Hem de ne yanma. Siyasette satranç oyunu mu yangından mal kaçırma mı tartışılır.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin “İmralı’ya kimse gelmezse üç arkadaşımı alır ben giderim” açıklamasıyla sütre altında yapılan bilek güreşi açığa çıktı. Bahçeli’nin İmralı konusundaki resti CHP’ye olamaz. Olsa olsa AKP’yedir bu rest. AKP’nin “terörsüz Türkiye” adı altında yeni çözüm sürecinde ikircikli tutumuna Bahçeli fena bozulmuş anlaşılan. Kendince haklı mı; haklı. Bütün riskleri MHP alacak, AKP de “İyi olursa benden kötü olursa sorumlu MHP ve CHP” diyebilecek bir pozisyonda duracak. Bu ipe un serme politikası Bahçeli’yi bezdirdiğinden mi yoksa ortaklar arasında birden çok konudaki anlaşmazlığının dışavurumu mu bilinmez ama sonuçta “Yok öyle kaçak güreşmek” deyip düelloya davet etti.
Bu düello davetine Erdoğan hemen yanıt vermedi. Başkanlık sistemiyle orman muhafaza memurlarının bile kim olacağına tek başına karar veren Erdoğan, önce işi komisyona havale edip CHP’nin tavrını görmek istedi. İYİ Parti ve irili ufaklı diğer partilerin ne diyeceği çok da umurunda değildi zira. Eğer süreç seçmenin öfkesine yol açarsa oyların yönelmesi muhtemel büyük bir partinin sürecin dışında kalmasını istiyordu. O nedenle önce CHP’nin karar vermesini istediler.
CHP’nin de bu durum karşısında karar vermesi hiç de kolay değildi. Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık. Bir yandan genel başkan Özel’in aylar öncesinden söylediği “İmralı’da ne işimiz var” sözleri diğer yandan parti tabanının tepkisi. Ayrıca seçim zamanında ittifak için kapısını çalacağı muhalif sağ partilerin tutumu da İmralı ziyaretine temsilci gönderme niyeti olsa bile ciddi bir handikap. Ama İmralı’ya gidilmesin yönünde bir karar alındığında da DEM Parti tabanını da karşısına alma durumu var. CHP’nin işi gerçekten zordu.
Ne hikmetse Kürt siyasi hareketi ile ilişkileri olsa da olmasa da kabak hep CHP’nin başına patlıyor. Anımsarsanız 1991 genel seçimlerinde HDP’nin seçime girme engeli çıkarıldığında SHP, bir bölgenin seçmenlerinin cezalandırı-lamayacağı saikiyle HDP’li isimleri kendi partisinden aday göstermişti. Kürt siyasi hareketi de gösterilen bu iyi niyeti çok hoyratça kullanmış, en radikal isimleri aday yaparak o dönemin siyasal iklimini hesaba katmadan “Kürtçe yemin” gibi radikal çıkışlarla SHP’yi zor durumda bırakmıştı. Bir sonraki seçimde SHP, bunun faturasını çok ağır bir şekilde ödemişti.
Keza 2023 seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nu Kandil’in desteklediğini öne süren montaj videolarla CHP’nin canına okunmuştu.
CHP iki gün bekledikten sonra İmralı’ya temsilci göndermeme kararı aldı. İyi de yaptı.
DEM İÇİN KÜRT SORUNU YOK ÖCALAN SORUNU VAR
Öcalan, söylemek istediklerini görüştüğü devlet görevlilerine ve kendisini ziyaret eden DEM heyetine aktarıyor. Niye ısrarla kendisinin ziyaret edilmesini istiyor? Özellikle de CHP’nin. Öcalan, daha önce DEM heyetine “CHP’nin ziyareti çok önemli. Zira devlet kuran bir parti. Mutlaka gelmeli” demişti. Belli ki toplumun karşı geleceği bir şey pişiriliyor ve bunun içinde CHP’nin de olacağı tüm siyasi yelpazenin kabulü gerekiyor.
Ne olabilir bu?
Öcalan’ın legal bir siyasi aktöre dönüşmesi mi?
Kürtler için tek ve öncelikli sorun Öcalan’ın durumu herhalde. Kayyım atanan iller, silahlı mücadeleye girmemiş Kürt siyasilerin hapiste olması tali konular anlaşılan. Gerçi buna şaşırmıyoruz; 2009’da Öcalan’ın hücresi 17 cm küçüldü diye şehirlerde sokağa inen milisler kamu kurumlarına saldırmış, sokakları ateşe vermiş ve iki genç yaşamını gitirmişti.
O zaman Kürtleri kandırmanın âlemi yok. Tek sorun var Öcalan’ın mahpusluğu ve siyasete aktif olarak dönmesi desenize.