31 Mart seçimleri ve sonrasında yenilenen İstanbul seçimi sonucunda CHP’nin Türkiye’nin önemli metropollerinde iktidar olması, gerek parti içinde gerekse parti dışında nasıl bir belediyecilik anlayışı sergileneceği konusunu gündeme taşıdı. AKP iktidarı, merkezi iktidarın kendilerinde olması ve Ankara ile İstanbul gibi iki büyük metropolün belediye meclislerindeki sayısal üstünlüğüne güvenerek “CHP’li belediyelerin kısa sürede cilalarının döküleceğine” bel bağlarken, CHP cenahında ise sağın yarattığı hayali bir 89 sendromuna kapılmanın telaşı ve kaygısı gözleniyor. Bu amaçla belediye başkanları Afyon’da kampa alındı. CHP’li belediyelerin nasıl bir yerel yönetim anlayışı ve nasıl bir yönetim kadrosu ile çalışmaları gerektiği üzerine fikir alışverişinde bulunacakları bu toplantıdan çıkacak sonuçları göreceğiz.
CHP’nin 94’teki yerel seçimlerdeki hezimeti bir daha yaşamamak için yoğurdu üfleyerek yemek istemesi anlaşılabilir bir durum. Ancak 1994 seçimlerindeki hezimeti sadece yerel yönetimlerin performansına bağlamak ve CHP’nin merkezi iktidardaki başarısızlığının payını gözardı etmek, çok büyük bir haksızlık olduğu gibi reel politiğe de aykırı. O dönem devletin terörle mücadelede hukukun dışına çıkması, faili meçhullerin, köy boşaltmaların yaşandığı, enflasyonun yüzde 149 olduğu, doların bir günde yüzde 14 değer kazandığı, Vehbi Koç ve Sabancı’nın bile dönemin Başbakanı Demirel’e “ekonomide olağanüstü hal ilan ederek ekonomiye el koymasını” istediği, sonradan CHP adını alacak SHP’den 6 kürt milletvekilinin sudan bir sebeple ihraç edilmesi sonucunda içinden bir Kürt partisi doğurduğu, önce HEP, sonradan DEP adını alan bu partinin seçilmiş milletvekillerinin mecliste derdest edilip hapse tıkıldığı, Özal’ın ölümüyle Başbakan Demirel’in Cumhurbaşkanı, Başbakanlık koltuğuna da Çiller’in oturmasından sonra kamu kaynaklarının talan edilmesi ve yolsuzlukların ayyuka çıkmasının, Sivas Madımak katliamının yaşanması gibi olayların partinin oylarının düşmesinde hiç mi payı olmamıştır?
Hadi İstanbul’da İSKİ yolsuzluğu oyları etkiledi diyelim, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da, Mersin’deki seçmen de mi İSKİ olayı nedeniyle oylarını esirgedi?
Her dönemde, her kurumda, her ilde, insanın olduğu her yönetimde yolsuzluk olmuştur. Önemli olan bunu minimuma indirmektir. ANAP ve AKP döneminin yolsuzluklarını sıralayacak olsak burdan Mars’a yol olur. Galiba sosyal demokrat belediyelerin kusuru, kendi içindeki yolsuzlukları savcılıklara ihbar etmek ve bürokratlarını görevden almak olsa gerek. 1973’te Ahmet İsvan, Yapı Konrol Müdürlüğü’nde görevli bir mühendisini, Sözen de genel müdürünü savcılığa vererek olayın üstünü kapatma yoluna gitmemişti. Bizim toplumumuzda sağ partilerin yaptığı yolsuzlukları “çalıyorlar ama çalışıyorlar da” diye anlayışla karşılayan seçmen, CHP iktidarında yolsuzluk söz konusu olunca tepki vermekte haklıdır. Ancak 89 belediyeciliğini, onca üretimine rağmen sadece kendisi tarafından üzeri örtülmeyen ve gereği yapılan bir yolsuzluğun gölgesinde bırakmak da üzücüdür.
1973-1980 yılları ile 1989-1994 yılları arasında CHP belediyelerinin yerel yönetim anlayışı, bırakın küçümsemeyi örnek alınası bir belediyeciliktir. 1973’te İstanbul’da Ahmet İsvan, Ankara’da Vedat Dalokay, Adana’da Selahattin Çolak, İzmir’de İhsan Alyanak, İzmit’te Erol Köse “toplumcu ve halkçı” belediyecilik anlayışının öyle güzel örneklerini vermiştir ki, 1977’te bu başkanların bazıları parti içi yarışta önseçim tezgâhına kurban gitseler de onların başarıları sonucu 1977’de CHP yerel yönetimlerde oylarını daha da artırarak iktidara gelmiştir.
Bu dönemde üstelik belediyelerin mali açıdan merkezi idareye bağımlı olmasına rağmen, bugün AKP’lilerin “Metrobüs” dediği projeyi “Tercihli Yol” adıyla uygulamaya geçiren, Halk Ekmek fabrikalarını, tanzim satış mağazalarını kuran, Batıkent projesinin temellerini atan, 1989’da Ankara’da Dikmen Vadisi, Portakal Çiçeği Vadisi, metronun temelinin atılması, İstanbul’da metronun sinyalizasyonu hariç her işleminin tamamlanması, su sorununu çözüm için Sazlıdere Barajı ve beş regülatörün kurulması, İstiklal Caddesi, Kumkapı, Samatya, Pendik, Ortaköy ve Galata Kulesi meydanlarının yayalaştırılması, ilk biyolojik arıtmanın ve katı atık istasyonunun yapılması, Kazlıçeşme’nin Tuzla’ya taşınması, Sarayburnu’ndan Yeşilköy’e, Kadıköy’den Maltepe’ye sahil şeridinin yeşillendirilmesi, İstanbul’un ilk kongre merkezi Lütfü Kırdar’ın yapılması, belediye sosyal tesislerinin inşaası bu dönemde yapılmıştır.
