Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

10.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu. Fakat bu kadar çok konuşulmasına rağmen emekçinin sofrasına yansıyan gerçek, sözcüklerin değil, sayıların belirlediği acı bir tablo. Son günlerde AKP’nin Meclis’e sunduğu yasa tasarısı da bu tabloyu yeniden görünür kıldı: Kamuda görev yapan genel müdürlere, daire başkanlarına, kurum başkanlarına, il müdürlerine, müfettişlere ve uzmanlara 30 bin TL seyyanen zam getirilmesi planlanıyor.

Bir yanda 30 bin liralık seyyanen artış, diğer yanda yılsonunda enflasyonla mücadele bahanesiyle asgari ücrete yüzde 20–25, SSK ve BağKur emeklisine yüzde 13–14, memur ve memur emeklisine ise yüzde 19.60 oranında yapılması beklenen zamlar… Kâğıt üzerinde artış gibi görünen bu oranlar, mutfağa geldiğinde buharlaşan, pazarda eriyen, elektrik faturasının gölgesinde kaybolup giden sözde iyileştirmelerden ibaret.

Bu ülkede asıl tartışılması gereken soru şudur: Neden bu ülkede emekçinin, memurun, emeklinin maaşı enflasyon karşısında korunamazken, üst düzey bürokratlara tek kalemde, tek nefeste, 30 bin lira ekleniyor?

MAKAS AÇILIYOR

Geliniz birlikte düşünelim… Kamunun en tepesindeki bürokratlar zaten ortalama 100 bin liraların üzerinde maaş alıyor. Aldıkları ücret; lojman, makam aracı, temsil ödeneği, ek göstergeler ve yan haklarla daha da yükseliyor. Bu kesime yapılan 30 bin liralık seyyanen artış, kimi bürokratın maaşında yüzde 20’ye denk gelse de kimi için yüzde 30’dan fazla bir artış anlamına geliyor.

Peki ya memur? Geldiğimiz noktada 30 bin TL’lik maaş düzeyine ulaşamayan yüz binlerce kamu emekçisi var. Ev kirası asgari ücretin iki katına çıkmış, market fiyatları haftada bir değişiyor, fatura tutarları cep yakıyor. Buna rağmen memura verilen zam, zaten geçmiş enflasyonla erimiş maaşın üzerine konan makyaj niteliğinde bir artış.

Daha vahimi ne biliyor musunuz? Adalet duygusu zedeleniyor. Bir ülkede adalet duygusu yara alırsa, sadece ekonomi değil; toplumun tüm dokusu sarsılır. Çünkü insanlar, alın terinin karşılığını alamadığını, emeğinin değersiz görüldüğünü hissettiğinde kırgınlık birikir, motivasyon kaybolur, iş barışı bozulur.

ENFLASYON, EMEKÇİNİN SIRTINDA

İktidar uzun süredir “Enflasyonla mücadele ediyoruz” diyor. Peki bu mücadele nasıl oluyor?Asgari ücrete ölçülü zam,emekliye sınırlı artış, memura kısıtlı oranlar, kamuya tasarruf talimatı! Yani faturalar kime yükleniyor? Emekçinin sırtına.

Oysa sıra üst düzey bürokratlara gelince enflasyon hesabı bir kenara bırakılıyor. Tasarruf tedbirleri unutuluyor. “Mücadele ediyoruz” söyleminin yerini bir anda “müjde” başlıkları alıyor.

Bu tabloyu görünce insan ister istemez soruyor: Hani tasarruf? Hani enflasyonla mücadele? Hani herkesin fedakârlık yapması gerekiyordu?

Bugün kamuda fedakârlık yapan tek kesim, emekçi sınıfdırı. Hem iş yükleri artıyor hem de maaşları enflasyon karşısında kuşa dönüyor. Bir de üzerine yönetici sınıfı için hazırlanan bu tür tasarılar gelince, kamu çalışanları da kendilerini değersiz hissediyor.

İşte bu görünmeyen, alkışlanmayan, fark edilmeyen koca bir emek ordusu, ülkenin asıl yükünü taşıyan omurgasıdır. O halde sormak gerekir: Neden ülkenin ayakta kalmasını sağlayan bu emekçiler, yönetici sınıfı kadar değer görmüyor?

Toplumda gelir uçurumu bu kadar açılmışken, kamuda dahi bu eşitsizliğin kurumsal bir zemine oturtulması tehlikeli bir gidişattır. Bir memur, bir emekçi enflasyona ezdirilirken; yöneticiler neden çift maaşlarla, ek ödeneklerle, seyyanen artışlarla güçlendirilir? Bu sorunun yanıtı, politik tercihlerle ilgilidir. Ve o tercih uzun süredir sermayeden, bürokrasiden, imtiyazlı kesimden yana kullanılıyor.

İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN... 

Bugün itiraz etmek yalnızca bir hak değil, bir zorunluluktur. Çünkü memura, emekliye, asgari ücretliye “sabır” denirken; bürokrata “müjde” deniyorsa burada bir yanlış vardır. Ve bu yanlışın düzelmesi için güçlü bir ses çıkmak zorundadır. Adil bir ücret politikası ile;

- En yüksek maaştan başlayarak düzenleme yapılması,

- En alt gelir grubunun korunması,

- Emekli maaşının yoksulluk sınırına yaklaştırılması,

- Kamu çalışanlarının enflasyon karşısında ezilmemesi,

- Seyyanen zamların adil dağıtılmasıyla mümkündür.

Eğer bir gün adalet yeniden tesis edilecekse o gün;

“Memura, emekçiye yok, bürokrata var” anlayışının tarihin çöplüğüne gönderildiği gün olacaktır. O güne kadar emek için, adalet için, eşitlik için mücadele sürmelidir.

DEVRİM ONUR ERDAĞ

TÜM YEREL SEN GENEL ÖRGÜTLENME SEKRETERİ

Yazarın Son Yazıları

Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025