Restleriyle Gitmek Hasretiyle Dönmek (25.12.2015)
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Restleriyle Gitmek Hasretiyle Dönmek (25.12.2015)

25.12.2015 09:02
Güncellenme:
Takip Et:

Ankara’da bombaların patladığı, Hacı Birlik’in sürüklenme fotoğrafına, daha pek çok irkiltici barbarlığa sarsılarak tanıklık ettiğim günlerde bütün bu hukuksuzlukların, kötülüklerin yanıtsız, cezasız kalmaması gerektiğini düşünürken, Twitter hesabıma: “AKP, tek başına iktidar olursa Türkiye’yi terk ederim!” diye yazmıştım.
Seçim sonuçları açıklandığında yüzlerce Aktrol, Twitter’da adeta memleket meselesi sayıp, bana yüzlerce küfür ve hakaret yağdırarak “Haydi, Türkiye’yi terk et! diye yazarken İsviçre’deydim. Bu ağır küfürlere, ithamlara o saatler çok öfkelenip, “o halde terk ediyorum!” dedim. Yurtdışında kaldığım evrede başta dostlarım Tahir Elçi’nin planlı bir suikastla katledilmesi ve Can Dündar’ın tutuklanması beni derinden yaraladı. Kürt illerinde kuşatmalar ve göç, dahası AKP hükümetinin savaş konsepti vd. yaptırımları ile Türkiye’de oluşan darbe koşulları, ülkemin demokrat insanlarında ağır bir moral çöküntüye neden olmuştu. Bu koşullarda Türkiye’ye uzak olmamın benim için büyük bir boğuntu ve ağır vicdani bir yüke dönüştüğünü gördüm.
Bizim dilimizin Türkiye’de istikrarı bozduğuna inananlara karşı gitmekle, bir anlamda “Ben giderim, siz de huzur bulun!” demek istemiştim. Fakat yüzde elli oy alarak hükümet olmalarına rağmen, yine de hiç mi hiç huzurlu olamadıklarını, hatta huzuru ve istikrarı asla aramadıklarını gördüm. Bir yandan Kürtlere iç savaş ilan ederken, bir yandan Rusya ile savaşa girmeye, bir yandan İsrail’le uzlaşıp Rusya’ya karşı bir güç olmaya, öte yandan Irak’ta askerlerimizi çekmeyiz diyerek sınır ihlalinden bir savaş çıkarmaya çabalayan AKP hükümetinin, aslında biz olmasak da huzuru, istikrarı asla istemediğini bir kez daha anladım.

“Değmezmiş”
Kahramanmaraş, Sivas, Çorum katliamlarında, Roboski’de insanlar katledilirken veya Suruç’ta, Ankara’da bombalar patlarken hendekler yoktu. Bu kez hendekler gerekçesiyle Kürt illerinde bir savaş ilan ettiler. İç barışı bozarak Türkiye’nin huzurunu topyekûn kaçırmaya ahdeden bu huzursuz zihniyetin, benim huzurumu da boşuna bozduğunu, bu huzursuz mantalite için huzursuz olmama da asla değmediklerini düşündüm.

Tehditler...
Türkiye’de antidemokratik yaptırımları izlemekten soluğumun kesildiğini hissederek sadece biraz nefes almaya çıkmıştım. Fakat AKP, bana yurtdışında da huzur vermedi. Özellikle Twiter’dan “Bu devlet seni yurtdışında da bulup beynine bir kurşun sıkmadan bu defter kapanmaz” veya “Paris’te seni bulup kurşun ikram edecek özel harekât kuvvetlerimiz!” gibi yorumları sıkça okuyordum. Baktım ki vurmaya ahdetmişler, hem onca uzağa gelmelerine gönlüm razı olmadı, hem de vurulursam çok uzaklara gömülmek istemedim doğrusu.
Gittiğim için binlerce küfür yazanlar, şimdi de döndüğüm, ölsem öldüğüm için de küfredebilirler. Sussam sustuğum, yazsam yazdığım ya da hapse girdiğimde girdiğim için de onlar sadece küfredebilirler. Bu onların ahlak ve düzey çıtasıyla ilgilidir. Onlar kendilerini küfürle ifade etmeyi bir yaşama kültürü haline getirmişlerdir ve kullandıkları dil kendilerini bağlar... Gittim. Avrupa’nın soğuk çehresini sevmedim; dostlarımı, yakınlarımı özledim, döndüm. Yukarıda vurguladığım gibi bu kendi hayatımla ilgili tasarrufumdur. Benim özel hayatım, gündelik hayat içinde şiddete, nefret suçuna ya da yüz kızartıcı bir fiile dönüşmeyen öfkelerim, tepkilerim, restlerim, alınganlıklarım, yürüyüşlerim, gidişlerim ya da dönüşlerim –aslında- kimseyi ilgilendirmez. Bu toplum, öteden beri şairine, yazarına, gazetecisine hep yüz kızartıcı bir suç işlemiş gibi davranmayı tercih ederken, cellatlarına ve yalancı siyasetçilerine âşıktır. Bu toplum zaten öteden beri yazı ve düşünce insanlarını her zaman kovalamış, çoğu zaman onları hapishanelerde unutmuştur. Bu toplum, çoğu zaman kendi çocuklarının katillerini bile alkışlayan vicdandan yoksun hasarlı duyarsızlığıyla yazı ve düşünce adamlarına her zaman sevgisiz ve öfkeli davranmıştır. 