Kadroları ise bütün partilerden daha zengindir. Raylı sistem, denizcilik işletmeleri, ulaşım planlama, içme suyu ve kanalizasyon konularında Türkiye’nin en büyük uzmanları CHP kadroları içinde yetişmiştir. Arayıp bulmak da yeni belediye başkanlarına düşüyor.
CHP’li belediyelerin muhtaç olduğu kudret
Yazarın Son Yazıları
Eski Türkiye’de bir yılda yaşayacağımız olaylar silsilesini bir haftada yaşadık.
Son günlerin siyasi atmosferinde yaşanan krizlerin neredeyse tamamı iç ve dış siyasi aktörlerin belagatın şehvetine kendini kaptırmasından ötürüdür.
İmralı görüşmesinden önce Öcalan’a gidecek heyet, medyada ve kamuoyunda temsil heyeti ya da eski deyimle Heyet-i Temsiliye muamelesi görüyordu.
Hem de ne yanma.
Siz bakmayın enflasyonun yüzde 60’larda seyretmesine.
Yeni dönemin casuslarıyla kıyaslandığında eski casuslara acımamak elde değil.
Sonunda bu da oldu.
Baş döndürücü hızla gelişen olaylar karşısında herkes birbirine soruyor “Neler oluyor” diye.
İktidar kanadına ve yandaş medyaya göre masadayız.
Öyle böyle değil bayağı iyi verdik.
Aynı suda ikinci kez yıkanmak sadece bizim sosyal demokratlara özgü bir durum herhalde.
Hayda Celal de kim yahu?
Anlaşıldı AKP iktidarı Unesco Dünya Mirası Listesi’ne aldığı Kapadokya’yı bitirmeye ant içmiş.
Rahmetli Kamil Sönmez, “Sen bu yaylaları yaylayamazsun” türküsünün ikinci kuplesini kendine özgü Karadeniz ağzıyla şöyle okurdu...
Bizim muhalif mahalle bir âlem.
Kurulmak istenen yeni dünya düzeninin her zamanki gibi ilk uygulama bölgesi, bizim de içinde olduğumuz Ortadoğu olacağı artık kuşku götürmeyecek kadar aşikâr.
Yeter artık; gerçekten yeter. Askerler sizin stres topunuz ya da esiriniz değil, devlete emanet edilmiş ana kuzularıdır.
Buna eminim ama kanıtlayamam. Son bir yılda yaşadıklarımızı başka türlü anlamlandırmak mümkün değil zira.
Eserinizle övünün. Güneyimizde ikinci bir Lübnan yarattığınız için ne kadar övünseniz az.
Aslında tam öyle değil. Konuşan onun adına, avukatlığını da üstlenen kızı Defne Soyer...
Sonucuna da katlanırsın. Evet, babalar gibi sattılar faturasını da toplum olarak biz ödüyoruz...
Sağ iktidarların en bildik söylemidir kendisini eleştirenleri “vatan haini” ilan etmek.
İlhan abinin yazılarında sıkça kullandığı “Akıl gel başıma takıl” sözü...
Bizde değil canım; Amerika’da. Trump’ın öngörülmez, çılgın ve zikzak politikaları devam ederse Amerikan müesses nizamını ayakta tutanlar darbe yapabilir.
İzmir Belediyesi işçilerinin başlattığı grev bir hafta sürdü. Bitmeyen grev yoktur zaten.
İktidar haftalardır yeni infaz düzenlemesi ile ilgili, “Bayramdan önce cezaevleri boşalacak” umudunu pompaladı.
“Terörsüz Türkiye” şiarıyla yola çıkan ve PKK ile masaya oturan AKP iktidarı, bu kesime şirinlik yapmak için tarihteki katliam ortaklığına vurgu yapması akıllara ziyan bir anlayış.
Ne ilginç bir dönemden geçiyoruz. Anlayabilene aşk olsun. Daha iki yıl önce yapılan seçimlerde “Kılıçdaroğlu’nu Kandil destekliyor”, “PKK’liler sayaç okuyacak” diyen Cumhur İttifakı, Kandil’den gelen bildiriyi sevinçle karşıladı.
Multi siyasi teröristlerimiz
FETÖ’den daha tehlikeli örgüt: ATÖ
Vicdan mahkemesi duruşma notları
Biz kasetlerin, el Kıbrıs’ın derdinde
Z kuşağının AKP polisi ve yargısıyla sınavı
Boykot yapılacaksa onu da biz yaparız
Anlamadım gitti!..
Aşk mı, memleket bu haldeyken...
Bana helal sana haram
Sensin mezhepçi
Yaşamak için ekmek ruhumuz için gül de isteriz...
Yeni bir dünya kuruluyor Türkiye de yerini alıyor mu?