“Her şerde bir hayır..” diyor ayetler, hadisler..
Bizim yangınlarda ise birkaç hayır birden zuhur etti..
M. Eğitim Bakanı Ziya Bey, tek tayyareli Orman Bakanı’ndan daha duyarlı çıktı.
Beceriksiz bir lahmacuncu çırağı gibi boynunu bükup görevden “affını” istedi.
Bakanlar bildiğiniz gibi yeni sistemde “istifa” edemiyorlar.
“Sayın Cumhurbaşkanı’na minnet ve şükranlarını” sunup ancak aflarını istiyorlar.
Ve şirketlerinin başına dönüyorlar.
“Af” istemekte haklılar.
Zira biliyorlar ki affı suç işleyenler, günah işleyenler, kabahat işleyenler ister.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, denetimden vareste her türlü günaha, kabahate açık bir “hükmetme” sistemi.
Bakanların her söze “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” diye başlaması bu yüzden.
Bu sistem ancak hata, kabahat, yanlışlık, suç, günah üreterek işleyebiliyor.
Bu, iyice ortaya çıktı. Arada Bahçeli’nin bile dilini tutmakta zorlandığı bir tür Con Ahmet’in Devridaim Makinesi.
Makinenin dişlisi olanlar kerahat vakti gelince, “bağışlanmak” istedikleri, açıklayıp çekiliyor.
“Affını istemek” iktidarın bilinçaltının kanıtı.
Sonunda asıl bağışlanmayı sistemin mucidi mi isteyecek, yoksa oy veren milyonlar mı?
Göreceğiz.
*
“13 makam uçaklık” itibar tutkusu ile stoku ile “1 adet yangın tayyarelik” kapasitemizi dünya âlem gördü.
Devlet yönetmek gibi yangın söndürmek de enstrümanla oluyor.
İtfaiye uçağı ve yangın helikopteri gibi anayasa ve yasalar da birer araç.
Eskilerin mucizevi bir sözü vardır:
“Kem alat ile kemalat olmaz.”
Kötü araçlarla amaca ulaşılmaz. Olgunluğa erilmez; eksik, aksak enstrümanla mükemmellik yakalanmaz..
“Alet”, maymuncuk gibi sihirli bir sözcüktür.
En soylusundan en berbat olanına her gün kullandığmıız birçok kavramın içinde mutlaka bir “alet” var:
“Alet”siz, “adalet” de “asalet” de düşünülemez.
Bu yüzden de sırf “aletsiz” kaldığımız için 20 yıldır adalete de asalete de hasretiz.
Bu eksikliği de ne yazık ki diz boyu “rezalet” ile..
Yerlerde sürünen “sefalet”..
Ve kendini üreten sistemetik “cehalet” ile gidermeye çalışıyor gibiyiz!.
*
Saray’ın cin olup şeytan çarpan, öküz altında buzağı jinekologlarının ekmeğine yağ sürmeyelim.
Fazla derine inmeyelim.
Yeniden köşesine dönmesini dört gözle beklediğimiz Nilgün Cerrahoğlu’na Reyiz yıllar önce ne demişti?
“Demokrasi amaç değil, araçtır”
Ve eklemişti:
“Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz”..
Cumhurbaşkanlığı hükmetme sistemi de bir tramvay ..
Ama bindiği tramvay değil, milletin sırtı.
Milletçe inmesini bekliyoruz.
En fazla 20-22 ay var.
Hem ülkemiz esenliğe kavuşacak hem de kendisi beş vakit namaz gibi sektirmediği vakitsiz nutuklarına harcadığı zamanı torunlarına ayıracak.
Zira ekranlara bile yansıyor..
Yüz çizgileri yerçekimine karşı koyamıyor artık. Gözlerinin feri sönüyor. Omuzları ve duruşu gibi adımları da gevşiyor.
Varacağı yere vardı artık.
Çifter saraylar, düzineyi aşkın tayyareler, emir kulu medya, emre amade kamu bürokrasisi, cüppesi ilikli adalet sistemi..
Sonrası? Kendisi de ezbere biliyor:
“Ve ileyhi turceun..- ve ona döndürüleceksiniz!” (Yasin:22)
* *
Yangınlara karşı mücadelede bir iki istisna dışında Silahlı Kuvvetler nedense ortalıkta görünmedi.
Oysa, yangın patlayan yer ilde, ilçede askeri birlikler var.
Halk kovalarla, damacana ile ateşlerin üstüne yürüdü. Ama ortalıkta bir tek Mehmetçik yok.
Başkomutanlığın mı, Milli Savurnma Bakanlığı’nın tercihi mi idi, bu geri durma hali?
Reyiz’in “Gönüllüler yangından uzak duracak!” buyurması ise ilginç kaçtı.
Vatan tehdit altında ise en kurumsal gönüllü elbette Mehmetçik.
Belki de “konsept değişikliği” oldu..
Savunma Bakanı Akar dün açıkladı: “Kâbil Havaalanı’nın işletmesi için görüşmelerimiz sürüyor” imiş!
Cumhurbaşkanlığı hükmetme sisteminin son durağı demek ki..
“Peygamber Ocağı”na işletme konsepti kazandırmakmış..
