal’in de dediği gibi içinde yaşadığımız günlerde, “dün”lerin öyküleri sadece birer tarihsel gerçeklik olarak değil, o öykülerden vazgeçmekle neleri yitirdiğimizin anlaşılması bakımından da önem taşıyorlar. 

Bugün eğitimde ve Cumhuriyetin tüm kurumsal alanlarında gelinen noktanın sadece seçim yenilgilerinden kaynaklanmadığı, dolayısıyla sadece seçim zaferleriyle de halledilemeyeceği, altta çok daha belirleyici bir mücadelenin süregeldiği gerçeği ihmal edilirse zemin kaymasının önüne geçilemez. Asıl sorun da budur zaten. 

Erken ölümünün yedinci yılında sevgiyle ve saygıyla andığım Ahmet Cemal’in zemin kaymasına itirazı hep baki kaldı, bu kaymaya karşı lobilerin, kayırmacılıkların, siyasal dayatmacılıkların dışında kalarak elinden geldiğince, öğrencileriyle birlikte emek vererek alternatif alanlar üretmeye çabaladı. Bu çabadan alınacak çok ders var.

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024