Aynı suda ikinci kez yıkanmak sadece bizim sosyal demokratlara özgü bir durum herhalde. Siyasette, geçmişten ders alındığında ve yeni çıkış yolları bulunduğunda başarılı sonuçlar alınır. Ama gel gör ki CHP aynı hataları yapmakta ama farklı sonuçlar beklemektedir.
AKP ile istikşafi görüşmeler ne kadar anlamsız ve beyhude bir çabaydı. Nitekim olmadı. Genel başkan değişikliğinden sonra “normalleşme” adı altında AKP’ye karşı yumuşama politikasına abanıldı. Karşılıklı hediyeler gönderilip alındı. Gelinen nokta ortada.
Madem AKP olmadı o zaman ittifak ortağı MHP ile arasını bozma siyasetine bel bağlandı. Günaşırı Bahçeli’ye övgüler, ziyaretlerle bu iş olacak sanıldı. CHP’nin Bahçeli’ye güzellemeler yaptığı her açıklama ve ziyaret sonrasında karşılığında hakaret dolu cevaplar geldi. Ama yok, CHP inat etti ille Bahçeli’yi yumuşatacak. Şimdi de CHPMHP ittifakı gündeme geldi. CHP’nin eski genel başkanı ve eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in ziyaretinde bu ittifakın konuşulduğu kulislere yayıldı. İttifak önerisinin de Çetin’den gittiği söylendi. Her ne kadar Çetin, “Ben ittifak önermedim, sadece sağlığında yürüyüş yaparken karşılaştığım Alpaslan Türkeş’in ‘Keşke geçmişte CHP-MHP koalisyon kursaydı’ dediğini aktardım” dese de aslında ima yoluyla da olsa ittifak önerisi yapılmış sayılır.
AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybettiği 2015 Haziran seçimlerinden sonra CHP’nin başbakanlık önerisi yaptığında koalisyonu kabul etmeyen MHP şimdi niye CHP ile ittifak yapsın ki...
Peki siyasette zıt kutupta olanlar ittifak yapamaz mı?
Tabii ki yapabilir, neden olmasın. Ama geçmişte CHP değilse bile CHP’nin de genel başkanlığını yapan Ecevit’in DSP’si MHP ile bir ittifak yaptı ve ANAP’la birlikte üçlü bir koalisyon hükümeti kuruldu. Çok zor bir dönemde kurulan bu koalisyon hükümeti ekonomik krizlerle boğuşmuş, 1999 depremini yaşamış ve ABD tarafından BOP’un ilk uygulama sahası Irak’a harekâtının arifesinde görev yapmıştı. IMF reçetesiyle de olsa ekonomik krizden tam çıkılacağı anda dışarıdan ABD güdümündeki Dünya Bankası ve IMF, içeride de MHP lideri Devlet Bahçeli, Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan üçlüsü erken seçimle iktidarı devirmek için harekete geçti. Hiç gereği yokken “erken seçim” diye tutturdular. Sonucunu hepimiz biliyoruz iktidarı oluşturan partiler baraj altı kaldı ve AKP iktidara geldi.
TÜRKEŞ İSTİYORDU ECEVİT REDDETTİ
Ecevit, o günlerde “Bu erken seçim çağrısı nereden çıkı anlamadım” demişti. Aslında bal gibi anlamıştı. Çünkü erken seçim çağrısından bir iki ay önce ABD’ye giden Ecevit, Irak’a birlikte girme önerisini reddettiğinde kendisini devirmek için bir karşı hamle geleceğini bilecek kadar deneyimli bir siyasetçiydi. ABD, bu karşı hamleyi kiminle yapacaktı iç ve dış paydaşlarıyla. Dış paydaşlar IMF ve Dünya Bankası, iç paydaşlar ise Bahçeli, Derviş ve Özkan’dı.
Hikmet Çetin’in anımsattığı Alparslan Türkeş’in “Keşke geçmişte CHP ile MHP koalisyon yapabilseydi” sözü yeni değil. Terörün tırmandığı 1970’li yıllarda bu koalisyon önerisi hem Türkeş’e hem Ecevit’e götürüldü. Bu fikrin babası da Orhan Kabibay’dı. Türkeş, kendisine etirilen bu öneriyi prensipte kabul etmişti. Ancak Ecevit, “Ben bunu Meclis grubuma ve parti yönetimime kabul ettiremem” diyerek reddetmişti.
MHP ile değil belki ama AP ile koalisyon yapılabilseydi belki 12 Eylül’e koşar adım sürüklenmezdi. Ama onu da Demirel istemedi. Olur muydu derseniz ABD buna asla izin vermezdi.
Şimdi MHP ile CHP’nin ittikafına Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek isteyen güçler ancak kendi planlarını onaylamaları halinde izin verir. Gerisi fanteziden başka bir şey değil.