İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

11.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor. Onur kavramının geçmişteki kullanımı yüzyıllar öncesine, antik çağa kadar uzanmaktadır. Günümüzde ise demokrasi ile yönetilen ülkelerin anayasalarında her insanın sosyal pozisyonuna bakılmaksızın onur sahibi olduğu ve devletin insan onurunu gözeteceği ifadesi yer almıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde bütün insanların özgür ve eşit oldukları, insan onurunun da her türlü siyasal, toplumsal, ekonomik etkiden bağımsız olduğu vurgulanmıştır. Bu açıdan kavram, insana ilişkin hakların ve özgürlüklerin çekirdeğini oluşturur.

Tarihsel ve sosyolojik açıdan ise çok boyutlu ve dinamik bir durumu ifade eder. İnsan onuru bireysel düzlemden toplumsal ve sınıfsal düzleme 19. yüzyıl ortalarında kavuşur. İşci hareketlerinin artmasıyla sonunda sosyal devlet anlayışına varılır. Bu noktada akla şu sorular geliyor: İnsan onuru kavramı insanın sosyal bir varlık olması ve siyasal bir sistem içinde yer alması nedeniyle hangi siyasal rejimlerde ve toplumlarda başat bir konumdadır? İnsan ne zaman onurunu, kendine duyduğu saygıyı yitirir? Onursuz olmak bireysel anlamda bir karakter özelliği midir? Yoksa çevresel koşulların dayatması sonucu mudur? Toplumsal ve ekonomik anlamda ise kişinin onurlu bir yaşam sürmesinin koşulları var mıdır? Varsa bunlar nelerdir ve ne gibi özelliklere sahip olmaları gerekir? İnsanın onurlu yaşaması için ne tür araçlara gereksinim duyulur? Sorular çoğaltılabilir.

BASKICI REJİMLER VE BİREY

İnsan, doğduğu ilk anlardan itibaren dinsel, kültürel, ekonomik ve siyasal açıdan bir kuşatılmışlık çemberine girer. Bireysel anlamda karakter oluşumu sosyal çevreyle yakın bir ilişki içindedir. Başka bir deyişle bireyi çevreleyen sosyal ve ekonomik sistemin karakter oluşumunda rol oynadığı söylenebilir. Bu bakımdan etik değerler ile de yakın ilişkisi vardır. Burada şu soruları sormak konunun aydınlatılması için yararlı olacaktır: Acaba siyasal ve ekonomik yapılar bireyin onur kavramına yüklediği anlamı ne ölçüde belirlemektedir? Ne tür siyasal rejimlerde birey onurunu korumak için ağır bedeller ödemek zorunda bırakılmaz? Ya da başka bir deyişle ne tür siyasal ve ekonomik yapı bireyin onurunu kaybetmesini ya da korumasını kolaylaştırıcı bir görünüm arz eder? İnsan onuru daha çok hangi siyasal rejimde ayaklar altına alınır? Onur kavramı kişinin salt insan olmasından ötürü doğuştan gelen bir hak olduğuna göre ne tür rejimler bu unsuru göz önüne almaktadır?

Birey içinde yetiştiği kültürel dokuyu içselleştirebileceği gibi bu koşulları sorgulayabilir, onlara karşı çıkabilir. Eğer bir toplumda insanın, içinde yaşadığı çevreyi ister siyaset yoluyla ister kültürel hedefler koyarak ve demokratik haklarını kullanarak eleştirmesi istenmiyor ve hatta cezalandırılıyorsa o toplum demokratik bir toplum değildir. Bu tür toplumların tipik özelliği, baskıcı ve korkuya dayanan otoriterliği yeğleyerek ne pahasına olursa olsun koltuklarını kaybetmemek için çırpınan ve bunun için cana kıyma da başta olmak üzere yaşam hakkını bile çiğnemekte hiçbir sakınca görmeyen bir avuç hırsları akıllarından önde giden siyasal elitlerin nesnesi olmalarıdır. Bu tür rejimler genellikle faşizan yanı ağır basan rejimlerdir. Eşitlik ve özgürlük gibi kavramlara ve bu yöndeki siyasal hareketlere yabancıdırlar.

TOPLUMSAL YOZLAŞMA VE DİRENME HAKKI 

En ufak toplumsal ve bireysel itirazı varlıklarını tehdit edici bir hareket olarak değerlendirirler. Oysa bir insanın bir başka güce -bir insana, bir diktatöreboyun eğmesi demek ortaya hiyerarşik bir etkinin devreye girmesi demektir. Boyun eğen kişi böylece özünden uzaklaşır, kendine yabancılaşır, kişiliğinden ödün vererek nabza göre şerbet vermeye zorlanır. Böyle bir gidişatın sonucu ise toplumsal yozlaşma ve normsuzluktur. Bu durumda insanın kendi olması yasaklanır, baskı altına alınır. Boyun eğmek yüceltilir. Amaç Mussolini’nin ifadesiyle “insan yaşamda şekilde değil; ruhta, karakterde ve inançta yoğurmak”tır.

Oysa çoğulcu, insan hak ve özgürlüklerine saygılı demokrasiyle yönetilen toplumlarda insan onuru ve eşitlik önem verilen kavramlardır. Herkesin siyasal ve sosyal pozisyonuna bakılmaksızın düşüncesini özgürce açıklaması, bireyselliğini demokrasinin sınırları içinde kalarak yaşaması ve yeteneklerini özgürce kullanması sağlanarak onurlu bir yaşam sürmesi gerçekleştirilmiş olur.

Demokrasilerde ruhların tutsak alınması söz konusu olamaz. Bunun içindir ki demokrasiler eşitlikçi ve özgürlükçüdür. Birey demokratik kurallar çerçevesinde kalarak kendini gerçekleştirme olanağına kavuştuğundan kendisine yabancılaşmaz. Demokratik rejimler insanın mutluluğunu temel haklar kapsamında ele alarak doğası gereği daha çok gözetir. Dolayısıyla bireyin bir özel alanı vardır. Baskıcı rejimlerde ise boyun eğmeyi yeğlemeyen, ruh esaretine karşı çıkan her birey ağır bedeller ödemek zorunda bırakılır. Ancak bedeli ne olursa olsun boyun eğmemek de başlı başına bir direnme biçimidir. Özellikle anti demokratik rejimlerde kişilerin insan onurunu talep etmeleri söz konusu bile olamaz. Diz çökmek ise bu tür rejimlerin süregelmesini kolaylaştırır. Bu tip kültürel ve siyasal sistemlerde onurunun çiğnenmesine karşı çıkan her insan birer kahramandır. Ne mutlu her ne pahasına olursa olsun onurlarından ödün vermeyen, boyun eğmeyen asi ve özgür ruhlara!

DOÇ. DR. AYŞE ATALAY 

Yazarın Son Yazıları

İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025