Siz bakmayın enflasyonun yüzde 60’larda seyretmesine. Aslında bedavadan yaşayıp gidiyoruz. Ekmek pahalı, et, yumurta ve süt de. Ama alın teri bedava. Alın terinden daha ucuz şeyler de var bu memlekette. Canlar bedava yahu.
Oturduğumuz bina, bindiğimiz araba, geçtiğimiz köprü kadar bile değeri yok insanlarımızın. Nüfusumuz kalabalık, ondan mı acaba?
Can güvenliği için çıkarılan yasalar on numara beş yıldız. Ama gelin görün ki “Can güvenliği için para harcamaya değmez” mantığı geçerli her alanda.
Bir hava filtresi için kömür madenlerinde yüzlerce canı ölüme göndeririz. Birkaç gün konuşulur sonra unutulur gider.
Havai fişek fabrikası patlar cenazeler yerdeyken mülki erkân fabrika patronuna moral yemeği veririz. Yoksul işçilerin ölümü bir hafta bile konuşulmaz.
Milyon dolarlık dairelerin yapıldığı rezidansın asansörü düşer, onlarca işçi ölür; ailelere birkaç bin lira tazminat ödenir, inşaat bir haftalığına mühürlenir sonra kaldığı yerden devam.
Geceliği 15 bin lira olan otelde yangın sensörleri çalışmaz 78 kişi ölür; oteli denetlemekle görevli kurum yöneticilerinden bir kişi bile istifa etmez.
Şu son haftada yaşananlara ne demeli?
Dilovası’nda parfüm deposunda çıkan yangında 6 işçi can verdi. Fabrikayı denetlemeye giden zabıtlar, kutu kutu parfüm alıp dönmüşler.
Kadın işçilerin acıları taze iken bu kez Azerbaycan’daki zafer kutlamalarından dönen kargo uçağımız Herkül Gürcistan’da düştü ve 20 askerimiz şehit düştü. Anında sosyal medyada iddialar havada uçuştu. Kimi iyi niyetli kimi kötü niyetli paylaşımlar yalanlansa da uçağın neden düştüğüne ilişkin tartışmalar sürüyor.
Sahi neden düştü Herkül?
Hava muhalefetinin olmadığı açıklandı.
İçinde askeri mühimmat taşındığı iddialarının gerçek olmayacağı yönetmeliklerle ortaya kondu.
Pilotaj hatası mı diye sorulduğunda, “Katiyen olmaz pilotumuz çok deneyimli, bu uçağı yıllardır kullanıyor” dendi.
Aşırı ve yanlış yükleme mi söz konusu oldu dendiğinde “İmkânsız, bu uçakta yükün nasıl dengeli yerleştirileceği konusunda mürettebatımız uzmandır” yanıtı geldi.
İçeriden ya da dışarıdan bir dış güç müdahalesi mi var acaba sorularına ise “Uçak gövdesi parçalanmamış ve yanma, parçalanma söz konusu değil. Bu da bir müdahale ihtimalini ortadan kaldırıyor” cevabı geldi.
Herkül, Suudi Arabistan’dan alınan ikinci el bir kargo uçağıymış. Uçağın düşmesinde eski olmasının rolü var mıdır sorusuna da koro halinde, “Eski uçak yoktur, bakımsız uçak vardır” itirazı devreye girdi.
İyi de bu uçak niye düştü?
Hava muhalefeti değil, sabotaj değil, pilot hatası değil, uçağın eski olması değil ne peki?
Ecinnlilerin işi mi yoksa?
Tamam karakutu henüz çözümlenmedi, kaza kırım ekibi raporunu henüz tamamlamadı. Ama bu tür olaylar, neden hep bizim başımıza geliyor? ABD’de de yıllar önce aynı tip kargo uçağının düştüğü biliniyor. Ama bizde sürekli kaza, sürekli ihmaller zinciri nedeniyle verilen şehitler artık katlanılamaz boyutlara ulaştı.
Şehitlerimizin naaşları Ankara’ya indiği saatlerde bir şehit haberi de Hırvatistan’dan geldi. Bir yangın söndürme uçağımızın düşmesi nedeniyle pilotumuz şehit düştü.
Yeter artık. Gerçekten yeter.
Ölüm hep bize düşüyorsa usta bu işte bir iş var. İhmalleri, ihtimalleri konuşmaktan ve sürekli ulusumuza başsağlığı dilemekten bıktık artık.
İnsan yaşamı bu kadar ucuz olmamalı. Ucuza ikinci el uçak alacağız diye insanların yaşamının yok pahasına riske atılmasına itirazımız var.