Kuşkusuz bana da geçmişte kızmışlardır, bugün de kızmaktadırlar, bu yarın da böyle olacaktır. Bunun böyle olduğu gerçeğiyle yüzleşmiş biriyim. Görüyorum ki aynı küfürleri Türkiye’nin yüz akı dostlarım Orhan Pamuk, Can Dündar, Ahmet Altan, Pelin Batu gibi tümünü kendimden daha kıymetli saydığım pek çok yazara da sarf etmekten imtina etmiyorlar; varsın bana de etmesinler!

“Türkiye benim ülkem”
Bu küfür toplumu, bu maharetini özgürce kullanmaya devam ederek bütün bu hukuksuzluk ve yolsuzluklarla barışık yaşamayı tercih etme aymazlığını elbette sürdürebilir. Fakat ben, dönmüş olsam da, bu realiteyle ve bu sistemle asla barışıp uzlaşmayacak, muhalefetimi ve yazarlık uğraşımı ülkemin insanlarıyla aynı hizada tutup müdahil olmayı, kalmayı hayatımın sonuna kadar sürdüreceğim. Türkiye, her şeye rağmen benim ülkemdir!
Ben, bir şairim. Duyarlığım ataktır, ayaktadır. Yakarım geceleri, rest çekerim, giderim, özlerim, dönerim. Sırf bu nedenle kimilerinin bana görevini kötüye kullanmış memur gibi davranması anlamsız. Bu, kendi hayatımla ilgilitasarrufumdur. Bunun hesabını da heriki kişiden birinin bunca talana, yolsuzluğa,hukuksuzluğa onay verdiği AKPtoplumuna açıklamak zorunda bile- değilim.Sadece dostlarıma ve okurlarımaaçıklama yapmakla yükümlüyüm; zatenbu açıklamayı da onlar için yapıyorum.

Asıl ihtiyaç erdem
Ben, 35 yıl soluksuz üretirken ve bedellerlesınanırken, başlarını kumdançıkarmamış adamlar gitmem üzerindenhayli ahkâm kestiler. Ne çok insan kalmaklave bana küfretmekle mücadele ettiğinisanmanın altını çizme imkânı buldu.Ben ise hayranlıkla izledim o ucuzluğuve bir kez daha anladım ki, kendimizisağcı-solcu-liberal-muhafazakâraydınvb. nitelemelerle tanımlamadanönce aslında bir yaşam görgüsüne ve erdemliolmaya çok ihtiyacımız var...
Twitter’da 1 Kasım’da gittiğimi yazmamıbasının, sosyal medyanın ve Aktrolleringereğinden fazla abarttıklarınıdüşünüyorum. Oysa bu ülkenin benimbir yerlere gitmemden ya da dönmemdendaha ciddi yüzlerce sorunu var.

Herkes gelir gider...
Üstelik herkes gelir gider umutla umutsuzluk,düşle yaşam, rüyayla gerçek arasında.Herkes gelir gider bazen kendiylekendi, bazen kendiyle başkası arasında.Herkes gelir gider kederle sevinç, korkaklıklakahramanlık, arzuyla utanç arasında.Herkes gelir gider susmakla konuşmak,gitmekle gelmek, yalnızlıkla kalabalık,güvenle güvensizlik arasında. Herkesgelir gider restleriyle gitmek, hasretiyledönmek arasında...
Hoş geldim(!) Bilginize sunarım...

YILMAZ ODABAŞI
Şair-Gazeteci

Yazarın Son Yazıları

Yıl biterken... - Erol Ertuğrul

23 yıldır Türkiye hak etmediği acıları yaşıyor.

Devamını Oku
28.12.2025
Su kıtlığına doğru... - İsmail Özcan

Herkesin bildiği üzere yaşadığımız dünyanın insanlar ve tüm canlılar için olmazsa olmaz iki büyük nimetinden biri hava, diğeri sudur.

Devamını Oku
27.12.2025
Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişi: Kızılca Gün - Hüner Tuncer

Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı topraklarını Avrupa devletleri arasında paylaştıran Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında, Mustafa Kemal’in öncelikli düşüncesi, “ulusal birlik” düşüncesiydi.

Devamını Oku
27.12.2025
Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025